IPS İletişim Vakfı'nın düzenlediği, Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleşen Okuldan Haber Odasına 2015'in (OHO) programının ikinci gününde düzenlenen Haber Fotoğrafçılığı Atölyesi'nde Galata Fotoğrafhanesi'den Yücel Tunca Haber Fotoğrafçılığı ile ilgili bir sunum yaptı.
Haber fotoğrafçılığı denilince sadece elinde fotoğraf makinesi ile sokaklara çıkıp görüntü üretmenin anlaşılmaması gerektiğini kaydeden Tunca haber fotoğrafın her zaman arkasında bir fikir, bir düşünce ve bir bilinç olduğunu söyledi. O bilinç ile fotoğraf üretildiğini belirten Tunca, fotoğrafın o yüzden görsel bir dil olarak algılandığı söyledi. Tunca bu tür foto ve videolar şok beklentisini karşıladığını, hormonal seviyeyi hızla artırdığını ve insanların zevk alır hale geldiğini ama aynı zaman da bu görüntülerin pornografik olduğunu ve etkisinin hızla geçtiğini söyledi.
“Fotoğrafçılık başka bir sorumluluk gerektiriyor”
Tunca sözlerine şöyle devam etti: “Bir söz söyleme biçimi olarak fotoğrafın arkasında bir düşüncenin oluşması gerekiyor. Bu görsellik sizin meramınızdan başka bir şeyler de söyleyebiliyor. Dil de böyledir bazen sizin meramınızdan anlatmak istediklerinizden başka şeyler de söyler. Arka plan okumaları vardır. Fotoğraflarda bir imgelem kullanıyorsunuz. Fotoğrafçılık başka bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Özellikle iletişim alanında fotoğraf üretirken çok yönlü bir sorumluluk gerekiyor. Fotoğrafını çektiğimiz insanlara karşı sorumluluğumuz var. İçinde bulunduğunuz mecraya, yayın organlarına karşı sorumluluğunuz var. Ve tabii ki iletişimin diğer ucunda bulunan izleyiciye okuyucuya karşı sorumluluklar var. Bir yandan bu sorumlulukların bilincinde olmak gerekiyor. Bir yandan da uluslararası anlamda bir medya etiği oluşturulmaya çalışılıyor. Bir takım uzlaşı kriterleri oluşturulmaya çalışılıyor. Bunlar daha teorik düzlemde ve yukarda kalan uzlaşı noktaları.
"Sonuçta daha yerel, tekil noktalara gelmeye başladığınızda sıklıkla bu kuralların ihlal edilmeye başlandığını yeniden biçimlendirilmeye başlandığını, değişiklikler gerçekleştiğini takip ediyorsunuz. O yüzden de hiç bir zaman bir ortak noktada net bir buluşma gerçekleştirilemiyor.”
"Sorgulamak gibi bir şansımız var"
Tunca bu noktada son yıllarda IŞİD’in gerçekleştirdiği infaz görüntülerini yayınlamaya başlamasıyla daha görünür hale gelen duruma gönderme yaptı. Ardından Türkiye’nin sınırötesine düzenlediği hava saldırılarını örnekleyerek, böyle ortamlarda farklı duruşlar ortaya çıkabileceğini söyledi:
“Hele ki bu günlerde! Çok ciddi bir biçimde savaşa girileceği söylentileri içinde çok farklı duruşları çok farklı biçimde ortaya koyan yayın organları ile karşı karşıya kalıyorsunuz.”
Tunca böyle dönemlerde alınması gereken tavır üzerinde şöyle konuştu: “Kuşkusuz kendimizi formatlayamıyoruz ama ben sizden kendinize format atmış gibi düşünmenizi istiyorum.
“Sorgulamak gibi bir şansımız var. ‘Ben bunu çok iyi biliyorum. Bu konuda kendimden çok eminim. Burada da değişmez düşüncelerim var’ demeden bazı şeylere tekrar tekrar bakalım.”
“Çıplak gerçeklik”
“Canınızı sıkacak görüntüler göstereceğim bugün” diyen Tunca üç fotoğraf gösterdi ve tartışmayı bu fotoğraflar üzerinden yaptı:
“Onlar üzerinden tartışacağız. Çünkü bunlarla yaşıyoruz. Bir fotoğrafın bir haberin olabildiğinden çok daha büyütülebilen gerçekliklerin olduğu bir ortamda, sert bir ortamda yaşıyoruz aslında. Biz bunları birer fotoğraf olarak karşımızda gördüğümüzde en nihayetinde korunmuş bir alan içinde güvenlikli durumdayız ama fotoğrafta birebir gerçeklik var. Çıplak bir gerçeklik. O sert gerçekliğin yaptığımız iş içinde okuyuculara nasıl yansıtılacağı meselesi sanki kapanmış bir tartışma gibi, şiddeti göstermeme eğilimi var. Şimdilerde ben birazcık daha bunun tekrar sorgulanması gerektiğine dair bir düşünce içindeyim. Çok temel sebebim de şu. Şüpheli olduğum şey şu: Sert görüntülerle karşı karşıya kalınması hali, şiddet görüntüleriyle karşı karşıya kalınması hali neden bizim tarafımızdan azaltılmaya çalışılıyor?”
