Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi, Eş Genel Başkanlar Başkanı Sezai Temelli ve Pervin Buldan başkanlığında parti Genel Merkezi’nde toplandı.
Toplantının açılışında Sezai Temelli, Parti Meclisi (PM) üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı sistemi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “işkenceye sıfır tolerans” söylemleri, Kanal İstanbul tartışmalarına değindi.
Temelli’nin açıklamaları özetle şöyle:
“Cumhurbaşkanlığı sistemi sürdürülebilir değil”
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu sistem sürdürülebilir değildir. Bu sistemi sonlandırmak gerekiyor. Bu sistem Türkiye halklarının, Türkiye toplumunun, bu kadim coğrafyanın kadim topluluklarının kültürüne, tarihine, bir arada yaşam iradesine aykırıdır, tezattır.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz bu sisteme dönüp baktığımızda geride bıraktığımız bir buçuk yıl içinde ne toplumsal ne siyasi ne iktisadi barış kaldı. Zaten yoktu diyeceksiniz ama olma umudunu da dinamitleyen bir sistem.
“Bir İçişleri Bakanı var ki evlere şenlik”
“Kabinenin bütün üyeleri halka, topluma savaş açmış durumda. Bir İçişleri Bakanı var ki evlere şenlik. Topluma sürekli şiddet empoze eden, toplumları, halkları ayrıştıran bir bakandır. Bakan demeye bin şahit lazım.
“Kendi suçlarını örtbas etmek için iftira atan, milletvekillerimizi suçlayan, örgütümüze savaş açan, her gün HDP’yi düşmanlaştıran o diliyle toplumu düşmanlaştıran bir kabine üyesidir.
“Sadece bununla da kalmıyor. Dünkü konuşmasında diyor ki, biz diyor; ‘işkenceye sıfır tolerans tanırız’. İşkenceye değil, işkenceciye sıfır tolerans tanıyorsunuz. Ülkede adeta 12 Eylül’ü yeniden hortlattılar, 90’ları yeniden hortlattılar, her yerde işkence var.
“İşkence neredeyse sistematik hale geldi”
“Daha geçenlerde Mezopotamya Ajansı’nda Ruken Demir, Jinnews’ten Melike Aydın Şakran Cezaevi’ne girerken ciddi bir işkenceye maruz kaldılar. Daha birkaç gün önce işkenceye sıfır tolerans diyen bu bakana hatırlatmak istiyorum.
“İstanbul Gençlik Meclisi üyeleri gözaltına alındığında yaşananların belgeleri hala ortada. Çıplak aramadan şiddete dövülmeye her türlü darbeye dair belgeler ortadadır.
“Yine hatırlatayım Van'da Şahin Ailesi. O ailenin ne yaşadıklarına dair fotoğrafları hala hafızalarımızda. Gevaş’ta mantar toplayan köylülere yapılan işkence, Halfeti’de 54 insana yapılan işkence.
“Bunlar aklımıza gelen bir kaç tane işkence vakası. İşkence neredeyse iktidarın son döneminde sistematik hale gelmiştir. Artık her türlü işkence ile toplum yüz yüzedir.
TIKLAYIN - Süleyman Soylu’dan İşkence İddialarına Yanıt
TIKKLAYIN - Gergerlioğlu’dan Soylu’ya: İftiralarınız İşkenceyi Örtemez
“Şiddet tekeliyle topluma savaş açtılar”
“Yönetemiyorlar, yönetemedikleri için de şiddeti yegane araç haline getiriyorlar.
“Evet, devlet şiddet tekelidir, bu tekeli elinde tutar. Ama bunu tutmasının nedeni toplumsal barışı sağlamak adına bir şiddetsizlik iklimi yaratmak içindir.
“Bugün iktidar elinde tuttuğu bu şiddet tekeliyle topluma savaş açmıştır. Kürtlere, kadınlara, emekçilere, doğaya savaş açmıştır.
“Şiddeti sürdürülebilir kılmak adına bir hukuksuzluğun da var edildiğini görüyoruz.
TIKLAYIN - “İşkencede Cezasızlık Politikasına Son Verilmeli”
“İşkence en çok cezaevlerinde”
“İftira ve yalanlara en iyi yanıtı hem işkenceler hem de kötü muamele konusunda Ankara Barosu raporunda görmek mümkün. Ama bütün bunların üzeri örtülüyor, işkenceciler korunmaya devam ediliyor.
“İşkencenin belki de en yoğun yaşandığı yerlerden biri cezaevleri. Cezaevlerine baktığımızda işkence sistematik hale gelmiş durumda, her türlü hak ihlali cezaevinde yaşanıyor.
“Hele hasta tutsakların hali katlanılamaz durumdadır. En son Emine Aslan’ı yitirdik. 65 yaşındaydı, hastaydı hiçbir suçu olmamasına rağmen tutsaktı ve maalesef yitirdik.
“Şimdi Elif Kısa, haksız hukuksuz yere cezaevinde tutuluyor. Oysa hiçbir suçu yok, hiçbir arkadaşımızın bir suçu yok. Bu zihniyet kendi meşruiyetini bu düşmanlıktan alıyor. Elif Kısa’nın bugün serbest bırakılması gerekiyor. Tıpkı haksız yere tutuklu bulunan diğer arkadaşlarımız gibi.
“Bilim insanına siparişle rapor hazırlatıyorlarsa onlarda bilim yoktur”
“Pazarlamanın yegane yolu büyük projelerden geçiyor. Nedir bu büyük projeler işte Osmangazi köprü, Üçüncü köprü şimdi de Kanal İstanbul.
“Başlangıç fiyatı 25 milyar dolar, ötesinde 50-60 milyar dolara kadar çıkabilecek bir rant alanından bahsediyoruz. Bunu planlamak ve sonrasında doğa talanına, kentsel yıkıma yol açacak bir projeden bahsediyorlar.
“Bir ÇED raporu yaptırmışlar 13 bin sayfaymış. 200 bilim insanı çalışmış diyorlar. Hiçbir bilim insanı siparişle çalışmaz. Bilim insanına siparişle rapor hazırlatıyorlarsa onlarda bilim yoktur.
“Hiç mi şüphelenmiyorsunuz? Kendi sipariş verdikleri bilim insanları dışında bu kanala olumlu yaklaşan kimse yokken hiç mi şüphelenmiyorsunuz?”
TIKLAYIN - Kanal İstanbul'un ÇED Raporu Kabul Edildi
(EKN)
Kaynak: Mezopotamya Ajansı