Hafızamızdaki insan yeri
Kendimizi kör kuyularda merdivensiz bıraktığımız günlerimizde değilsek, günlük yaşamımızın rutininde pek çok kişi ile karşılaşır, dolaylı iletişim içine gireriz. Karşılaştığımız kişilerin bize yönelik özel bir tavırları yoksa hiç biri hafızamızda yer işgal etmez. Zaten kişi kelimesinin sözlükteki anlamı da kim olduğu belirtilmeyen, tanımlanmayan insandır. Tanımlanmayanı uzakta tutmak, yok saymak sıradan bir durumdur.
Size bir oyun öneririm. Tek başına oynayabileceğiniz bir oyun. Tek malzemeniz hayal gücünüz. Oyunun adı "Kişi, kimdir oyunu".
Bir çocuğun ellerinde
Siz eğer, yirmi bir yaşında bir kız çocuğunun, olağanüstü güzel ellerini, çapkın gülüşünü görüp,hayata dair pervasız planlarını dinlemedinizse. Saçlarına ak düşmüş bir adamın, ölümün an be an yaklaştığı evde, bozulmuş elektrik sobasını inatla tamir edişini görmedinizse. Hayal edin. Hayal edin, gökkuşağının renklerini resim defterine gelincik olarak çizen varoş kızını. Sayısal sınavdan dört yetmiş beş aldığı için üzülen, dokuz yaşındaki oğlanı. Tiyatro oyuncusu, doktor, bilgisayar mühendisi ve de öğretmen olmak isteyen on bir yaşındaki kızı.
Onların gözü önünde ölüme yatmış annelerini. Annelerinin bilincini açık tutmak için üzerlerindeki kazağın rengini sormalarını. İki evladından birini birkaç gün önce yitiren babanın, diğerinin elini tutarken yüreğindeki acıyı, nasıl sevgiye dönüştürdüğünü. Hayal edin. Üstelik bu kişilerin hapishanede değil de komşumuz olabilecek kadar yakınımızda olduğunu . Bu kişilerin de hayata dair umutları, acıları, sevinçleri olduğunu hayal edebilirseniz, onlar da sıradan bir haber bülteninde, giderek artan iki haneli ölüm sonuçlarında yer alacak, sıradan kişiler olmaktan çıkarlar.
Yok olan hayatlar
F tipinde yok olan hayatları, umutları ne yazık ki bilemiyor, tanık olamıyoruz.Ama kişi olmaktan öteye geçen insanların, yaşama olan tutkularını yok saymamak, söylediklerine kulak vermek gerekiyor. Eğer onlar umutlarını, yarınlarını, F tipinde olan yakınlarının istekleri ile özdeşleştirdilerse, yaşam bu isteklerle paralel gidiyor demektir. Kör olan gözleri, sağır olan kulakları açmak, hükümet ve devlet tarafından işlenen suça iştirak etmemek gerekiyor.
"Kim bunlar, nasıl yaşarlar, ne yer, ne içerler, nasıl sevişirler, neye gülüp, neye öfkelenirler" iyi bir oyundur. İçinde bulunduğumuz günlerde, insani değerlerini yitirmemiş herkesi bu oyunu oynamaya çağırıyorum. Hem bir ölçüde "amnezi"yi engeller hem de "empati"yi geliştirir.