Karikatür: Tuncay Akgün/Leman
İnsan Hakları Gözlem (HRW) Avrupa Medya Direktörü Andrew Stroehlein HRW haber bülteni Dailly Brief'de "Bilginin denetiminden seçimlerin denetimine" başlığı altında 14 Mayıs seçimleri üzerine çoktandır gölgesini düşürmüş olan medya ve iletişim üzerindeki merkezi devlet manipülasyonarını ele aldı.
Türkiye'de seçmenler, önümüzdeki yıllar içinde ülkenin ve 85 milyon insanının yönünü belirleyecek olan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için Pazar günü sandık başına gidiyor.
Ancak bu seçimler eşit şartlarda gerçekleşmiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002'den beri iş başında. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca, merkezi denetimi yoğunlaştırdıklarını ve temel hakları aşındırdıklarını gördük.
Bunlar arasında belki de en kritik olanı, seçimlere giden süreç boyunca Erdoğan hükümetinin, medyayı susturmak ve göze batan eleştiriciler ve siyasal karşıtlarının elini kolunu bağlamak veya etkisizleştirmek üzere elinde bulundurduğu ezici güçler. Hükümet, kendisine çevrimiçi muhalif sesleri susturmak üzere pek çok kez devreye soktuğu yaygın bir dijital sansür araçları cephaneliği yarattı.
Gazeteciler, siyasal muhalifler ve başkaları cumhurbaşkanını ve hükümeti çevrimiçi ortamlarda eleştirdikleri, hatta eleştirel makaleleri sadece sosyal medyada paylaştıkları veya beğendikleri için binlerce kez kovuşturmaya uğradılar. Hükümet ayrıca sık sık iktidar partisini veya tek tek bakanları eleştiren web sitelerini de erişime engelliyor.
Türkiye'de hükümetin, siyasal altüstlük dönemlerinde veya eleştiri beklentisi doğduğunda sosyal medya ağlarına erişimi geçici olarak kısıtlama konusunda yüklü bir sicili var. Örneğin, yıkıcı 6 Şubat 2023 depremleri sonrasında bu yola başvurdu.
İnternette alavere dalavere işleri Türkiye'de de yaygın. Sahte ve ele geçirilmiş hesaplarla oluşturulmuş ağlar, çevrimiçi tartışmaları önemli ölçüde etkileyebiliyor ve genellikle siyasi mesajların erişimini genişletmek için kuruluyor. Bu eşgüdümlü ağların büyük bölümü AKP'ye yandaş görüşlerin iletilmesine hasrediliyor. Hükümet bu hesaplar harekete geçtikten sonra politikalarına tabandan gelen destek "kanıtı" diye bu türden üretilmiş mesajlara göndermede bulunuyor. Ama bunların tabanla bir ilgisi yok, sanal mahallelerden (astroturfing) ibaretler.
İktidar partisinin Türkiye'de dijital alan üzerindeki bu ezici kontrolü hüküm sürerken, yurttaşlar oylarını kullanırken gereksindikleri yansız haber ve bilgiye nasıl erişsinler?
Ve seçim sonuçları açıklandığında, iktidar partisini seçim sonucunu şekillendirmek için dijital egemenliğini kullanmaktan ne alıkoyabilecektir?
Hükümet yetkilileri, kaygı verici bir şekilde, daha şimdiden AKP'nin gelecekte uğrayacağı bir seçim yenilgisini "siyasi darbe" olarak yaftalayarak, dürüst seçimlere meydan okumaya başladılar bile.
(AEK)