Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), hükümetin Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde önerdiği değişikliğin sorunu çözmeyeceğini söyledi.
Vakıf Başkanı Yavuz Önen, ifade özgürlüğünün önündeki sınırılamaların kalkması için köklü bir zihniyet değişikliğinin yanı sıra "alışkanlıkları, mevzuatı ve kurumsal işleyişleri değiştirmek gerektiğini; 301. maddenin tamamen kaldırılmasının iyi bir başlangıç olacağını" söyledi.
Değişiklik önerisi
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) madde üzerine önerdiği değişiklikler 18 Nisan'da Meclis Adalet Komisyonu'nda görüşülmüştü.
Değişiklik önerisi maddedeki bazı kavramları değiştirirken ceza üst sınırını düşürüyor ve soruşturma açmayı Adalet Bakanının iznine tabi kılıyor.
Önen, yaptığı yazılı açıklamada "Bazı sözcüklerin ilavesiyle yapılan bir değişikliğin sorunun özünü, yani yasa metninde yer alan kavramların öznel değer algısına dayalı soyut kavramlar olma niteliğini değiştirmemektedir" dedi.
"Zaten 301. maddeye yönelik temel itiraz da yasa metninde yer alan soyut kavramların objektif ölçütlere dayalı yargılama imkanını ortadan kaldırması ve yargıda keyfilik sonucunu doğurmasıdır. Ayrıca söz konusu kavramların sadece belli bir etnik-kültürel kimliğe işaret etmesi de toplumda otoriter, ayrımcı, ırkçı ve milliyetçi yaklaşımların güçlenmesine, dolayısıyla da farklı kimlik, inanç, politik görüş ve değerlere sahip kişi ya da grupların üzerinde büyük bir baskı oluşmasına yol açmaktadır."
"Sadece 301 değil"
TCK'de ifade özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılabilecek en az 15 ayrı madde bulunduğunu vurgulayan Önen "Bunlar dışında Terörle Mücadele Kanunu, Atatürk’ü Koruma Kanunu, Basın Kanunu ve RTÜK Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu gibi yasalar da düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedirler" diye ekledi.
"Diğer yandan yargı bağımsızlığı konusunda mevcut hukuk sisteminin taşıdığı açmazlara yargının kurumsal işleyişi, zihniyeti ve içyapısı da eklendiğinde yargılamanın bizzat kendisi de düşünce ve ifade özgürlüğü karşısında bir engel teşkil etmektedir. Yargıçların hakim zihniyete ve hatta bireysel ilgi ve yönelimlerine dayalı olarak karar vermesi sıkça karşılaşılan bir durumdur."
Yargılamaların yaşam hakkının ihlaline yol açabildiğini, Hrant Dink cinayetini hatırlatan Önen, bu düzenlemelerin bireyleri düşüncelerini açıklarken oto-sansür uygulamaya ittiğini de vurguladı. (EÜ/GG)