Trabzon'a yönelik linç kampanyasına karşı bu kentin evlatları olarak göğüs germemiz kuşkusuz çok haklı bir reflekstir. Elbette Trabzon bir katiller şehri değildir; bu biçimde konuşan, yazan insanları da eleştirmek, ortaya çıkartmak boynumuzun borcudur. Ama bu borçtan önce dönüp şehrimizi geren, kışkırtıcı yazılar yazan, canileri kutsayan anlayışla hesaplaşmamız gerekmektedir. Katilleri övenler pişkince bu şehirde hâlâ dolaşabiliyor, söz söyleyebiliyor ve hâlâ insan yerine konulabiliyorsa burada rezilce ve sefilce bir durum var demektir. Her şeyden önce kendine insanım diyenler buna karşı sesini yükseltmek zorundadır.
Bir şehri sevmek demek, o şehre yönelik mikro milliyetçi tutum takınmak demek değildir. Günlerdir, yayınlanan yazılara bakıyorum. Zanlının bu şehirden çıkmasını dert etmekten çok "Neden eleştiriliyoruz?" sorusuna takılmış pek çoğumuz. Ne olmasını bekliyorduk? İnsanlar bakışlarını Nevşehir'e mi çevirsinler? Böyle akıl dışı sorular sormanın ne anlamı var? Elbette "Neden Trabzon?" diye sorulacak. Elbette, bu sorunun yanıtını arayacağız. Bu şehirde son birkaç yılda TAYAD'lılar linç edilmek istenmiş, bir profesör, bir rahip öldürülmüş ve en sonunda bir yazar, Trabzonlu bir genç tarafından hunharca katledilmişse kimse kusura bakmasın ama "Neden Trabzon?" diye sorulur insana...
"Neden Trabzon?" diyenlere neden kızıyorsunuz?
Sokaklarda dolaşırken özellikle 17-20 yaş arasındaki gençlerin ağzından "iyi olmuş" sözlerini yalnızca ben duymuyorum sanırım. Bu yazıyı okuyan pek çok kişi bu tür konuşmalara şahit olmuştur muhakkak. İstanbul dükalığının ukalalığı karşısında daha nitelikli, daha donanımlı gençler yetiştirmek yerine o dükalığın karşısına delikanlılar(!?), ağabeyler çıkartarak tatmin olmak istedik ne yazık ki... Sokaklarda insanın yüzünü kızartan küfürleri bağırarak savuran bu gençliği biz yetiştirdik. Yaşamı boyunca üç-beş kitaptan ötesini okumayan, pek çoğu akademik eğitim almamış olan adamları kanat önderi yaparak sözde ulusalcılık adına en rezil, en şoven sözleri konuşturtup bu gençleri biz manyaklaştırdık. Şimdi oturup "Bu durumu nasıl engelleyebiliriz?" diye düşünmek yerine "Neden Trabzon eleştiriliyor?" diye abuk sabuk sorular soruyoruz birbirimize...
Şiddet iklimi yaratıldı
Trabzon'da, şiddeti kutsayan, ötekiyi linç etmeyi doğal karşılayan bir iklim yaratılmıştır ne yazık ki... Oraya buraya kaçmaya gerek yok. Bu şehrin sokaklarında her gün; ama istinasız her gün kavga dövüşler yaşanıyorsa, vatandaşlar(!?) üç beş provokatörün yalan yanlış sözleriyle insanları linç etmeye kalkıyorsa, gençler, kendilerine ağabeyler bulup o ağabeylerin emri altında can alıyorsa, bazı yayın organlarında gece-gündüz demeden şoven propaganda yapılıyorsa orada sorun var demektir... O yüzden kentin önde gelenleri yalnızca açıklama yapmak için değil bu sorunu çözmek için de bir araya gelmelidirler.
Siz de şahit oluyor musunuz bilmiyorum ama, pek çok insan Trabzon'a gelişini erteliyor, pek çoğu da kendi memleketlerine dönmek için planlar yapıyor. Şehrimiz lanetleniyor. Tüm bunlara karşılık bazı gençler, olup bitenler karşısında utanç duyacakları yerde, iyi bir şey olmuş gibi, her cinayetin ardından daha da büyük gururla sokaklarda geziyor, şiddeti en üst noktaya tırmandıran küçük katilleri haklı görüyor.
İşte tam da burada kravatlı ağabeyler devreye girerek bu kepaze anlayışı haklı çıkaracak konuşmalar yapıyor; yazılar yazıyor.
Çok geç olmadan
Bizler, bu şehrin evlatları yüksek sesle konuşmaktan kaçar, kendi hatalarımızı eleştirme erdemini gösteremezsek daha çok O.A.'lar daha çok O.S.'ler göreceğiz. O yüzden, -hâlâ vicdanını yitirmemiş olanlara sesleniyorum- gelin en sert sözcüklerimizi bulalım kendimiz için. En ağır eleştirileri biz yapalım şehrimize. Hariçten gazel okuyanları susturmak ve yeni katilleri doğurmamak için bunu yapmak zorundayız. İnsanlığın test edildiği şu günlerde o testten insan olarak çıkabilmek için bunu yapmak zorundayız;değilse yarın çok geç olabilir... (YK/TK)
* Yakup Karbuz'un bu yazısı, 27 Ocak 2007'de, Trabzon'daki Taka gazetesinde yayınlandı.