Sabah başlayan oy verme işlemleri ile TGC'nin yeni Yönetim, Denetim, Onur ve Balotaj Kurulları belirlenecek.
"10 yılda bitti"ye Güreli'den yanıt
Dün yapılan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Olağan Genel Kurulu'nda konuşma yapan Nail Güreli, son 10 yılda Cemiyet'in bittiğini, yok olduğunu söyleyen Orhan Taşan'a yanıt verdi.
"10 yıla tamamen sünger çekercesine yapılan bu haksızlık karşısında, 1-2 noktayı hatırlatmak istiyorum" diyen Nail Güreli konuşmasında şu noktaları vurguladı:
* Etik değerlerden, mesleğin bittiğinden söz ediyor arkadaşlarımız. Haklısınız, bizler de hep söz ettik. Ama çaresini ve çözümünü de getirdik;
Etik Değerler İçin Çakılmış Bir "Çivi"
* İşte Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi. Bu az emek ürünü müdür? Mesleğin etiğinde, hepinizin bugün şikayet ettiği yozlaşmaya set çekmek için, durdurmak için somut adım, işte icraat. Bu değerlere itibar etmiyor musunuz? Bunu bir çivi saymıyor musunuz? Çivi, sadece marangozluk çivisi midir?
* Marangozluk çivisi ise; bu Cemiyet, bu Yönetim Kurulu'nda kooperatif de kurdu, üyelerine ev yapılıyor, orada da çiviler çakılıyor, öyle çivi de var.
* Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi olabildiğince titizlikle uygulandı ve eleştirilenler, yapılan uyarılar karşısında hiç, öylesine tepki gösterilmedi. Bu da Cemiyetin saygınlığını ve etkinliğini gösterir.
Cezasını kabul eden genel yayın müdürü
* Bir büyük gazetenin genel yayın müdürü dahi, kendisinin bir konuda uyarılması üzerine hata ettiğini ve cezasını kabul ettiğini yazdı açık yüreklilikle.
* Ama, bunları bilmesi gereken arkadaşlarımın, bildikleri halde bilmezlikten gelerek meslek yozlaştı, bitti, Cemiyet hiçbir şey yapmıyor demeleri haksızlık. Dün de yaptı, bugün de yaptı, yarın da yapacak. Bunları inkar ederek görevlere talip olanların bir şeyler yapacağından ben kuşkuluyum.
"Paçavra" diye söz etmek...
* Bizim Gazete, günlük gazete haline geldi. O da bu Cemiyet'in imkanlarıyla, Cemiyete bir maddi yük yüklemeden işlev görüyor. Bir arkadaşım gazeteden paçavra olarak bahsetti. Kendi adına özür dilerim, sürç-ü lisan olmuştur. Bunu, gazetecileri avantacılıkla suçlayan Oktay Ekşi dahi söylemez.
* Cemiyet'in yayın organından paçavra diye bahsetmeyi hiçbir gazeteciye yakıştıramıyorum ve dilerim ki o arkadaşımda isteğiyle bu söz, tutanaklardan çıkarılsın.
İşsizlik Fonu
* İşsizlik Fonu da bu yok saydığınız dönemde ihdas edildi. İmkanlar çerçevesinde işsiz kalan arkadaşlarımıza maddi destek veriliyor, bunların daha da arttırılması mümkün. Bağışlar alınıyor.
