MAZLUM-DER adına bir basın açıklaması yapan Dernek Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu , Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun talebinin, "Türkiye'nin farklı olana tahammülsüzlüğünün boyutlarını gösterdiğini" söyledi.
"Bir insanın diğerinden farklı olması toplum olarak bir arada yaşamanın vazgeçilmez ön koşuludur" diyen Ensaroğlu, başsavcının ihraç talebine tepki göstermeyen AKP yöneticilerini de eleştirdi.
Hukuk devleti olmak zor
Ensaroğlu özetle şu görüşleri dile getirdi:
* Yaşadığımız ülke, en başından beri mazeret duvarlarıyla adeta örülmüştür. Laikçilik bu duvarların en yükseği olarak varlığını sürdürmektedir. Laikçilik sözkonusu olduğunda, hukuk, eşitlik, insan hak ve özgürlükleri vs. değerler "bize özgü" bir biçimde yontulmaktadır.
* O nedenle Türkiye, mevcut kanunlarla sınırlı bir "kanun devleti" dahi olamamaktadır. Bu bağlamda ille de bir sıfat gerekiyorsa, bunun, laikçiliğin temel teşkil ettiği bir "korku devleti" olduğunu söyleyebiliriz.
* Esasen bir hukukçunun laikçilik adına üniversite kapılarında öğrenim özgürlükleri yok edilen başörtülü öğrencileri referans alabilmesi ve AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan altı başörtülü bayanın partiden ihracını isteyebilmesi büyük bir talihsizliktir.
* Bu talihsizliğin gerekçesi yine laikçilik. Başsavcının, o insanların, tıpkı üniversitelere alınmayan başörtülü öğrenciler gibi, bu ülkede yaşadıklarını, en az kendisi kadar bu ülkede söz söylemeye hakları olduğunu, vergi verdiklerini, dahası kendisi gibi vatandaş olduklarını unuttuğu anlaşılmaktadır.
AK Parti yönetimi de suçlu
* Altı bayanın düşünce, örgütlenme ve inanç özgürlüklerine; dahası kimlikleri dolayısıyla onurlarına kastetme hakkını kendinde gören Başsavcı, bayanların "kuşku doğuracak simgesel dayatmalarda bulunmamaları gerekmektedir" diye buyuruyor. Oysa bir başsavcının, hak ve özgürlüklerin insanların keyfi yorumlarıyla değil, tüm özgür dünyada geçerli bazı şartlarla ve ancak kanunla sınırlanabileceğini herkesten iyi bilmesi beklenir.
* Durum bu iken, konuyla ilgili olarak bir haber programına açıklamalarda bulunan AK Parti sözcüsünün, özellikle başörtülü kurucularla ilgili olarak, doğrudan tepki göstermek yerine, Anayasa Mahkemesi'nin çıkacak kararına işaret etmesi, özgürlüğü elde edebilmek için "yenilenme"nin ve "değişim"in yetmediğini, bunun başka gereklilikleri olduğunu da bir kez daha ortaya koymuştur.(BB/NA)