Bu yıl Efes Pilsen Blues Festival'in konukları arasında yer almıyor Koko Taylor ama gündemimize arşiv amaçlı bir albüm ile düşüyor. Blues yorumcularının en coşkulusu diye bilinen Koko Taylor, yayımlanmış albümlerinden seçilmiş şarkılardan oluşan bir best of çalışmasıyla müzik marketlere giriyor. Taylor, kadın sesleriyle bambaşka ufuklar kazanan blues müziğinin en sevilenlerinden biri olarak, Türkiye'de de, tam da bu mavi-sıkıntılı-yaralayıcı blues mevsiminde yanımıza ilişiveriyor.
Gündelikçi Blues Kraliçesi
28 Eylül 1935 tarihinde Memphis'te Cora Walton adıyla dünyaya geldi Koko. Kırk yıla uzanan meslek yaşamı boyunca Taylor'ın güçlü sesi, Chicago'nun güney kesimindeki irili ufaklı barlardan uluslararası nitelikteki dev festivallere, dünyanın hemen her köşesinde yankılandı. Ünlü sanatçı, bir kez Grammy ve 21 kez blues dünyasının en önemli ödülü olan W. C. Handy Ödülü'nü kazandı. Taylor'ın adı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Chicago blues ile özdeşleşti.
Koko, hayatının ilk yıllarını benzeri bütün siyahlar gibi büyük yoksulluklar içinde geçirdi. Okul diye bildiği ilk yer, bir kiliseydi. Muhteşem sesi ilk kez kilise korosunda duyuldu. Koko'nun babası büyük bir çiftlikte, pamuk tarlalarında çalışıyordu. Ailesi bütün yıl çalışmak zorundaydı, yılda bir kez küçük miktarda bir para alıyorlardı. Bunun yanında kazanç olarak onlara bir miktar erzak veriliyordu. Koko'nun çocukluğu, kardeşlerinin, atalarının şarkılarının ışığıyla aydınlandı. Koko'nun dört kardeşi de müzik severdi. Kardeşler, bir radyonun başında oturup müzik dinliyorlardı.
Taylor, annesini dört, babasını on bir yaşında kaybetti. Öğrenim hayatına zorunlu olarak ara verdi ve çocuk yaşta çalışmaya başladı.
Koko'nun hayatı 1953 yılında bir kamyon şoförüyle birlikte Kuzey'e gitmesiyle birlikte dğeişti. Aynı yıl kendisinden 12 yaş büyük olan bu adamla, Robert "Pops" Taylor'la evlendi. Koko'nun ilk önemli işi kuzeydeki banliyölerdeki zenginlerin evlerine temizliğe gitmek oldu. Günlüğü beş dolardan çalışıyordu. Kocası da mezbahada işe girdi. Ama çiftin müzikle ilgisi açıktı. Boş zamanlarda Pops gitar çalıyor, Koko da şarkı söylüyordu. Akşamları siyahların biraraya geldiği barlara gidiyor, orada sahne alan sanatçılara eşlik ediyorlardı. Koko'nun sahnede söylediği ilk şarkı Tina Turner'ın I Idolize You'su oldu.
Mütevazi Yıldız
1963'te Koko'nun karşısına Chess Plakçılık'tan Willie Dixon çıktı. Dixon, Koko Taylor'daki yeteneği gördü ve ona albüm yapma fırsatını tanıtı. 1965'te Koko, "Wang Dang Doodle" adlı parçayı kaydetti. Single kısa sürede üşle çapında bir hit oldu. Bütün siyah radyo istasyonlarında 1960'lar boyunca çalındı. Taylor da Jimmy Reed ile o konserler vermeye başladı. 1967'de Folk Blues Festival kapsamında bir Avrupa turnesine çıktı. Avrupalı blues dinleyicileri de bu heyecan dolu, duygulu kadına hayran oldular. O tarihten sonra, Koko, sık sık Avrupalı dinlieyicilerini ziyaret etti ve turne programlarından Avrupa kentlerini eksik etmedi.
Willie Dixon, Koko'nun sadece bir yorumcu olarak kalmasını istemiyordu. Onu kendi şarkılarını yazmak üzere cesaretlendirdi. Koko ilk şarkısı "What Kind of Man Is This?"i eşi, destekçisi, yapımcısı olan Pops'a armağan etti. O sırada ilk çocuğuna hamileydi.
Kendi ayaklarının üzerinde
1972 yılında kendi grubu Blues Machine'i kuran Taylor geleneksel Mississippi şarkılarını söyleyen tek kadın yorumcu olarak öne çıktı. Bu dönemde çalışmalarıyla onlarca ödül aldı.
1980'lerde evinin arka bahçesinde dinleyicileri için barbekü partileri vermeye başladı. Hayat dolu, sıcak kanlı bir insan olduğu için, herkes ona kolayca bağlanıyordu. Ancak, hayatı zorluklarla doluydu. 1988'de turne otobüsü kaza yapınca, ağır yaralandı. Bir yıl sonra, bu kazadan doğan rahatsızlıklar yüzünden eşi Pops Taylor hayata gözlerini yumdu.
1990 yılında Koko, David Lynch'in Vahşi Duygular filminde küçük bir rol üstlendi. Daha sonra Blues Brother 2000 filminde de küçük bir rolde izleyecektik kendisini. 1996 yılında tekrardan evlendi. Şu an hala müzikle içiçe yaşıyor ve fırsat buldukça dinleyicilerinin karşısına çıkıyor. "Buralarda kadın olmak zor" demişti bir söyleşisinde. Biraz belki Billie Holiday gibi meslektaşlarını da anımsamıştı belki. Ama neyse ki, Koko Billie'den daha uzun kalıyor yanımızda. Onun varlığını ve kendi varlığımızı kutlamak içinse, güzelim şarkılarından birine kulak vermek yeterli.