Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin İsveç Konsolosluğu desteğiyle düzenlediği “Türkiye'de Geçiş Dönemi Adaleti: Dönüşen Özneler, Yöntemler, Araçlar” başlıklı sempozyumu 27, 28 ve 29 Kasım tarihlerinde çevrimiçi olarak gerçekleşecek.
Farklı disiplinlerden 21 araştırmacının 16 tebliğ sunacağı sempozyum 3 gün sürecek ve şu 6 oturum başlığında düzenlenecek:
* Ceza Yargılamalarında Hakikat ve Adalet
* Sivil Hakikat Arayışı, Dönüşen Özneler ve Mücadele Deneyimleri
* Çatışan Hafızalar ve Hakikat Anlatıları
* Mekan, Şiddet ve Hafıza
* Hakikat Arayışında Yeni Medya Araçları ve Dijital İmkanlar
* Hafızalaştırma Aracı Olarak Sinema
Detaylar ve kayıt için sempozyumun internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Adalet ve hakikat talepleri
“Türkiye’de devletin farklı ve çoklu tür şiddetine maruz bırakılanların hakikat ve adalet arayışı geçiş dönemi adaleti perspektifinden nasıl ele alınabilir?”
Sempozyum, bu sorudan yola çıkarak tebligat çağrısı yapmıştı.
Hafıza Merkezi, sempozyumun amacını da şöyle açıklıyor:
“Amacımız, geçiş dönemi adaleti alanını geniş bir perspektifle ele almak, Türkiye'de yaşanan ağır insan hakları ihlallerine dair adalet ve hakikat taleplerini güncel gelişmeler ışığında tartışmak ve geçiş dönemi adaleti alanının dönüşen özneleri, yöntemleri ve araçlarına ilişkin bilgi üretimine katkı sağlamak.”
* Sempozyumun konuşmacılarına buradan, programına da buradan ulaşabilirsiniz.
Geçiş dönemi adaleti nedir?
“Baskıcı ve çatışma yaşamış otoriter rejimlerden, barışa ve demokrasiye geçişin sağlanmasının koşullarını araştırır. Geçmişte yaşanan şiddetin mirasıyla yüzleşmek için hayatta kalanların hakikat, adalet ve onarım arayışlarına yanıt olabilecek çeşitli çabalar, yöntemler ve yaklaşımlar içerir. Bitmek bilmeyen şiddet döngüsüyle sarılmış toplumlar, daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek umuduyla yaklaşık yarım yüzyıldır geçiş dönemi adaletinin çerçevesini tartışmaktadır.
Türkiye’de geçiş dönemi adaleti tartışmaları, akademi ve sivil toplum alanlarında 2000’li yıllarda yaşanan kritik yargısal ve siyasal gelişmelerin ışığında ivme kazandı. 2008 yılı sonrası açılan yüksek profilli ceza davaları ve canlandırılan soruşturmalar, cezasızlık zırhının kısmen kırılacağına, inkâr edilen hakikatlerin aydınlatılacağına dair temkinli bir umut doğurdu. 2015’te şiddetin daha da tırmandığı çatışma dönemine girilmesi, 2016’daki darbe girişimi sonrası oluşan baskı ortamında sivil alanın ifade özgürlüğüne yer bırakmayacak biçimde ciddi boyutlarda daraltılması ve yargıdaki dönüşümü de içeren rejim değişikliği, bu tartışmalarının zayıflayarak neredeyse silinmesine yol açtı.
Dünya çapında tanık olduğumuz ‘yükselen popülizm, faşizm, aşırı sağ’ ve ‘hakikat sonrası dönem’ tartışmaları etrafında konuşulan demokrasi krizi, pandemi koşullarıyla daha da derinleşti. Bu durum, devlet şiddeti, kurumsal ırkçılık, cezasızlık pratiklerine itiraz eden yeni ve güçlü eylemlilikler örneğinde gördüğümüz gibi, adalet ve hakikat nosyonları üzerine düşündürten yeni dinamikleri de beraberinde getirdi.” (AS)