İktisatçı Mustafa Sönmez Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Türkiye ilişkileri üzerine yapılan açıklamaları değerlendiriyor:
"Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın açıkladığı orta vadeli plan ve hedefleri IMF tarafından makul bulundu. O konuda sorun yok. Ama yine de özellikle bütçe açığındaki yüzde 6.6'lık genişlemeden tedirginler."
Sönmez'e göre tüm bunların ötesinde IMF'nin gelir idaresinin, denetimin özerkleştirilmesi talebi var.
" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi olarak ifade ettiği 'vergi meselesi' yani ortada bir anlaşmazlık var. IMF bunun bir 'sopa' olarak kullanıldığını görüyor. Doğan grubuna kullanılanın bu uygulamanın gerektiğinde tüm iş dünyasına kullanılacağı hakkında endişeleri varsa da iktidar onların bu talebini yerine getirmeye yanaşmıyor."
IMF ve Türkiyearasındaki anlaşmazlık
Sönmez bir diğer sorunu da ekliyor:
"Mali kural adı altında hedeflerin yasalaşması ve disiplin haline getirilmesi talepleri var. Hükümet bu noktada dışarıdan sıcak para girişine izin veren konjonktüre güveniyor. IMF kaynağı ihtiyaç olmadığını düşünseler de 'olursa da fena olmaz' fikri var. Zira IMF kredileri düşük faizli ve son dönemde başvuran ülkelere para saçıyor. Ancak hükümet yine de IMF parasının karşılığı bedeli ödemek istemiyor."
"Her halükarda IMF ile yapılacak bir anlaşmanın mali disiplin anlamına gelir" diyen Sönmez'e göre hükümetin bu anlaşmaya yanaşmasının ardında 2010'da seçim söz konusu olursa bu disiplin hükümetin elini kolunu bağlayacak nitelikte olur.
"Özetle Türkiye ve IMF arasında çeşitli sebeplerden dolayı gerilimli bir ilişki olsa da iki taraf da birbirini dışlayıcı şekilde konuşmuyor. Hükümet konjonktürün gelişimine bağlı olarak IMF'ye yanaşabilir ama elinin kolunun bağlanmasını istemiyor."
IMF yeniden yapılanıyor ama...
"IMF'nin yeniden yapılandırılması" hakkındaki tartışmaya dair Sönmez şöyle diyor:
"Değişen dünya konjonktürüyle, güç dengelerindeki dağılım, ABD'nin yarattığı tek kutupluluk halinin değişmesi ve çok kutupluluğa dönüşmesi gibi gelişmeler ister istemez IMF ve DB'deki sandalye dağılımını da etkileyecektir."
IMF'nin G7 merkez ülkelerinin hakimiyetindeki bir kurum olmaktan çıktığını, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerin de aktif etkileyeceği bir yapıya büründüğünü söyleyen Sönmez diğer yandan işlevsel olarak bir değişikliğinin olmayacağı kanaatinde:
"IMF tabii ki yeni baştan küresel sermayenin yeniden üretim şartlarını inşa eden, aksayan sermaye birikiminin devamını tesis eden bildik kapitalist kurumlar olarak varlığını sürdürecek."
IMF Başkanı: Avrupa'nın büyüme lideri olabilirsiniz
IMF Başkanı Domınıque Strauss-Kahn, Türkiye'nin 2010'da yüzde 5 civarında büyüyerek Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi haline gelebileceğini söyledi.
IMF'den Türkiye'ye 19 finansal 'destek'
IMF Türkiye sayfasında Türkiye ile ilişkiler başlığı altında verilen bilgiye göre Türkiye, IMF'ye 1947'de tam üye oldu ve IMF o tarihten itibaren Türkiye'ye 19 finansal düzenlemeyle destek verdi. Bunların son ikisi (2002 ve 2005'te devreye giren) geniş çaplı IMF kaynaklarıyla (sırasıyla 18 ve 10 milyar dolar) desteklenen stand-by düzenlemeleri..
IMF zaman içinde para politikası, finans sistemin denetimi ve düzenlemesi, vergi ve kamu maliyesi politikaları da dahil olmak üzere, Türkiye'nin ekonomi politikası konusunda yetkili makamlarına çeşitli alanlarda geniş çaplı teknik programlar sundu. IMF'nin 2000 yılından beri Ankara'da bir koordinasyon amaçlı Temsilcilik Ofisi var.
6-7 Ekim'de İstanbul'da IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantılarında Türkiye-IMF ilişkilerine dair konuşulacak konu hakkında verilen bilgiyse şöyle:
"Bu toplantıların ekonomi politikalarına şekil verenlere mevcut finansal krizle mücadeleye yönelik yeni adımlar atılması icin önemli bir fırsat vermesi, ve ayrıca, Türkiye'nin küresel ekonomide önemi giderek artan bir oyuncu olduğu dünyaya göstermesi bekleniyor." (EZÖ)