Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
2020 bütçesi, asgari ücret, Kanal İstanbul projesi, Libya tezkeresi, erken seçim tartışmaları, Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurulan Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın kuracağı parti hakkında Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy ve Ömer Çelik’e konuşan Temelli özetle şunları dedi:
2020 bütçesi
“AKP iktidarı 18’inci bütçesini yaptı. 18 bütçeye dönüp baktığımızda bir trend olduğunu görürüz. Bir kere neo-liberal politikaların bütçesidir. İkincisi, bir savaş bütçesidir.
“18 yıl boyunca aslında istikrarlı bir şekilde bu bütçe anlayışı devam etti ve giderek savaşa ayrılan pay dediğimiz güvenlikçi politikaların kapladığı hacim büyüdü.
“Bütün olarak bütçeye baktığımızda 240 milyar liraya kadar çıkıyor bu rakam.
“Belli güvenlik harcamalarını örneğin İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı bütçelerinin içinde göremeyebilirsiniz. Farklı kalemlerin altına gizlenmiş harcamalar var.
“Bütün bunların analizini yapıp, toplamını aldığınızda, rakam 240 milyar liraya kadar çıkıyor. Devasa bir pay ayrılmış oluyor. Başka hiçbir alana bu kadar büyük bir pay ayrılmıyor.
“Bütçenin iki karakteri var. Birinci, Saray’ın çevresindeki sermaye yapısını besleyen, bu vesileyle Saray’ı da finanse eden bir bütçe. İkincisi ise, savaş politikaları.
Asgari ücret
“Bir ay boyunca toplandılar, toplandılar, 2 bin 324.7 TL gibi bir rakam çıktı.
“Şunu da anlamıyorum. 24 lira 70 kuruşu bile yuvarlamamak, gerçekten artık insanlarla, emekçilerle alay eden bir zihniyetle karşı karşıyayız.
“Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 6 bin 800 TL. Dört kişilik bir ailede asgari ücretle iki kişi çalışsa, yoksulluk sınırına ulaşamıyor.
Kanal İstanbul
“Kanal İstanbul Projesi, özellikle hükümetin iktisadi olarak sıkışmış olduğu durumdan çıkmak için bir umut vaat ediyor.
“İşte parsel parsel oraları satacak, kanalın kendi projesinin başlangıç değeri -kendi söyledikleri rakam- 20 milyar TL. Bu en az 4’e, 5’e katlanır.
“Etrafındaki inşaatlar, şunlar bunlar, iktidar 2028’e kadar bir iktisadi canlılık, iktisadi çevrim yaratabilecek önemli bir yer olarak görüyor kanalı. O yüzden de ‘Kim ne derse yapacağım’ diyor. Kendisi açısından önemli bir fon adresi olarak görüyor.
“Türkiye’nin geleceği yok olmuş, işte ekolojik yıkım olmuş, tarihi yıkım olmuş, hiç umurunda değil. Kendisinden sonrasına tufan olarak bakıyor. Dolayısıyla bütün enerjisini kanala vermesinin nedeni, bu sıkışmışlığı aşabilecek büyük bir projeye ihtiyaç var.
Libya
“Biz bu konuda çok istikrarlıyız. Her tezkereye “hayır” diyoruz. Biz tezkerelere karşıyız. Bir kere militarist her akla karşıyız. Savaş politikalarına karşıyız.
“Bu iktidar savaş politikalarından besleniyor. İçeride herkes ‘terörist’, dışarıda herkes ‘düşman’.
“Bakmayın Rusya’ya, ABD’ye gidiyor. Gidiyor geliyor ama onlar da bir ‘düşman’ konseptinin içinde.
“Sevindirici bir şey var. Bugüne kadar Meclis’e gelen tezkerelerde, HDP dışındakiler yan yana diziliyorlardı. Saçma sapan argümanlar. Türkiye’nin yok bekası, Türkiye’nin geleceği... Türkiye’nin bekasını riske atan tam da bu politikalar.
“Ama şimdi görüyoruz ki, AKP ve MHP ikilinin dışında herkes Libya tezkeresine karşı. Artık insanlar, diğer partiler anlamaya başladı.
“AKP Genel Başkanı yine bir tezkere gönderecek, Meclis’teki çoğunlukla geçirmeye çalışacaklar ama bu sefer Türkiye’nin tepkisi çok daha yüksek olacak.
Yeni partiler
“Bu iki siyaset, her şeyden önce AKP’deki çözülmeye delalet. Bunlar AKP’den kopuyorlar, AKP tabanı çözülüyor, yeni arayışlar peşinde.
“İkincisi merkez sağın içinde bir hareketlilik var. Biz de bunu görüyoruz. Türkiye’nin merkez sağı çok güçlü muhafazakar dinamikler barındırır. Dolayısıyla bu dinamikleri de koruyan ama AKP gibi savrulmamış merkez sağ siyaset arayışı söz konusu.
“Bu iki kopuş, burayı dolduracak mı, doldurmayacak mı? Nasıl bir siyaset ortaya koyacaklar?
“Bu insanlar AKP’nin kurucuları aynı zamanda. Çok uzun süre AKP ile beraber yürüdüler. Birçok icraatı da beraber gerçekleştirdiler. Hatta bu iki siyasetçi hep kabinede oldular.
“Dolayısıyla bu kopuş, bu çözülme sonucunda bu geçmişi nasıl değerlendiriyorlar, geleceğe dair Kürt meselesi konusunda ne diyorlar?
“AKP’nin çözülmesi sonucu bunlar ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktığı için AKP çözülmüyor.
“AKP, özellikle tekçi rejime giderek, daha bağımlı hale gelip, bütün siyaset yapma haklarını ipoteklediği andan itibaren aslında çözülme başlamıştı.
“Çünkü AKP artık bir parti değil! Bir parti siyaset yapar. Burada böyle bir şey yok. Bir tek adam var. O tek adama bütün siyaset yapma hakkını teslim etmiş, ipoteklemiş bir yapı var. Toplumsal alanda da ciddi anlamda zemin kaybettikleri çok net, çok açık.
Erken seçim
“Muhalefet artık erken seçim istemelidir. HDP’nin çağrısına kulak vermeliler, yanıt vermeliler. Bu konuda da çalışmaya başlamaları lazım. Erken seçim Türkiye’nin gündemindedir.
“24 Haziran seçimlerinden sonra geçen süreye baktığımızda, ne kadar önemli olduğu ortadadır. Bir sistem meselesi, sorunu var. 31 Mart, 23 Haziran bu sisteme bir itirazdır.
“Erken seçimin önünde en fazla 1 buçuk yılı kalmıştır. 1 buçuk yıl içinde erken seçim olma ihtimali çok yüksektir.” (EKN)
* Röportajın tamamı için tıklayın