Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Osman Şanal'ın yürüttüğü Ergenekon soruşturması Ankara'da üst düzey güvenlik bürokrasisinde yankılanmaya devam ediyor.
Son olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un dün sabah (17 Aralık) yaptığı sürpriz sertlikteki açıklamanın bazı bölümleri bu soruşturmayı ve soruşturmanın yapılış biçimini hedef alıyor. Aynı soruşturma daha önce de Milli İstihbarat Teşkilatı MİT'in kapalı kapılar ardındaki tepkisine neden olmuştu.
Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Şanal soruşturmasını, İstanbul'da yürüyen Ergenekon soruşturması nedeniyle bir avukatın bürosunda ele geçirilen ve büyük tartışma yaratan 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın Erzincan başta, bölgede uygulamaya konulduğu iddiası üzerine bina ediyor.
Hatırlanacağı gibi Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Şubesi'nde çalışan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in kaleme aldığı öne sürülen bu planın gerçek olup olmadığı üzerinde sonuçsuz ama gergin bir tartışma yapılmış, Başbuğ bu planın varlığını kesin bir dille reddetmişti. Ancak planın, Albay Çiçek tarafından imzalanmış orijinalinin İstanbul'daki Ergenekon savcılarına iletildiği, orijinal belge üzerinde yapılan Adli Tıp incelemesinde de imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğunun belgelendiği ortaya çıkmıştı.
'İrticayla Eylem Planı' esas olarak Fethullah Gülen hareketini oluşturan cemaatin toplandığı evlere silah-bomba vs. yerleştirilerek tuzak kurulmasını, böylece cemaatin terörle bağlantılandırılmasını öneriyordu. Erzurum'daki Özel Yetkili Başsavcı Şanal, soruşturması sırasında bu yönde komplo delillerine ulaştığını düşünüyor. Savcının böyle düşünmesinin ardında ise, Radikal gazetesinin elde ettiği bilgilere göre iki tane gizli tanığın ayrıntılı ifadeleri yatıyor.
Bu gizli tanıklardan biri, aynı zamanda Erzincan'da bir gölete atılmış olan patlayıcıları ve bir cep telefonunu tesadüfen bulan kişi. Savcılığın, göle atılmış cep telefonundan çıkan SİM kart üzerinde inceleme yaptığı ve bazı bağlantılara ulaştığı öne sürülüyor.
Üç asker ve üç MİT'çi tutuklandı
Göldeki patlayıcıları ve telefonu bulan şahsın ve bir başka gizli tanığın (gizli tanıklardan birine 'Gizli Tanık X' diğerine ise 'Gizli Tanık Erzincan' adını vermiş savcılık) verdiği ifadeler uyarınca Savcı Şanal, önce Erzincan Jandarma Alay Komutanlığı'nda görevli bir binbaşı ile iki astsubayı gözaltına aldı, sonra da bu kişiler mahkeme tarafından tutuklandı.
Savcı Şanal daha sonra Erzincan'daki MİT bölge binasına bir baskın yaptı ve MİT'in bölge başkanıyla iki yardımcısını gözaltına aldı.
Üç MİT görevlisinin bu şekilde gözaltına alınmasına MİT Müsteşarlığı'nın gösterdiği tepkiyi ve bu tepkinin Ankara'da üst düzey bürokrasi ve hükümet çevrelerindeki yankılanmasını Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin 10 ve 11 Aralık'ta yayımlanan iki yazısında ayrıntısıyla anlatmıştı. Üç MİT görevlisi polis ve savcılıkta susma haklarını kullanmışlar, çıkarıldıkları mahkeme tarafından da tutuklanmışlardı.
Gizli tanık ifadelerinde gerek jandarma ve gerekse MİT mensupları, başta Gülen hareketi, bazı cemaatler aleyhinde komplo kurmakla suçlanıyorlar.
Bu tutuklamaların ardından Erzincan Jandarma Alay Komutanı da Başsavcı Şanal tarafından 'şüpheli' sıfatıyla sorguya çekildi ancak alay komutanı için tutuklama talebi yapılmadı.
Son olarak dün Sabah gazetesi, aynı soruşturma kapsamında 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in 'bilgisine başvurulduğu'nu haber verdi. Radikal gün boyu uğraşmasına rağmen görevdeki 3. Ordu Komutanı'nın ifade verip vermediğini doğrulatamadı ama haber gün boyunca yalanlanmadı da.
İşte bu haberin yayımlandığı günün sabahında, pek de alışıldık olmayan erken bir saatte Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yanında kuvvet komutanlarıyla Trabzon'da demirli Oruç Reis fırkateynin üzerinde kameraların karşısına çıktı. Orgeneral Başbuğ'un konuşmasındaki, "Adli makamlar ihbar mektuplarına, özellikle itirafçıların ve gizli tanıkların ifadelerine karşı daha duyarlı ve dikkatli olarak hareket etmelidir. Böyle durumlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teatisi ve işbirliği içinde bulunmalıdırlar. Aksi durumlar, kurumlararası çatışmalara neden olabilir" cümlelerinin Erzurum'da yürüyen soruşturmayla ilgili olduğu düşünülüyor.
Orgeneral Başbuğ'un aynı konuşmasının baş tarafında da, 'TSK'ya karşı yürütülen asimetrik psikolojik harekât'tan tekrar söz etmesi, Genelkurmay'ın Erzurum'daki soruşturmayı da psikolojik harekât olarak görüp görmediği sorularına sebep oluyor.
Gerek MİT'in ve gerekse Genelkurmay'ın 'kurumlararası çatışma' tehlikesine dikkat çekmesi, Erzurum-Ankara hattındaki 'yüksek gerilim'in giderek açığa vurulan ifadeleri. (EÖ)