Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Şişhane Maydanı’nda basın açıklaması yaptı.
“Göçmen mülteci çocuklara yönelik hak ihlallerini durdurun” pankartın açıldığı eylemde, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne vurgu yapıldı.
Kürtçe ve Türkçe yapılan açıklamanın Türkçesini yapan Hamza Şamil Çelik, okudu.
Çelik, Çocuk Hakları Günü’nün tarihçesine değindi. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1989 yılında kabul edilmesiyle “çocuk haklarının yasalarda tanındığını” ve bugünün “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kabul edildiğini söyledi.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 197 ülkenin onayıyla “en fazla imza atılmış” insan hakları belgesi olduğunu vurgulayan Çelik, çocuk hakları içinde göçmen çocukların yaşadıkları travmalar nedeniyle haklarının daha fazla önem kazandığını” belirtti.
"6 milyon mültecinin 2 milyonu çocuk"
Mülteci çocukların Türkiye’deki tüm çocuklar gibi derin yoksulluk, çocuk işçiliği, ırkçılık ve istismara maruz bırakıldıklarına dikkat çeken Çelik, şöyle devam etti:
“Türkiye’de bulunan yaklaşık 6 milyon göçmenin 2 milyona yakınını çocuklar oluşturuyor. Türkiye’de doğanların sayısı 900 bin ve çocukların 1 milyon 300 bini ilkokul çağında. Ancak, bu çocukların önemli bir bölümü eğitim imkânlarına erişemiyor ve tarım, ayakkabıcılık, tekstil gibi işkollarında çalıştırılıyorlar. Göçmen çocukları şiddet, cinsel saldırı, insan ticareti, organ ticareti, zorla çalıştırılma gibi çok çeşitli saldırılara maruz kalıyorlar.”
"Türkçe bilmedikleri için eğitim alamıyor"
BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin maddelerini hatırlatan Çelik, “anadilde eğitim hakkı”na vurgu yaptı: “Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17, 29 ve 30. Maddelerine çekince koyan ve anadilde eğitim hakkını tanımayan Türkiye’de, okullara kaydolan göçmen çocukların büyük çoğunluğu Türkçe bilmedikleri için eğitim alamıyor. Bu engeller nedeniyle, okula gidip gelerek eğitimlerine devam etmiş gibi görünen çocuklar, bir süre sonra okula gitmek istemiyorlar.”
Çelik, daha sonra göçmen çocuklara yönelik atılması gereken adımları sıraladı:
*Kız çocukları için pozitif önlemler alınmalı,
*Çocukları her türlü istismar, cinsel sömürü ve şiddetten koruyacak önlemler artırılmalı, Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’da yer alan sorunlu düzenlemeler çocuk hakları gözetilerek yeniden düzenlenmeli,
*Göçmen mülteci çocukların şiddet ve istismardan korunmasında etkin mekanizmalar içeren İstanbul Sözleşmesine geri dönülmeli,
*Göçmen çocukların eğitime erişimi önündeki engeller kaldırılmalı, eğitimde fırsat eşitliği ve anadilde eğitim sağlanmalı,
*Göçmen çocuklara yönelik PICTES projesi amacına uygun olarak kullanılmalı,
*Göçmen ve mülteci yoksulluğu önlenerek, çocuk yoksulluğu çocuğun yararı doğrultusunda sorumluluk üstlenmeli,
*Kayıp çocuklar konusu ivedilikle ele alınmalı, çocukların insan ticareti ve organ ticareti mağduru olmaları engellenmeli, kaç çocuğun kayıp olduğu kamuoyuna açıklanmalı, olayların takibi yapılarak çocukların güvende olması sağlanmalı,
*Aile birliğini parçalayan idari gözetim ve il bazında ikamet zorunluluğu aile birliğinin sağlanması amacı ile yeniden düzenlenmeli,
*Refakatsiz çocuklar için koruyucu önlemler alınmalı, çocukların güvende olacağı bir sistem kurulmalı,
*Yerel yönetimler göçmen çocukların haklarını koruyacak, sağlıklı gelişimlerine imkan sağlayacak kalıcı mekanizmalar oluşturarak, hayata geçirmelidir.
Eylemde, son dört yılda ırkçılık sonucu yaşamını yitiren çocukların isimleri de okundu:
28 Nisan 2020, Ali Hemdan, 18 yaşında, Adana’da dur ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürüldü.
15 Temmuz 2020, Hamza Acan, 17 yaşında, Bursa’da pazardaki kavga sırasında öldürüldü.
4 Nisan 2023, Gina Mercimek, 9 yaşında, Kilis’te tecavüze uğradıktan sonra öldürüldü, kuyuya atıldı.
13 Haziran 2024, Ahmet Avan, 11 yaşında, Adana'da çalıştığı tekstil atölyesinde, asansörle duvar arasına sıkışıp hayatını kaybetti.
21 Eylül 2024, Abdullatif Davvara, 15 yaşında, maskeli saldırganlar tarafından İstanbul’da parkta öldürüldü.