Seviyesiz bildiri
Trabzon'da avukatlık yapmakta olan Ümit Kaba'nın yaşamı da, meslektaşı A.Kemal Bayraktar'ın 'Türk Milletine Acı Bir Beyanname' adlı bildirisini dağıttığı güne kadar normal bir seyirde izliyordu. Bildiri 'Göğüsler ortada! Kalçada iki top ve yarıklar! Bağır ve göbek açık! Mukaddes Türk anası bu olamaz!' gibi çarpıcı bir başlık taşıyordu.
Devamında ise "Kadınlarımız, kızlarımız pantolon giyme bahanesiyle en mahrem olan cinsel uzuvlarını pervasızca teşhir etmişler, pantolonun ismini de, kendilerini de rezil etmişlerdir" ve "Türk kadını, ev içinde hizmet ettiği büyüklere sırtını dönmeden, geri geri kapıya gider" şeklinde garip ifadeler yer alıyordu. A. Kemal Bayraktar'ı tanımayan bir kimse, bildirinin bir meczubun elinden çıkmış olacağını düşünüp, üzerinde fazla durmayabilirdi. Ancak, dönemin valisi Adil Yazar tarafından 'gereğinin yapılması' şerhiyle ilgili birimlere havale alabilmişti.
Kaza 'Geliyorum' diyor
Avukat Ümit Kaba ve 43 kadın meslektaşı ise, meslektaşlarının dünyaya ve kadınlara bakış açısını yakından bildikleri için Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunurlar. Bilirkişi, Bayraktar'ın beyannamesinde suç unsuru bulamaz. Kadın avukatlar, hemcinslerine karşı ağır ithamlarda bulunan bildiriye karşı savaşmakta ısrarlıdırlar ve bir üst mahkemeye itiraz ederek ağır ceza mahkemesinde dava açılmasını sağlarlar.
Kaba ve arkadaşları, modern Türk kadınını aşağılayan, seviyesiz bildiriyi yargıya intikal ettirme görevini yerine getirmiş olmanın huzuru içindedirler artık....
Olayların buraya kadar olan kısmıyla, yazının girişinde yer alan, bir sürücünün yolun sağ şeridinde giderken kazanın gelip kendini bulması örneğiyle bir bağ kuramamış olmakta haklısınız. Ancak, anlatacaklarım henüz bitmedi.
Medyanın şefkatli kucağı
Bildiriyle ilgili olarak basın toplantısı yapılacaktır. Toplantıya, diğer kadın avukatlar gibi Ümit Kaba da katılır. Yaratıcı Türk medyası, basın toplantısının içeriğini değil, Kaba'ın toplantıda farkında olmadan açılmış etek yırtmacını öne çıkarmayı ustaca becerir.
Böylece bildiri, kadınlara yönelik aşağılayıcı üslubu ile değil, ama her kadının başına gelebilecek olan bir etek azizliği ile tüm kamuoyunun bilgisine mal olur.
Bu olaydan sonra, ulusal medya skandal yaratmaktan özel bir keyif alan kahraman erkek A. Kemal Bayraktar'a kucak açar. Bayraktar röportaj verdiği her gazetede, konuk olarak katıldığı her TV programında fırsatı çok iyi değerlendirir. Aleyhinde dava açılmasına sebep olan Ümit Kaba'nın yırtmacı açılmış eteğiyle çekilmiş fotoğrafını, bildirisindeki ithamlarının yerindeliğine kanıt olarak kullanır.
Büyük yalnızlık
Ümit Kaba'nın sesi, hoyrat ve saldırgan bir erkek ve ona çanak tutan medyanın birlikte çıkardığı gürültünün içinde kaybolup gider. Hemcinslerine yönelik bir saldırıya aydın bir kadın olmanın verdiği sorumlulukla karşı çıkma savaşında yenik düşer. Trabzon Barosu ve KESK dışında kimseden destek görmez. Birçok etkinliğine aktif olarak katıldığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği de dahil... Trabzon Barosu, Bayraktar hakkında disiplin cezası vermekte tereddüt etmez, ama karar altı aydır Türkiye Barolar Birliği'nde beklediği için yürürlüğe konulamaz.
Kaba, erkek egemen toplumunun linç ettiği kadın bir figür olmanın şaşkınlığı içinde kabuğuna çekilir. Olayların ardından dokuz ay psikolojik tedavi görmek zorunda kalır.
Erkekliğimden utandım
Eğer, Güncel Hukuk Dergisi'ne hazırladığım 'Kent ve Hukuk' dizisi nedeniyle Trabzon'a gitmeseydim, benim de bu olayla ilgili bilgim de, medyaya yansıyan sığlığı kadar olacaktı. Konunun detaylarını öğrenerek yazı yazmam gerekirken, herkes gibi ilgisiz kalmış olmaktan dolayı utandım.
Ümit Kaba'yla Trabzon Adliyesi'nde buluşup, iki meslektaş olarak konuştuk. A. Kemal Bayraktar ile aralarındaki dava sayısı ona yaklaşıyormuş. Gelirken yanında dava dosyalarını da getirmiş. Dosyalarından birinde, Bayraktar'ın dilekçesini okudum. Bir gün Sürmene Adliyesi'nin merdivenlerini çıkarken, önündeki kadının eteğinin altından gördüklerini detaylı şekilde anlatıyor, daha sonra aynı kadınla bir mahkeme kaleminde karşılaşınca avukat olduğunu anladığını söylüyordu. Satırların devamını okurken, erkekliğimden utandım.
Trabzon uzak şehir...
Trabzon çok uzak, Karadeniz Bölgesi'nin ta öbür ucunda... İstanbul, Ankara, İzmir'deki insan hakları kuruluşları, Cumhuriyet'in laik ve modern kadın dernekleri, kadınların tinsel ve bedensel özgürlüğü konusunda son derece hassas olan platformlar, avukatlara sadece fiili saldırı olunca ayağa kalkan barolar, ve diğer tüm sosyal aktivistlerin elinden ne gelir ki?
Kadınların hikmetinden sual olmaz, hangi konuyu ısrarlı bir şekilde gündemde tutup, neleri görmezden gelecekleri hiç belli olmaz.
Ama erkekler olarak, Trabzon'da kadınları aşağılayan, ikinci sınıf varlık olarak gören ve bunu sistemli olarak uygulayan irrasyonel bir izana karşı durup, bu ayıba dahil olmamamız gerekir, diye düşünüyorum.
Ayıptan kurtulmak
Kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı mücadele veren kadın örgütlerinin sessizliği, yanlarına kâr kalsın.
Biz avukat meslektaşları olarak Ümit Kaba ve arkadaşlarının yanında olarak, bu aleni ayrımcılığa karşı, Metin Göktepe davasında olduğu gibi hukukçu dayanışmasının yeni bir örneğini gösterebiliriz.
Ümit Kaba ve arkadaşlarının kırılmış kadınlık onurunu tamir etmemiz hâlâ mümkün. (Trabzon Barosu, 0462 223 58 00)
'Gurbete kaçacağım/O lacivert ülkeye/O üzünç denizine/Uzayan iskeleye' Yaşar Miraç (AE/NM)