* Bir başka kalıcı, önemli konu; Yerel Basın Seminerleri ve Yerel Basın Ödülleri.Bu da, bu mesleğin gelişmesi için önemli bir hizmet. Anadolu basınında çalışan, yaygın basında da, İstanbul basınında da temsilci olarak muhabir olan, muhabir olarak çalışan arkadaşlarımızın yararlandığı bir imkan. (NU)
Tam metin
Nail Güreli'nin 21 Mart 2002 tarihinde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
Sayın Başkan , değerli arkadaşlar
Burada konuşmama üç neden bulunabilir: bir; üye olarak doğal hakkım, ikincisi; son dönemde de yarım dönem sorumluluğu fiilen üstlenmiş olmam nedeniyle söz hakkım olabilir, bir de tabi sevgili Orhan Taşan dostumuzun benim hakkımdaki sözleri; sataşma demeyeyim, o beni ne kadar sevdiğini söylüyor. Ama ben ona herhalde sevgimi ifade edemiyorum, dost acı söyler rotasında yine aynı şekilde bir takım noktalara değerli arkadaşlarımın dikkatini çekmek istiyorum.
Sendikamızın Genel Başkanı Sayın Şükran Soner arkadaşımızın konuşması genelde doğru ama bir noktada çok karamsar bence. Karamsarlığa değil, diğer arkadaşlarımın da belirttiği gibi iyimserliğe, umuda ve azme ihtiyacımız var.Azmimizi kıracak karamsarlıklara fazla yer vermememiz gerekir diye düşünüyorum ve tabi bir de genelde konuşmalar başta Sayın Taşan arkadaşımız olmak üzere, son 10 yılda Cemiyetin bittiğini, yok olduğunu adeta özellikle vurguladılar.
Bu çok yanlış bir şey; toplum hayatında, cemiyet hayatında çok yanlış bir şey. Bizler de, ben kendim için söylüyorum; muhalefet yaptık, göreve talip olduk ama, Cemiyet'in 50 yıllık o zaman 40 yılı aşkın mazisini hiçbir zaman böylesine eleştirmedik, yapılanları hiçbir zaman inkar etmedik, yok saymadık, 10 yıldır 20 yıldır bu Cemiyette hiçbir şey yapılmıyor demedik, Burhan Felek'ten sonra hiçbir şey yapılmadı demedik.
Sadece göreve talip olduk ve devraldığımız arkadaşlardan da görevi nasıl birlikte yürüttüğümüzü gösterdik. Çünkü o ortak zeminde yola çıkmak lazım. Yoksa inkarcılıkla, gerçekleri saptırarak, bildiklerinizi bilmezden gelerek bir takım yanlışlar göstererek bu Cemiyet size görev vermez, geçmişte de vermedi; o nedenle vermedi. Doğruları saptırmayın, bildiğiniz gerçekleri saptırmayın, insaf ölçüsünü, doğruluğu elden bırakmayın.Şimdi, son 10 yıl diyorsunuz. Ben son 13 yılda - son 1 yılını çıkarırsak - 13 yıl bu Cemiyetin Yönetim Kurulu'nda görev yaptım: Bunun 7 yılı başkanlık göreviydi, 13 yıldan da Cemiyet üyeliğinden olduğu gibi onur duydum, onur duyuyorum halen de.
Neler yapıldı? Recep Bilginer de, Necmi Tanyolaç da söyledi; hepsinin dönemlerinde Yönetim Kurulu olarak - sadece başkana bağlamak gerekmez - çok şeyler yapıldı. Anlattılar. Ben de ihmal edilmiş olan birkaç tanesini hatırlatmak durumunda kaldığım için aslında kendim adına mahcubiyet de duyuyorum; kendi yaptığım işleri yahut o ekiple beraber - ben kendi başıma yaptığı saymıyorum hiçbir işi - yaptığım işleri burada tekrarlamak da bana düşmez diye düşünüyorum ama yapılan bu haksızlığa, 10 yıla tamamen sünger çekercesine yapılan bu haksızlık karşısında da o mahcubiyeti üstleniyorum ve 1-2 noktayı hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan da söyledi; bu Cemiyetin kurucusu adına konulmuş Sedat Simavi Ödülleri, bu Cemiyete maledildi, bu az bir manevi değer midir? Çivi çakmayı sadece marangozluk çivisi olarak mı algılıyorsunuz ki bu Cemiyete hiçbir çivi çakılmadı diyorsunuz.
