* Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman / AA
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Suriye'deki gelişmeler üzerine yazılı bir açıklama yayınladı.
Açıklamada uluslararası hegemonya ve çıkar çatışmaları sonucu yaşanan Suriye’deki savaşa şu veya bu biçimde müdahil olan, rol alan istisnasız tüm devletlerin “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” işlediği vurgulandı.
TIKLAYIN - Sınırdaki Mültecilere Plastik Mermi ve Gazla Saldırı
“Bir süreden beri sınır ötesinden, Türkiye’nin oralarda ne işinin olduğunu anlamakta çok zorlandığımız Suriye ve Libya’dan asker ölümlerine dair haberler gelmekteydi” denilen açıklamada 28 Şubat’ta 34 askerin hayatını kaybettiği hatırlatıldı.
Ardından yaşanan gelişmeleri de aktaran TİHV, sosyal medyaya erişimin 16 saat boyunca kısıtlandığını, 28 Şubat’ta tarihinde Emniyetin “provokatif paylaşımlarda bulunduğu” iddiasıyla 91 sosyal medya kullanıcısı hakkında inceleme başlattığını, İstanbul ve Antep'te tüm açıklama ve etkinliklerin yasaklandığını, saldırı girişimine maruz kalan 3 gazetecinin gözaltına alındığını ve Rusya Haber Ajansı Sputnik'in Türkiye ofisinin arandığını hatırlattı.
Açıklamada, “Bu uygulamaların hiçbir meşru zemini yoktur” denildi.
“Yüz binlerce sivil hayatta kalma mücadelesi veriyor”
TİHV’in açıklamaları şöyle:
“İdlib’de savaşın şiddetlenmesiyle birlikte Suriye’de yaşanan insani kriz daha da derinleşmiştir. Maruz kaldıkları yaşam tehdidi ve baskılar nedeniyle Türkiye sınırına yığılan yüz binlerce sivil, ağır ve zor koşullar altında hayatta kalabilme mücadelesi vermektedirler.
“Buna karşın, ülke gündemini İdlib’e kilitleyen siyasi iktidar, bu insani krizi maalesef görmezden gelmekte ya da uluslararası ilişki ve ittifakları düzenlemede bir tehdit ve şantaj aracı haline getirmektedir. İktidar yetkilileri Avrupa sınırlarının tek taraflı olarak açıldığını, Türkiye’den Avrupa ülkelerine doğru düzensiz geçişlerin bundan böyle engellenmeyeceğini açıklamıştır.
“Yapılan insan haysiyetine aykırı”
“Gerek bu haberlerin mülteciler arasında hızla yayılması gerekse yetkililerin sınırlara yönelik bu hareketliliği kolaylaştırıp bizzat teşvik etmesi sonucu Yunanistan ve Bulgaristan sınırları ile Ege kıyılarında kısa sürede on binlerce mülteci birikmiştir.
“Sınır geçiş noktalarında her bakımdan insan haklarına aykırı ve kabul edilemez müdahalelere maruz kalmalarına, hatta bu nedenle yaralanma ve ölüm olaylarının yaşanmasına karşın mültecilerin doğrudan ve dolaylı yollarla düzensiz geçişe teşvik edilmesi, insan hayatının siyasi hesaplar uğruna araçsallaştırılmasından başka bir şey değildir.
TIKLAYIN - "Avrupa Hayali" Bitiyor, Edirne'de Çadırlar Kalkıyor
“Avrupa devletlerinin ikiyüzlülüğü burada yapılan şeyin mahiyetini değiştirmiyor. Yapılan şey, mültecilerin insanlıktan çıkarılma koşullarının devlet eliyle yaratılmasıdır ve insan haysiyetine açıkça aykırıdır.
“İdlib ve Libya’da ne işimiz var?”
İnsan hakları savunucuları başta yaşam hakkı, işkence yasağı ve kişi güvenliği olmak üzere pek çok hak ve özgürlüğün ihlaline yol açtığı için ilkesel olarak savaşa karşıdır. Tüm savaşlar hak ve özgürlükleri ihlal eder, toplumun fiziksel ve ruhsal olarak sağlığını bozar. Bu nedenle savaşın haklısı ya da haksızı yoktur. Dolayısıyla şimdi bir kez daha çok açık biçimde soruyoruz: ‘Gerçekten İdlib ve Libya’da ne işimiz var?’.
“Milliyetçi ve militarist duyguları kışkırtarak ülkeyi savaşa sürüklemekle, temel hak ve özgürlükleri sınırlamakla, baskıları arttırmakla yaşanmakta olan ağır ekonomik, siyasal ve sosyal krizden kurtulmak mümkün değildir. Aksine savaş ve insan haklarına saygıdan uzaklaşmak, bu krizi kaçınılmaz olarak daha da derinleştirecek, içinden çıkılmaz hale getirecektir.
“İnsanlık onuru her türlü politik çıkarın üstündedir”
“Uluslararası hegemonya ve çıkar çatışmaları sonucu yaşanan Suriye’deki savaşa şu veya bu biçimde müdahil olan, rol alan istinasız tüm devletler ‘savaş suçu’ ve ‘insanlığa karşı suç’ işlemektedirler. Bu suçların en başında ise söz konusu savaşın 2. Dünya savaşından sonra yaşanan en büyük kitlesel zorunlu göçe yol açması, milyonlarca insanı mülteci konumuna düşürmesi gelmektedir.
“Statüsü ne olursa olsun bütün insanlar temel haklara sahiptir ve insanlık onuru her türlü politik çıkarların üzerindedir. Bu nedenle çaresiz kalmış insanların umut ve minnetlerini araç haline getirmekten vazgeçerek bir an önce güvenli ve kontrollü geçiş koşulları sağlanmalıdır.
“Vicdanlarımızın sesini dinleyelim, ülkemizde ve sınırlarımızda yeni bir insanlık suçu işlenmesine sessiz kalmayalım!” (TP)