bianet'in sorularını yanıtlayan Tosun, "töre/namus cinayetleri"nin etnik değil sosyolojik bir olgu olduğunun altını çiziyor.
Hürriyet Gazetesi yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün bugün (14 Haziran) gazetesinde "Asıl Kürt Sorunu Bu" başlığıyla kaleme aldığı yazısında töre / namus cinayetlerini bir "Kürt Sorunu" olarak değerlendirmesini "töre/namus cinayetleri"nin önlenmesi için çaba gösteren kadınlarla konuştuk.
Tosun: Ötekileştirme çabası
Doç. Dr. Tosun, Özkök'ün yaklaşımını "bir ötekileştirme çabası" olarak görüyor: "Özkök bu yazıda kimlikler üstü olan bir sosyolojik sorunu kimliğe indirgiyor, ya da mal ediyor. Tam da beyaz Türk imgesine yakışır bir ötekileştirme çabası bu."
Tosun, sorunun Türk ya da Kürt Türkiye'de yaşayanların toplumsal olarak paylaştıkları ortak bir sorun olduğuna işaret ediyor: "Sadece kadına yönelik geleneksel şiddetin 'meşrulaştırılmış' hali olan töre cinayetleri değil, kan davası da benzer bir sosyolojik bir sorundur."
"Bir türlü çözülemeyen etnik / dinsel sorunların Beyaz Türk refleksleriyle toplumun sadece bir kesimine mal edilerek sorumluluktan kaçınılamayacağını düşünüyorum" diyor iletişimci Tosun.
"Bu hepimizin sorunu. Toplumsal sorunlara Türk/Kürt dinci/laik ekseninde yaklaşılması sorunların çözümüne yönelik çabaları zorlaştırılacak, kutuplaştırıcı bir yaklaşım."
"Özgökçe: Asıl ayrımcılık bu!"
Özkök'ün makalesini "talihsizlik" olarak değerlendiren Van Kadın Derneği'nden (VAKAD) Zozan Özgökçe, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri Türkiye'nin bölgeleridir ve buralarda yaşanan her sorun Türkiye'nin sorunudur" diyerek Hürriyet yayın yönetmenini "ayrımcılık" yapmakla suçluyor.
"Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgelerde gözlenen sorunların Türkiye'yi bağlamadığını ima etmek, insanlar arasında dil, din, ırk, etnik köken ayrımı yapmak demek olur" diyor.
Dr. Lorasdağı: "Tek taraflı"
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nden Dr. Berrin Koyuncu Lorasdağı da "töre cinayetleri" sorununu aşmanın sadece "Kürt sorununu" çözmekle hallolabileceğini iddia etmek "tek-taraflı, dolayısıyla eksik bir çözüm arayışına girmek olur" diyor.
Lorasdağı, Özkök'ün töre cinayetlerinin çözülmesi için salt Avrupa'ya çağrıda bulunmasının ve bu sorunu "bizim -Türklerin- sorunu değil" diye dile getirmenin sorunu çözme yolunda adım atmaya hiçbir fayda getirmeyeceğini söylüyor.
Dr. Lorasdağı çözüm için örnek alınan bakılan "gelişmiş ülke"lerde kadınlara yönelik şiddet oranlarına bakıldığında "ataerkil toplum yapısının doğurduğu kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye'ye özgü değil, evrensel olduğu"nun görüleceğini vurguluyor.
Dr. Onur: "Sorumsuzluk"
Aynı üniversiteden Dr. Hilal Onur İnce de "Töre cinayeti gibi sorunların sosyo-kültürel arka planına dair somut verilere dayanmadan önyargılarla bir karara varmanın ve bu sorunların çözümünü kendi ekseninin ötesinde arama"nın "sorumsuzluk" olacağı kanısında.
VAKAD'dan Özgökçe Özkök'ün bakışını çok sığ ve art niyetli buluyor:"Türkiye'nin hemen her bölgesinde toplumsal yaşayış kuralları bağlayıcı. Adına her yerde 'töre' denmese bile hukuksal yaşamın dışındaki bu kurallar sadece bu bölgelerde değil sadece Türkiye'de değil dünyanın en gelişkin dediğimiz ülkelerinde de var."
Kadının insan hakları sorunu
Sorunun "kadının insan hakları"nın bütün Türkiye'de tanınmasıyla ortadan kaldırılabileceğini söyleyen Özgökçe "Türkiye'nin feodal olan bölgeleri sadece doğu ve güneydoğu da değil" diye hatırlatıyor.
"Toprağa dayalı üretimi ve ilişkileri Türkiye'nin en yeşil bölgesi Karadeniz de de iç Ege de görmek mümkün."
VAKAD yöneticisi Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2005 yılı istatistiklerini de hatırlatıyor: "Namus cinayetlerinin en çok Marmara bölgesinde gerçekleştiği unutulmasın. Cinayetlerin eğitimle bağlantısını kurmak yerinde ama bölgeler arası eşitsizliğin sebeplerinin de ortaya konması gerekir"
Özgökçe "bu bölgeler özerk bölgeler değil" diyor. "Doğu ve güneydoğuyu sınırlar söz konusu olduğunda sahiplenmek, ama sorunlar söz konusu olduğunda dışlamak eğitimli Türkiyeli'nin tavrı olmamalı." (AD/EK)