Bu bir manevi değerdir. Bu Cemiyetin kurucusunun ödülleri, bu Cemiyete maledilmiştir. Etik değerlerden, mesleğin bittiğinden söz ediyor arkadaşlarımız. Haklısınız,bizler de hep söz ettik.
Ama çaresini ve çözümünü de getirdik; İşte Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi. Bu az emek ürünü müdür?Mesleğin etiğinde, hepinizin bugün şikayet ettiği yozlaşmaya set çekmek için, durdurmak için somut adım, işte icraat. Bu değerlere itibar etmiyor musunuz?
Bunu bir çivi saymıyor musunuz? Çivi, sadece marangozluk çivisi midir? Marangozluk çivisi ise; bu Cemiyet, bu Yönetim Kurulu'nda kooperatif de kurdu, üyelerine ev yapılıyor, orada da çiviler çakılıyor - öyle çivi de var - ve o Bildirgede; gazetecinin kimliği, hakları, özgürlükleri hepsi var.
Uygulanması için de daha önceki benzeri uygulamalardan - adını söyleyelim - Basın Konseyi'nin uygulamalarından örnekler vererek: Hatırlayacaksınız, Basın Konseyi'nin uyarılarına karşı çoğu zaman sen de kim oluyorsun kabilinden muhatap olan kişiler Basın Konseyi'nden çıkmışlar, eleştirmişlerdir.
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi olabildiğince titizlikle uygulandı ve eleştirilenler, yapılan uyarılar karşısında hiç, öylesine tepki gösterilmedi.
Bu da Cemiyetin saygınlığını ve etkinliğini gösterir. Bir büyük gazetenin genel yayın müdürü dahi, kendisinin bir konuda uyarılması üzerine hata ettiğini ve cezasını kabul ettiğini yazdı açık yüreklilikle.
Ama bunları bilmesi gereken arkadaşlarımın, bildikleri halde bilmezlikten gelerek meslek yozlaştı, bitti, Cemiyet hiçbir şey yapmıyor demeleri haksızlık.
Dün de yaptı, bugün de yaptı, yarın da yapacak. Bunları inkar ederek görevlere talip olanların bir şeyler yapacağından ben kuşkuluyum. Bizim Gazete, günlük gazete haline geldi.
O da bu Cemiyet'in imkanlarıyla, Cemiyete bir maddi yük yüklemeden işlev görüyor. Bir arkadaşım gazeteden paçavra olarak bahsetti. Kendi adına özür dilerim, sürç-ü lisan olmuştur. Bunu, gazetecileri avantacılıkla suçlayan Oktay Ekşi dahi söylemez.
Cemiyetin yayın organından paçavra diye bahsetmeyi hiçbir gazeteciye yakıştıramıyorum ve dilerim ki o arkadaşımda isteğiyle bu söz, tutanaklardan çıkarılsın.
İşsizlik Fonu da bu yok saydığınız dönemde ihdas edildi. İmkanlar çerçevesinde işsiz kalan arkadaşlarımıza maddi destek veriliyor, bunların daha da arttırılması mümkün.
Bağışlar alınıyor. Bir başka kalıcı, önemli konu; Yerel Basın Seminerleri ve Yerel Basın Ödülleri.Bu da, bu mesleğin gelişmesi için önemli bir hizmet.
Anadolu basınında çalışan, yaygın basında da, İstanbul basınında da temsilci olarak muhabir olan, muhabir olarak çalışan arkadaşlarımızın yararlandığı bir imkan. Buna biraz sonra ayrıntılarıyla değineceğim.
Yine yapılanları hatırlatma bakımından söyleyeceğim, sırası geldiğinde bu Cemiyet durumlara göre saygınlığını ve etkinliğini göstermiştir. Ama bizim ne yazık ki toplum olarak toplumsal hafızamız zayıf, bunları unutuyoruz.