F Tipi cezaevlerinde bulunan siyasi tutuklu ve hükümlüler, yaşadıkları akıl ve mantık sınırlarını zorlayan keyfi uygulamaları, yazdıkları mektuplarla dışarıya ve kamuoyuna duyurmaya devam ediyorlar.
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi'nden Nihat Konak, Dışarıda Deli Dalgalar inisiyatifi'ne gönderdiği 2 Mayıs 2011 tarihli mektubunda, cezaevinde "hücre cezaları"na konu olan son uygulamaları çarpıcı bir dille aktarıyor.
"Geride bıraktığımız şu son 10 günde saldırılar biraz hız kesmiş gibi. Ama geçici. Saldırı nedenleri ve icracıları olduğu gibi duruyor. Bu nedenle yeni biçimler altında yeni saldırılar gelecek. Bir örnek vereyim; idare duvara pano taktı. Biz on yıldır istiyorduk, en sonunda takıldı. Şuradan buradan gelen kartları, kimi şiir ve resimleri asıyorduk. Panoda asılı olan materyallere dönük bir müdahale başladı. Onlar olmazmış, çiçek, böcek olur, idari tebligatlar olur, Atatürk resmi, Türk bayrağı olabilirmiş. Kısacası bizim neyi asıp asmayacağımıza kendileri karar verdiler, hatta bunun da ötesinde bir pano kullanma talimatnamesi hazırladılar. Marks'ın resmine, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, İbrahim Kaypakkaya fotoğraflarına 11 ile 20 gün arası hücre cezası veriyorlar. Buna şiirleri, Ahmet Kaya'yı da eklediler. Hücrelerde şimdi pano savaşı veriyoruz."
Hükümet ve Başbakan'ın sıklıkla "ileri demokrasi"den dem vurduğu, Başbakan'ın sol değerleri demagoji ve seçim malzemesi haline getirmeye çalıştığı şu son günlerde Tekirdağ F Tipi cezaevinde yaşanan "pano savaşı" aslında ülke gerçekliğini ironik biçimde gözler önüne seriyor. Bir yanda Ahmet Kaya'nın şiirlerini kürsülerden okuyan, ağlayarak Erdal Eren'i anan bir Başbakan, öte yanda panoya Ahmet Kaya'nın, Erdal Eren'in fotoğraflarını astıkları için günlerce hücrelere atılan insanlar... Hangisi gerçek?
Siyasi hükümlü Nihat Konak, mektubunda, şöyle devam ediyor; "Başbakanları Meclis'te gak guk diyor, Erdal Eren'in, Ahmet Kaya'nın anılarını kullanmaya çalışıyor, ağlama numaraları çekiyor, hatta salya sümük ağlayanlar oluyor. Tekirdağ F Tipi cezaevi müdürü de bunları 11-20 gün arası hücre cezası vermenin konusu yapıyor. Bu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da en ağır cezalardan biridir. 44/3. madde; Yani isyan çıkartmak, adam öldürmek veya öldürmeye kalkışmak, cinsel saldırıda bulunmak, görevli veya hükümlü tutukluları rehin almak, firar etmek veya tünel kazmak...
Evet, işte bu tür pratiklere karşılık gelen bir disiplin cezası Nazım Hikmet'in Deniz Gezmiş'in resmi panoya asıldı diye veriliyor. Bir de "İdari gözlem kurulu kararı" diye bir karar da çıkardılar ki, kılıfları da hazır yani."
Cezaevlerinde uygulanan baskılar 1980'li yılları aratmıyor. Yılmaz Güney'in, Marks'ın fotoğraflarını asmak, 2011 yılı Türkiye'sinde de cezalandırılmaya devam ediliyor. "İleri demokrasi yalanları", hücrelerin karanlık duvarlarına çarparak çırılçıplak kalıyor. (HK)