TSF, ASF sürecinin sonucunda, Avrupa'daki bütün hareketlere, birlikteliğe dayalı büyük bir tartışma başlatma çağrısında bulunuyor.
Çağrı gündemindeyse "Irak ve Afganistan'dan askerlerin hemen çekilmesi için, İran'a yönelik yeni bir savaş tehdidine, Filistin'in işgaline, Avrupa'daki askeri üslere karşı, nükleere silahsızlanma için 23-30 Eylül 2006 tarihleri arasında bir haftalık eylem" var.
Bir diğer gündem çağrısıysa, 7 Ekim 2006'da, Avrupa'da tüm göçmenlerin koşulsuz olarak yasallaştırılması ve tüm göçmenlere eşit haklar verilmesi; dışlanmanın sona ermesi, sınırdışı edilmelerin sonlanması, Avrupa'da tüm mülteci kamplarının kapatılması için Avrupa ve Afrika çapında uluslararası eylem çağrısı.
TSF son olarak, kamu hizmetlerinin dağıtılması ve taşeronlaştırılmasına karşı ve sosyal haklar için gelecek aylar içinde yürüyeceğini duyuruyor.
TSF: Neoliberal projelerin pek çoğunu tersine çevirmeyi başardık
TSF, "Avrupa Anayasası Anlaşması, AB Limanlar Direktifi ve Fransa'daki İlk İşe Alım Sözleşmesi (CPE) Yasası gibi neoliberal projeleri engellemek konusunda pek çok kampanya ve toplumsal mücadele başarıyla sonuçlandı" diyerek 2006'nın önemli olduğunu söylüyor.
"Latin Amerika'da neoliberal saldırıları sarsan önemli siyasi gelişmeler gerçekleşti ve bunların bir kısmında halk hareketleri özelleştirme sürecini tersine çevirmeyi başardı" diyen TSF, neoliberalizme muhalif hareketlerin büyüdüğünü, ulus ötesi şirketlerin, G8 ülkelerinin, Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın gücüyle değil, aynı zamanda devletlerin ve Avrupa Birliği'nin (AB) neoliberal politikalarıyla çarpıştığını aktardı.
"Dünya Sosyal Forumu'nun inşası, Avrupa sömürüsü ve neo-kolonyalizme karşı mücadele için bir fırsat olacaktır. Mevcut durum, hem fırsatlarla hem de önemli tehlikelerle dolu" diyen TSF durum saptamalarını sıraladı.
"Fırsatlar ve tehlikeler"
* Savaşa ve Irak işgaline karşı muhalefet ve direniş, İngiltere ve ABD stratejisinin iflas ettiğini ortaya çıkardı. Dünya, İran'da yeni bir savaşın kabusu ile karşı karşıya geliyor. AB'nin Filistin Ulusal Yönetimi'nin fonlarını kesmeye ilişkin keyfi kararı kabul edilemez; bu varolan durumu daha da ağırlaştıran bir karardır. Kürt halkı üzerindeki baskı hâlâ sona ermedi.
* Kuzey ve Güney'deki muhafazakar güçler, baskı altındaki insanları bölmeyi hedefleyen bir "medeniyetler çatışmasını" körüklüyor; bu da en nihayetinde göçmenlerin ve azınlıkların haklarına ve onuruna karşı kabul edilmesi mümkün olmayan bir şiddet, barbarlık ve daha çok saldırı doğuruyor.
* AB'nin dünyanın en zengin bölgelerinden biri olmasına karşın, milyonlarca insan ya kitlesel işsizlik ya da iş gücünün geçicileştirilmesi sebebiyle yoksulluk içinde yaşıyor. AB'nin Avrupa içinde ve dışında rekabeti durmadan genişletme zeminindeki politikaları, istihdam, emekçiler ve refah devleti, kamu hizmetleri, eğitim, sağlık sistemi karşısında bir darbe oluşturuyor. AB yalnızca geçicileştirmeyi genel hale getirmeyi değil, işçi ücretlerini ve istihdam kazanımlarını da azaltmayı planlıyor.
"Doğu ve Batı'daki hareketler arasında daha iyi bir koordinasyon yönünde bir adım daha atarak, barış, daha çok iş ve sosyal güvenlik için mücadele kararlılığıyla Atina'daki Avrupa Sosyal Forumu'ndan ayrılıyoruz" diyen TSF, ASF ağlarında geliştirdikleri ortak platformlardaki meselelere ilişkin, Avrupa çapındaki kampanyaları ve hareketleri yükselteceklerini ifade ediyor. (EZÖ)