"Konforlu haşatımızdan bizi çıkaracak bir şey"
Tunca bu sorunun ardından Susan Sontag’ı andı:
“Okumuş olanlarınız vardır belki. Bu konudaki en ciddi düşünceler üreten düşünürdür. Sontag; sıklıkla şiddetin tekrarının bir tür olağanlaştırma, kanıksama sonucu doğuracağından bahsediyordu. Enflasyonist bir etkisi var, der. Ancak öte yandan ‘konforlu hayatımızdan bizi bir şeylerin sarsarak çıkaracak bir şeye ihtiyaç yok mu’ diye bir kurcalayan soru soruyor Sontag.”
Tunca Sontag’ın sorusunun üzerinden fotoğrafın ne kadar kurcalaması gerektiğini kendi denemiyle açıkladı:
“Gördüğüm 3-4 kare fotoğraf bütün duygusal tepkimi değiştirdi ve aklımı da değiştirdi. Bu bir şok etkisi mi. Bu tür foto ve videolar şok beklentisini karşılar. Hormonal seviye hızla artar ve insanlar zevk alır ama aynı zaman da pornografiktir çünkü etkisi hızla geçer. Çünkü hormon seviyesi hızla düşer. Şiddeti anlamak için bu kadar çıplak bir gerçekle karşılaşmamız gerekiyor diye düşünüyordum. Şiddetin fotoğrafları şiddetin yeniden üretildiği yerlerdir. Ben bir deneme yaptım ve 3 gün boyunca 54 kişiye fotoğrafları gösterdim çünkü kendimden şüpheye düştüm. Tamamına yakının da aynı etki oluştu. O fotoğraflara bakmadan önce 2-3 gün bu katliam haberleri ile daha barışık bir hayat sürmeye devam ediyorlardı. Şimdi öfkelerinin dozu büyüdü ve o üç gün öncesine göre daha mutsuz insanlar oldular.”
ABD'den bir örnek
Tunca ardından şu soruyu sordu: “Bu fotoğrafları gizleyecek miyiz?”
“Suruç'ta 300 kişiden biri olsaydık zaten şahit olacaktık. Şimdi biz orda olmadığımız için bunu sadece 31 insan öldü üzüntüsüyle mi atlatacağız yoksa bu travmaya ortak mı olacağız?
“Amerika'da çarpıcı bir çalışma yapıldı. Associated Press (AP) 10 yıl önce şiddet görüntüleri ile ilgili bir anket yaptı. Bir grup gazete okuyucusuna sorular sordular.
“Gazetelerin 1. sayfasında savaş alanlarında ölenlerin fotoğraflarını görmek ister misiniz, sorusuna ezici bir çoğunluk ‘hayır’ dedi. Bu fotoğrafların arka sayfaları geçmesi tercih edildi. Bunda temel gerekçe çocukların bunu görme ihtimalini azaltmak.
“İkinci soru, Amerikan askerlerinin savaş alanında ölmüş görüntülerini görmek ister misiniz” idi. Bu soruya yanıt olarak “hiç bir sayfada görmek istemediklerini’ söylediler. Dolaysıyla ölmüş insan, parçalanmış insan cesetleri bizden değilse biz bakarız yeter ki çocuklar görmesin dedi Amerikan halkı. Ötekinin cesedine bakabiliyorlar ama kendi cesetlerine bakmak istemiyorlar. O görüntüyü refah düşüncesine aykırı buluyorlar.” (ZY/HK)
Yücel Tunca kimdir? |
1966 yılında Diyarbakır da doğdu. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü nü bitirdi. 1997 yılına kadar aktif olarak basın fotoğrafçılığı yaptı. Orta öğretim okulları ve üniversite gibi eğitim kurumları ile özel ve kamu kurum ve kuruluşlarında fotoğraf üzerine dersler, seminerler ve konferanslar verdi, panellere katıldı. 1996-2005 yılları arasında İstanbul Saydam Günleri nin, 2007 yılında da ULİSfotoFEST in kurucusu olarak düzenleme komitelerinde yer aldı. 2004 Galata Fotoğrafhanesi ni kurdu ve halen fotoğraf eğitimi alanındaki çalışmalarına burada da devam ediyor. 2005 yılında kurulan İstanbul Saydam Gösterileri ve Fotoğraf Derneği nin kurucuları ve yönetici ekibinin arasında yer aldı. 2009 Galata Fotoğrafhanesi nde Vedat Ateş ile birlikte Fotoğraf Akademisi ni hayata geçirdi ve Belgesel Fotoğraf ve Basın Fotoğrafçılığı Programları nı başlattı. 2010 PiyaPictures adını taşıyan fotoğraf ajansını Vedat Ateş ile birlikte kurdu. Ajansın kurucu editörü ve fotoğrafçısı olarak çalışıyor. |