Din veya inanç temelli nefret suçlarının önlenmesi ve nefret suçlarıyla ilgili cezasızlıkların önüne geçebilmek amacıyla hazırlanan “Türkiye’de Din veya İnanç Temelli Nefret Suçları 2020” raporu yayımlandı.
İnanç Özgürlüğü Girişimi ekibi Dr. Mine Yıldırım ve Funda Tekin’in yazdığı raporda, Türkiye’nin nefret suçlarına ilişkin politikası ve 2020 yılında Türkiye’de yaşanan din veya inanç temelli nefret suçlarıyla ilgili izleme çalışmasından elde edilen veriler, uluslararası insan hakları standartları temel alınarak inceleniyor.
Din veya inanç toplulukları, bu topluluklarla ilişkili ibadet yerleri ve başka mekanlar ile dinî, ruhani önderlere ve bu topluluklara mensup olan kişilere yönelik önyargı saikiyle işlenen nefret suçları devam ediyor ve nefret suçları çoğu zaman cezasız kalıyor.
Kamu yetkilileri nefret suçlarını kaydetmiyor
Raporda yer alan bilgilere göre ise nefret suçlarının ihbar edilmesi ve kamu yetkilileri tarafından kaydedilmesi yeterli düzeyde değil.
Türkiye’de nefret suçlarıyla ilgili ele alınabilecek mevzuat ile yargı kararlarına ilişkin tarama yapılan raporda, nefret suçlarının kategorizasyonu için Yahudilere, Hristiyanlara, Müslümanlara, başörtüsü kullanan kişilere, ateistlere, Yehova Şahitlerine karşı önyargı saikleri temel alınıyor.
Ayrıca, konuya ilişkin AİHM içtihatlarıyla beraber, BM, Avrupa Konseyi ve AGİT’in tavsiyelerine de raporda dikkat çekiliyor. Nefret söylemi ile nefret suçu kavramları arasındaki farklılıkların da ele alındığı raporda, “nefret suçları mağdurlarının tarihsel olarak suçluya odaklanan adalet sisteminin kendileri için işleme” talebi de yer alıyor.
Nefret suçları kimlere karşı gerçekleşti?
BM üyesi ülkeler tarafından Türkiye’ye verilen mevzuat değişikliği ve ayrıştırılmış verilerin yayımlanmasına ilişkin tavsiyelerinin Türkiye tarafından sadece not edildiği belirtilerek Türkiye’nin nefret suçlarına ilişkin etkili adımlar atmadığına dair somut bilgiler de çalışmada yer alıyor.
İzleme çalışması kapsamında Ocak – Aralık 2020 aralığında din veya inançla bağlantılı önyargı saikiyle işlenmiş 14 nefret suçu veya olayıt espit edildi. Buna göre, bu olayların 8’i Alevilere, 5’i Hristiyanlara ve 1’i de başörtülülere yönelik önyargı içeriyor.
Olay türleri ise, ibadet yerleri veya mezarlıklara zarar verme, mala/eşyaya zarar verme, hakaret ve tehdit/tehdit edici davranış olarak sınıflandırılıyor.
Raporda tavsiyeler kamu yetkilileri, sivil topluma ve din veya inanç topluluklarına yönelik olarak veriliyor. Söz konusu önerilerden bazıları:
*Din veya inanç temelli nefret suçları da dahil olmak üzere tüm nefret suçlarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek amacıyla nefret suçlarına ilişkin mevzuat düzenlenmesi,
*nefret suçlarının ayrıştırılmış bir şekilde kayıt altına alınması ve etkin soruşturma yapılması, kovuşturma ve uygun bir yaptırım uygulanması,
*mağdurların desteklenmesi için ihtiyaçlarına yönelik çok boyutlu tedbirler alınması,
*kolluk kuvvetleri ile sivil toplum ve din veya inanç toplulukları arasında bilgi paylaşımı ve iş birliğinin güçlendirilmesi.
İzleme çalışmalarının amacı ne?
Din veya inanç temelli nefret suçlarının görünürlüğünü artırmak amacıyla hazırlanan rapordaki veriler aynı zamanda AGİT’e 2020 değerlendirmesi kapsamında da sunuldu. Din veya inanç topluluklarının katkılarıyla izleme çalışmasının genişletilmesi ve savunu konusunda iş birliği yapılması hedefleniyor.
Girişim, 2020 yılında da Türkiye’de 2019 yılında yaşanan din veya inanç temelli nefret suçlarıyla ilgili AGİT’e bir bildirim göndermiş ve bu veriler AGİT’in yayımladığı, “2019 Nefret Suçları Raporu”nda kullanılmıştı.
İnanç Özgürlüğü Girişimi hakkında
Türkiye’de düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkının herkes için korunması amacıyla, Eylül 2011’de Mine Yıldırım kurdu.
Başlangıç sürecinde, Birleşmiş Milletler nezdinde Evrensel Periyodik Gözden Geçirme ve İnsan Hakları Komitesi mekanizmaları çerçevesinde, Türkiye’de düşünce, din veya inanç özgürlüğünün korunmasına ilişkin raporlar sunuldu.
İnanç Özgürlüğü Girişimi, 2013 yılından beri ise Norveç Helsinki Komitesi’nin yürüttüğü bir insan hakları projesi olarak, düşünce, din veya inanç özgürlüğüne dair izleme ve savunuculuk faaliyetlerine devam ediyor.
(EMK)