“Savaş bir halk sağlığı sorunudur” şeklindeki açıklamalarının ardından gözaltına alınan ve yedi gün sonra adli kontrolle serbest kalan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri bugün Ankara’da basın açıklaması yaptı.
Açıklamada hem gözaltı süreci hem de gözaltına alınmalarına sebep olan açıklamayla ilgili düşüncelerini paylaştılar.
TTB Merkez Konseyi, suç konusu edilen açıklamanın, “bütünüyle bir hekim birliği olarak hekimlik değer ve ilkelerini savunmak olduğunu” ifade etti.
TIKLAYIN – TTB'den Doktorlar Serbest Bırakıldı
Afrin operasyonuyla ilgili yaptıkları "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" açıklamasının ardından haklarında soruşturma açılan TTB Merkez Konseyi'nin 11 üyesi ev ve işyerlerinde arama yapılarak 30 Ocak'ta yedi farklı kentten gözaltına alınıp Ankara’ya götürüldü.
TIKLAYIN - Erdoğan TTB’ye “Terörist Seviciler” Dedi
TTB Merkez Konseyi’nden Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Dr. Ayfer Horasan ve Dr. Şeyhmus Gökalp 2 Şubat’ta, Prof. Dr. Mehmet Raşit Tükel, Prof. Dr. Taner Gören, Dr. Hande Arpat, Dr. Mehmet Sezai Berber, Dr. Selma Güngör, Dr. Bülent Nazım Yılmaz, Dr. Funda Barlık Obuz ve Dr. Dursun Yaşar Ulutaş da 5 Şubat’ta Sulh Ceza Hakimliğince serbest bırakıldı. Doktorlar adli kontrol uyarınca ayda bir gün karakola imza verecek.
“Savaşsız, sağlıklı, eşit, bağımsız, özgür…”
Bugünkü açıklamayı, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel okudu.
Tükel sözlerine, bu süreçte kendilerine destek olanlara teşekkür ederek başladı, “Gerek ülkemizde gerekse dünyada ‘Yurtta barış, dünyada barış’ sözünü ruhuyla kavrayarak; ayrımsız herkes için, savaşsız, sağlıklı, eşit, bağımsız, özgür bir Türkiye ve dünya özlemiyle içtenlikle bize destek olan meslektaşlarımız, kurumlar, partiler, milletvekillerine, hem yurt içi hem yurtdışından dostlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.
“İfade vermeye hazır olduğumuzu savcılığa bildirmiştik”
Açıklamanın devamı özetle şöyle:
“24 Ocak günü bir basın açıklaması yaptık. Bir kısım yazılı basın ‘skandal’ gibi ifadelerle duyururken bir sendika da suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Ertesi gün TTB’ye tehdit ve hakaret dolu telefon ve mesajlar geldi. Ardından önce Cumhurbaşkanı, izleyerek Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı ve Sağlık Bakanı düzeyinde suçlayıcı, hedef gösterici açıklamalar yapıldı. 29 Ocak 2018’de İçişleri Bakanlığı da suç duyurusunda bulundu ve savcılığın soruşturma başlattığı basına yansıdı. 30 Ocak Salı günü de sabah 6.30’da hukuk dışı biçimde gözaltına alındık.”
“Hakkımızda soruşturma açıldığını öğrenir öğrenmez avukatlarımızdan savcılıkla derhal görüşülmesini istemiştik. Avukatlarımız savcılıkla görüşerek acil randevu istediler ve ne zaman istenirse ifade vermeye hazır olduğumuzu bildirdiler. Ancak bu bildirimimize rağmen ertesi gün gözaltına alındık ve ifademiz 7. günde alındı.”
“30 yıldır hizmet verdiği fakültede kelepçe takıldı”
“Bu ‘uygulamanın’ kime, ne yararı oldu? Gerekçesi neydi? ‘Eziyet etme ve hukuk dışı işler yapma yetkisi bizdedir’ deniliyorsa, açık söyleyelim, bunu yaşadık! Yedi gün boyunca hem bize hem ailelerimize, yakınlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza eziyet edildi.
“Bir üyemiz 30 yıldır hizmet verdiği fakültesindeki odasına çağrıldı, kendisi geldi ve sanki kaçma çabası varmış gibi odasından çıkarken kelepçe takıldı. Kabul ediyoruz ki, eziyet etme ve hukuk dışı işlem yapma ‘yetkisi’ kullanılmıştır.
“Verdimiz kamu hizmeti engellenmiş oldu”
“TTB kamu kurumu niteliğinde Anayasa uyarınca 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’yla kurulmuş ve adı konmuş bir meslek birliğidir. Dünyadaki az çok demokrasi ile yönetilen bütün ülkelerde olduğu gibi hekim örgütü olarak TTB’nin yürüttüğü faaliyetlerin önemli bir kısmı Türkiye sağlık ve hekimlik ortamı için vazgeçilmez olup sadece tarafımızca yerine getirilebilmektedir.
“TTB binasındaki bilgisayarlara el konulması verdiği kamu hizmetlerini geçici süre ile de olsa engellemektedir.”
“Hekimler barışın acilen tesisini istiyor”
Açıklamada, savaşa neden karşı olduklarına dair de şu ifadeler yer aldı:
“Günümüzde savaşlar meydan muharebeleri olarak yapılmıyor. Kentlerde, yerleşim yerlerinde çocukların, kadınların, yaşlıların kısaca sivil insanların yaşadığı yerlerde yapılıyor. Sivil insanlar ölüyor, yaralanıyor, çocuklar kabuslar görüyor. Su ve kanalizasyon sistemi tahrip ediliyor, hastalıklar yayılıyor, tarım alanları yok ediliyor, açlık, kıtlık gelişiyor, insanlar göç ediyor. Sağlık sistemi tahrip oluyor, sağlık hizmetlerine erişim olanaksız hale geliyor. Kullanılan silahların fiziksel, biyolojik ve ruhsal etkileri, sivil insanlar üzerinde tam bir yıkım yaratıyor.
“Her koşulda insanların yaşamından, sağlığından yana olan hekimler, bu etkileri nedeniyle her türlü silahlı gücün kullanıldığı durumları önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlıyor ve barışın acilen tesisini istiyor.
“Metnimizin tüm toplumu kapsayan bir yaklaşımı taşıdığı açıktır. Evrensel hekimlik değerlerini içeren ve özde iyilik ve sağlık dışında bir talebin yer almadığı bu metin nedeniyle en yukarıdan başlayarak yetkililerin bize yönelik aldığı tutum, yaptığımız açıklamanın niteliği ve içeriğinden çok, TTB olarak onyıllara varan araştırıcı, üretken, sorgulayıcı ve eleştirel bakabilen demokratik meslek kuruluşu kimliğimize yönelik bir sindirme çabasıdır.
“TTB için değişen bir durum yoktur. TTB kurulduğu günden bu yana, savaşlara karşı çıkmış, barışı savunmuştur. TTB olarak, halkın sağlık hakkını, hekimlik değerlerini savunmaya, geçmişte olduğu gibi bugün de yaşamdan ve barıştan yana olma tutumumuzu sürdürmeye devam ediyoruz.” (AS)