11 Eylül sonrası "teröre karşı başlattığı savaşını" NATO zirvesi kararlarıyla, yeni yollarla ve daha geniş bir işbirliğiyle sürdüreceğini vurgulayan ABD'nin, savunma ya da saldırı politikasını geçtiğimiz aylarda "Maymunlar Demokrasisi:İkiz Kuleler'den Büyük Ortadoğu'ya" kitabı yayımlanan, Gazeteci-yazar Şahin Artan'a sorduk.
Artan'a göre, ABD, deniz ve hava kuvvetlerini güçlendirerek, özellikle güney yarımküredeki ülkelerde, ekonomik talepleriyle çakışan hareketleri bastırmak için mobilize bir güç olma yoluna gidiyor.
Artan "Türkiye ve Polonya gibi ABD dış politikasını destekleyen ülkeler ise, Irak ve İran'a yapılan ve yapılacak müdahaleler sonrasındaki durumu korumak için gerekli 'barış gücünü' oluşturacak" diyor.
Artan, Bush'un açıklamalarına yönelik sorularımızla ilgili şunları söyledi:
ABD'nin sürekli savaş hali
* ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, geçtiğimiz aylarda Singapur'da yaptığı bir konuşmada, ABD'nin asker çekme planına yönelik sözler söylemişti.
* Bush'un açıklamalarını da askerlerin yer değiştirmesi olarak görmemek gerek. Bu yaz yapılan Amerikan tarihinin en büyük deniz tatbikatlarından "Summer Pulse 2004" ve aynı tarihlerde Çin'in 18 bin askeriyle bir tatbikat yapması ve Tayvan'ı içine alma hedefleri, bir devletler bloklaşmasını akla getirebilir. Bu ihtimal, çok ileriki zamanlarda gündeme gelebilir.
* ABD'nin yerleşik bir üslenmeden çok, savaş hallerinde görülen, mobilize güçlere doğru gittiğini düşünüyorum. 2000 yılının Ekim ayında Amerikan Denizcilik Enstitüsü 'nün dergisinde Dr. Thomas P. M. Barnett imzalı bir makalede ABD ordusunda güç yapısının değişeceği, hava kuvvetlerine ağırlık verileceği analiz ediliyor. Daha az sayıda asker öngörülüyor ve serseri ya da kaybeden olarak tanımlanan devletlere karşı, onların teröristlerle bağlantılandırılması ve sürekli bir savaş hali düşünülüyor.
* Güney yarım kürede ve Asya'da Soğuk savaştan sonra ABD'nin desteğiyle sözde demokrasilere evirilen diktatörlüklerde; Pakistan ve Endonezya gibi ülkelerde bu sisteme karşı bir başkaldırı olması ve bunun askeri çatışma ortamına dönüştürülmesi durumunda ABD, mobilize yapılandığı için buralara kolayca müdahale edebilecek.
* Bu politika, terörist örgütlerle birebir ilişkisi kanıtlanamayan İran, Suriye ve Irak'ta önümüzdeki dönemde seçimle gelecek yönetimlere karşı da kullanılacaktır.
Mobilize kontrol
* Dünyadaki gücünü yitirirken, Venezuella'daki gibi gayri-meşru sistemleri destekleyen ABD, bu şekilde meşru sistemlerin güçlenmesine de neden oluyor. Yani sözde demokratik görünen ülkelerdeki çıkan olaylarda binlerce insanı öldürmek yerine, bu ülkelerdeki sistemi mobilize bir şekilde kontrol altında tutacağı şekiller geliştirmek istiyor.
* Venezüella'da büyük petrol şirketlerinin yüzde 85'lik payına karşı, devletin aldığı payın yüzde 15'ten 30'a çıkarılmasını isteyen Chavez'e karşı, ABD'nin demokratik bir referanduma bile nasıl karşı çıktığını görüyoruz.
* Petrol ve finans şebekelerinin uykusunu kaçıracak herhangi bir politik durumda, başkan Bush ya da Kerry olsun, ABD sürekli bir savaş haliyle kendi istediği politikaları empoze edecek.
* Soğuk Savaştan sonra, Clinton dönemindeki ABD'nin olay çıkan yerlere müdahale etme politikası, George W. Bush ve partizan demokratların, dünya düzeninin aktif olarak kontrol etmesine dönüştü.
* Soğuk savaştaki bloklaşmanın aksine, bugün büyük devletlerin bloğu ile dünya halkları arasındaki blok ve savaş hali daha belirgin. Dünya Ticaret Örgütü'nün tarım politikası ABD ve AB ülkeleri, kendi içinde uyguladığı sübvansiyonlara karşı, fakir ve orta gelişmişlikteki ülkelerin kotaların indirilmesi gibi önerilerini kabul etmiyorlar.
Bush'un "son istekleri"
* Küresel ölçekteki bu politikaların sonucunda, ABD ve Avrupa ülkelerinin tezlerini desteklemeyen yönetimlerin seçilmesi, buna karşı çatışmaların çıkarılması ve ABD'nin müdahalesi, terörizmle bağlantılandırılarak kamufle edilecektir. Irak'taki işgal sonrası direnişe, Venezüella'da yaşananlara da terörizm adını vermek gibi...
* Yeni dönemde, askeri müdahale, hava ve deniz kuvvetlerinin güçlendirilmiş teknolojisiyle, sistemleri çökertmeye indirgendiğinde, müdahale sonrası ortamı koruyacak ve lokal polis gücü olarak güçler ABD askerleri değil, Türkiye; yeni üslerin kurulacağı Polonya ve Özbekistan olacaktır.
* İncirlik üssünün esnek kullanımına yönelik açıklamalar da, ABD ordusunun mobilizasyonu ile birlikte değerlendirilebilir.
* Bush'un açıklamaları, Irak işgaline karşı tepki ve hoşnutsuzluğa yönelik bir seçim yatırımından çok, Bush'un seçilmeme ihtimaline karşı daha önce oluşturulan politikaları tamamlama isteği olarak yorumlanabilir.
* Bush'un ulusal füze kalkanı kurma isteği ise, ABD'yi vurabilecek füzelerin bulunduğu Rusya'nın bunları azaltması, Çin'de ise o menzilde füze olmamasına, ancak hızla silahlanmasıyla bağlantılı biçimde düşünülmeli. (ÖG/YS)