Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi ortak bir açıklama yaparak Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) Kanunu Tasarısı'nı eleştirdi.
Bir önceki parlamento döneminde de gündeme gelen tasarıda ısrar etmenin hiçbir meşruiyeti olmadığını söyleyen insan hakları örgütleri tasarının tekrar Meclis gündemine alınmasının "büyük bir şaşkınlık, hayal kırıklığı ve öfkeye" yol açtığını dile getirdi.
Ortak açıklamada, konuyla ilgili olarak geçmiş dönemlerde ulusal ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının defalarca anlatılan eleştiri ve itirazları da hatırlatıldı.
Devletler insan haklarını ihlal eder
Paris İlkeleri çerçevesinde bir ulusal insan hakları kurumunun oluşturulmasının zaten bir yükümlülük olduğuna da dikkat çekilen açıklamada, bu kurumun niteliği de anlatıldı.
Ulusal insan hakları kurumlarının diğer devlet kuruluşlarından ve siyasal iktidardan özerk olmasının zorunluluğu vurgulandı.
"Ulusal insan hakları kurumlarının oluşturulma süreçlerinin kurulması ihtiyacı basit bir çelişkiden doğmaktadır; 'Olası ihlalcinin aynı zamanda koruyucu olmasının mümkün olmadığı gerçeğidir.' Evrensel bir gerçeklik olarak biliyoruz ki insan haklarının en büyük ihlalcisi devletler ve hükümetlerdir. Dolayısıyla ihlalleri önlemeye, hakları korumaya yönelik olarak oluşturulacak bir kurumda mutlak surette yönetim hiyerarşisinden bağımsız, onu dışarıdan gözlemleyebilen ve denetleyebilen bir örgütlenme modeline sahip olmak zorundadır."
Ulusal insan hakları kurumunun oluşturulması sürecinin ülkede insan haklarının geliştirilmesi ve korunması için varolan sivil toplum kuruluşlarının katılımına açık olmasının gerekliliği de açıklamada da altı çizilen bir başka nokta.
Devlet merkezli yaklaşım
Ortak açıklama yapan insan hakları örgütleri Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanun Tasarısı'nın mevcut haliyle neden kabul edilemez nitelikte olduğunu da birkaç başlıkta ortaya koydu:
* Tasarı uluslararası kriterlere aykırı olarak katılımcılık, kapsayıcılık ve şeffaflık ilkeleri dikkate alınmaksızın hazırlanmıştır.
* Tasarıda birey/yurttaş merkezli olarak değil, devlet merkezli bir yaklaşım egemendir.
* Kanun tasarısı ile öngörülen Türkiye İnsan Hakları Kurumu, var olan diğer insan hakları kurumları gibi bir hükümet kurumu olarak tasarlanmıştır.
* Türkiye İnsan Hakları Kurumu, diğer önceki tüm insan hakları kurumları gibi bir başkanlık mekanizması olarak tasarlanmıştır. Başkanın istememesi durumunda kurumun çalışma imkânı neredeyse yoktur.
* Üyelerin atanması herhangi bir nitelik aranmaksızın hükümetin inisiyatifindedir.
* Tasarıda kurum üyelerinin tarafsızlık ve bağımsızlığı, bilhassa da kurumun mali bağımsızlığı yeterince güvence altına alınmamaktadır. Kurumunun bağımsızlığını koruyabilmesi için kendi bütçesini kendisinin oluşturması, bütçenin önemli bir kısmının Meclis onayıyla genel bütçeden ayrılması gereklidir.
* Tasarıda personel yapı ve sayısının 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanuna tabi kılınmasının kurumun bağımsızlığını olumsuz yönde etkileyecektir.
* Kurul üyelerinin çoğulculuğu ve katılımcılığı güvence altına alınmamıştır.
Açıklamada, TBMM'ye sevk edilen tasarının sonucunda oluşturulacak "Türkiye İnsan Hakları Kurumu"nun mevcut "sorunlu ve işlevsiz resmi insan hakları kurul ve kurumları"ndan hiçbir farkı olmayacağı söylendi. (YY)
Beş insan hakları örgütünün açıklamasının tam metnini okumak için tıklayınız.