Geçtiğimiz yıl bugünlerde İstanbul'dan ayrılan Lorant, Almanya'da yayınlanan "Platform" dergisinde Gürses Hasancık'ın sorularını yanıtlayıp, Fenerbahçe'de geçirdiği Ocak 2002-Aralık 2003 dönemini ve takımın şimdiki durumuyla ilgili görüşlerini anlattı.
"Türkiye'de beni rahatsız eden hiçbir şey yoktu. Ancak kulübü bir türlü memnun edemiyordum ve her zaman memnuniyetsizlik hakimdi. Kulüp yönetiminden bazı kişiler sanki bana karşı lobi oluşturmuştu ve ne yaparsam yapayım, hep hata yapıyormuşum gibi bir hava estiriliyordu. Fenerbahçe'de bununla yaşamak gerekir" diyen Lorant, Fenerbahçe'de yaşadığı olumsuzluklara rağmen Türkiye'de yine teknik direktörlük yapmak istediğini söyledi ve "Ama bu sefer makul bir oluşumu sağlayabilmek için daha fazla zamana sahip olmak şartıyla" dedi.
"Hala anlayamadım!"
Lorant, "Sizin gibi tüm derbileri kazanmış bir teknik direktörün kulübü terk etmek zorunda kalması çok merak ediliyor" sorusuna yanıtlarken şöyle diyor:
"Bunu ben de anlamış değilim. Bunu cevaplayamıyorum. Bana bir bilmece gibi geliyor. Oyuncuların durumları, takımın yaş ortalaması itibarıyla yaşadığı değişim ve hastalanıncaya kadar çok önemli goller atan Washington'un hastalığı görmezlikten gelindi."
Ünlü futbol adamı, kendisine karşı teknik ekip içindeki tavırlarla ilgili olarak da "Yardımcım Oğuz'un teknik direktör olma arzusu çoktandır bir sır değildi. Ama benim gidişim pek işine yaramadı" dedikten sonra, takımın oluşturulmasına klüp yönetiminin karışmasından rahatsız olduğunu da açıklıyor:
"Hep sordular, bu niye oynamıyor ya da şu niye oynamıyor? En iyi örnek Ortega'dır. Sadece adı vardı. Onun hakkında düşündüklerimin doğru olduğu, benden sonraki teknik direktörler döneminde ispatlandı."
"Gençlere güvenmek gerek!"
Kendisine sağlanmayan olanakların Christopher Daum'a verildiğini açıklayan Lorant, "Başarılı olmam için ihtiyacım olan oyuncular bir türlü alınmadı. Bende yaptıkları hatalardan ders alıp, Daum'da aynı hataları yapmadılar. Daum, benden daha serbest davranabildi. Şu anda oynayan gençler benim listemde de vardı. Şahsen onları milli maçlarda gözlemlemiştim. Kaleci Volkan onlardan biriydi. O kadar çok genç oyuncu var ki Türkiye'de, sadece etrafına bakmanız ve onlara güvenmeniz yeterli. Tabii onları oynatacak cesaretiniz de olmalı. Biz Almanlarda olmayan bu zihniyet ve coşku bu oyuncuları çok yüceltebilir" dedi.
Türkiye'den unutamadığı anıların başında Galatasaray'a karşı 6-0'lık galibiyet olduğunu söyleyen Lorant, "Takımın 10 kişi kalmasına rağmen kazanması heyecan vericiydi" dedi.
Televizyondan Türk lig maçlarını halen takip eden ünlü spor adamı, Türkiye'deki en iyi oyuncu olarak da Fenerbahçeli Tuncay'ı gösterdi: "Onu Türkiye'ye ben tanıttığım için demiyorum, ama Tuncay bence en iyilerden biri ve artık Türkiye'de oynamamalı. İster Almanya'da, İngiltere'de ya da İtalya'da, ama Avrupa futbolunu mutlaka öğrenmesi gerekir. Yoksa şu an bulunduğu seviyede kalır ve kendisini geliştiremez."
"Umarım şampiyon olurlar!"
Lorant, Fenerbahçe'nin meslektaşı Daum'la bu yıl da şampiyon olmasını umduğunu belirtip, "Onu çok takdir ediyorum, çünkü gittiği her yerde başarılı olmuştur. Umarım şampiyon olurlar ama Türkiye'de ikinci sen hep zor olmuştur. Son zamanlarda sadece Galatasaray bir istisna oluşturuyor, onlar 4 kez arka arkaya şampiyon oldular. Bunu da en iyi teknik direktörlerden biri olna Fatih Terim'e borçlular" diyor.
Tecrübeli spor adamı Türk futbolunun uluslararası platformlardaki başarısızlığıyla ilgili görüşleri de şöyle:
"Burada gene Türk zihniyeti sözkonusudur. Yeterince temkinli oynamıyorlar. Sahadaki disiplin ve kesin kazanma arzusu uluslararası alanda Türkiye'nin bir eksiğidir. Sadece coşku yeterli değildir, aynı zamanda akıllı olmak gerekir."
Almanya'dan futbolcu ithali
Lorant, Almanya'da futbola başlayıp, Türkiye'deki takımlarda oynayan gençlerle ilgili olarak şöyle diyor:
"Birçok genç oyuncu Almanya'da kendilerini daha ispatlamadan, genç yaşta Türkiye'ye dönüyor. Almanya'da çok iyi bir eğitim alıyor olmalarına rağmen. Türkiye'deki yaşıtlarına göre daha istikrarlı ve daha dengeliler. Şımartılmış ve disiplinsiz değiller. Her gence benim tavsiyem cüretli, ama aynı zamanda disiplinli olmalarıdır. Şans kapıyı çalınca dikkatleri üzerlerine çekmesini bilmeliler.
Kısa bir süre önceye kadar Güney Kore'de çalışan Werner Lorant, "Uzun vadede hareketlendirip, inşa edebileceğim ve sakince çalışabileceğim bir işyerine ihtiyacım var" diyor. Fenerbahçe macerasından önce bir kez bile Türkiye'ye gelmemiş olan Lorant, Türkiye'yle bağlarını koparmıyor. Artık ailesiyle yılda birkaç kez Türkiye'de tatil yapıyor, Türk liglerindeki maçları TV'den izliyor....
Ünlüler platformu
Almanya'da iki ayda bir çıkan "iş dünyası ve kültür dergisi" Platform'un 4. sayısında Werner Lorant'ın dışında, yine ekonomi, medya ve kültür dünyasından tanınmış isimlerle söyleşiler dikkat çekiyor.
Derginin bu sayısına yazılarıyla, söyledikleriyle katkıda bulunanlar isimlerden bazıları şöyle: Mehmet Ali Birand, Fatih Altaylı, Şenol Demiröz (TRT Genel Müdürü), Fatih Gök (Zaman Avrupa Genel Müdürü), fotoğraf sanatçısı - yazar Mehmet Ünal, Altınay Ersavaştı (Alovatan Genel Müdürü), müzik dünyasından Selami Şahin ve Tolga Sağ. (GK/BB)