TBMM'nde Töre/namus Komisyonu'nun kurulup çalışmaya başlaması, töre/namus adına işlenen cinayetleri ve kadına yönelik şiddeti gündeme getirdi. Ardından da Hürriyet Gazetesi'nin, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'yla ortak kampanya ve konferansı, bu konudaki duyarlılıkların artmasını getirdi.
Kadına yönelik aile içi ya da dışındaki şiddetin sanatsal yansıması ise bir kaç örnekle sınırlı kaldı ve sınırlı bir izleyiciye ulaştı. Handan İpekçi'nin ve Mehmet Güleryüz'ün "Töre Cinayetleri" üzerine senaryo çalışmaları söz konusu. Petra Holzer'in ise konuya ilişkin reklam filmleriyle de bu örnekler genişletilebilir. Şimdilik ilk aklımıza gelenler bunlar.
Bu arada sesiz sedasız bir belgesel çekildi bile. Töre cinayetleriyle ilgili yapılan ilk belgesel olan "Karanlıkta Diyaloglar", 25 Kasım'da Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampüsünde gösterilecek.
"Karanlıkta Diyaloglar" belgeselinin ikinci gösterimi ise 26 Kasım'da yapılacak. Gösterime, belgeselin yapımında emeğe geçen kadın derneği Diyarbakır Kadın Merkezi (KAMER) temsilcileri, filmin yapımcı-yönetmeni Melek Ulagay Taylan ve kadın örgütlerinden konuklar da katılacak.
"Karanlıkta Diyaloglar", yapımcı-yönetmen Melek Ulagay Taylan ile İsveçli bir fotoğrafçı ve kameraman olan Ulla Lemberg'in töre cinayetlerini araştırmak üzere çıktıkları yolculuğu konu almaktadır.
Yönetmen Melek Ulagay Taylan, filmiyle ilgili olarak bianet'e verdiği söyleşide, belgeselin Şemse Alak'ın recm edilme olayıyla netleştiğini söylüyor.
Melek hanım, töre üzerine belgesel fikri nasıl doğdu?
"İki buçuk yıl önce psikolog Jülide Aral'la bir başka proje için Diyarbakır'a gittim. Jülide, Diyarbakır Kadın Merkezi'yle çeşitli projelerde çalışıyordu. Tam o sırada Şemse Alak olayı oldu. Kamer'den Nebahat Akkoç'la bu film olur mu olmaz mı diye konuştuk.
Sonrasında ben Diyarbakır'da destek için ilaç göndermeye başladım. Konuşmalarımız sürdü ve Nebahat ve Jülide ile film yapmaya karar verdik. Küçük küçük filmler çekmeye başladık. Şemse'nin cenazesini çektim.
Tamamen belgesel o zaman?
"Evet, belgesel. Yöreye kerelerce gittim. İsveçli kameraman Ulla'yla buluşunca, kameramanlığımı yapmayı kabul etti ve çekimleri sürdürdük. 2,5 yılda parti parti çekimi tamamladık.
Reel çekimler o zaman. Gerçek olaylar üzerine kurulu?
Evet...Ulla ve ben hikayenin içindeyiz. Üçüncü bir kamerada bizi çekti. Filmin içinde bizde varız. Olaylara bakış açımız, spontane gelişen gerçek konuşmalar var.
Töre cinayetlerine bakış açınız ne oldu? Yola çıkış noktanız ne idi?
Belgeselin ana ekseni ataerkil toplum üzerine kurulu. Ataerkil toplum tüm dünyada hakim ama, yansımaları her yerde farklı oluyor. Ataerkil toplum ve aşiret toplumunun irdelenmesi üzerine bir film. Film, töre cinayetleri, ataerkil toplumla nasıl iç içe geçmiştir esas olarak onu anlatıyor.
Filmde yöre insanları mı yer alıyor?
Evet, gittiğimiz ve çekim yaptığımız yerlerdeki insanlarla bire bir çekimler yaptık. Belgeselde bir hayli erkekle görüşme var.
Çekimleri nerelerde yaptınız?
Diyarbakır başta olmak üzere Mardin, Şanlıurfa, Harran ve İstanbul'da çekimleri gerçekleştirdik. Şemse Alak'ın Mardin'e bağlı Şemse'nin köyü Yalım'a da gittik. (AD)