31 Mayıs 1971'de öldürülen Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) üyeleri Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan, dün akşam yapılan online toplantıyla öldürülüşlerinin 50. yılında anıldı.
TIKLAYIN- Nurhak Katliamı'nın 50. yılı
Tarihe "Nurhak Katliamı" olarak geçen katliamın 50. yıldönümü anma etkinliğinde dönemin THKO üyelerinden Atilla Keskin, yazar ve sinemacı Enis Rıza Sakızlı, Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAMDER) Genel Başkanı Çetin Ali Nergis, yazar Orhan Kazbek ve Sinan-Şirin Cemgil çiftinin oğlu Taylan Cemgil konuştu.
“Hasan” kitabının yazarı Aslı Esma Karaca’nın moderatörlüğünde gerçekleşen çevrimiçi anma töreninde, Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’ya dair hatıralardan söz edilip, dönemin siyasal yapısı da tartışıldı.
İsyan ateşi
Etkinlikte anma çağrısını yapan A. Tuncer Sümer, şunları söyledi:
“O dönemde bizleri ve arkadaşlarımızı suçlayanlar, bugünün muktedirleri ve ülkeyi yöneten olmuşlardır. Kaybettiğimiz yoldaşlarımız, bugün yaşıyor olsalardı böyle olmazdı. O dönemde arkadaşlarımız gericiliğin yükselişine karşı çok güçlü bir engeldi."
Dönemin THKO üyesi ve öldürülenlerin arkadaşı Atilla Keskin ise, “tek isteğimiz isyan ateşini yakmaktı” diyerek şu değerlendirmede bulundu:
“O günün çok büyük bir farkı vardı. 18 kişi dağa çıkıyorsun, gerilla mücadelesi veriyorsun. Hepimiz en iyi üniversitelerde okuyoruz ve her şeyi bırakıp dağa çıkıyoruz. Çok sağlam bir ütopyamız vardı. Sömürü düzenine son verebileceğimizi, aydınlık ve demokratik bir Türkiye’nin olabileceğini düşünürdük. Böyle bir yola girdik ve o günün şartlarında bu olabilecek bir şeydi. Hiçbir zaman şunu düşünmedik, mücadele vereceğiz ve iktidarı ele geçireceğiz. Tek istediğimiz şey isyan ateşi yakmaktı. İsyan ateşi yakarsak devamının geleceğine inanıyorduk.”
“Sinan konuşacak dedikleri zaman"
Sinan Cemgil’in oğlu Taylan Cemgil ile yaşadığı eski bir anıdan da söz eden Atilla Keskin, sözlerine şöyle devam etti:
“Taylan çok küçüktü. Boğazın sırtlarında gezerken bir mezarlık görmüştü, 'Atilla amca, sen babamın yakın arkadaşıymışsın. Bunlardan biri babamın mezarı mı?' diye sordu. Böyle bir soruya ne cevap verilirdi ki?”
Keskin, Sinan Cemgil’in birikimine vurgu yaparak, “Sinan’ın çok farklı özellikleri vardı, evi kitaplarla doluydu. Birkaç dil bilirdi. Hitabet gücü çok iyiydi. ODTÜ’de, Sinan konuşacak dedikleri zaman sosyalistlere karşı olanlar bile gelip dinlerdi. Derinlemesine birikimi vardı. Vücut dilini de iyi kullanırdı ve çok şakacıydı” ifadelerini kullandı.
Şiir okumak
Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın anıldığı törende "Erikler Çiçek Açınca / Nurhak'ı Hatırlamak - A. Tuncer Sümer Kitabı"nın da yazı olan Enis Rıza Sakızlı, “Hayatı güzelleştirmek için mücadele ettik” diyerek Ülkü Tamer’in “Bir Soyguncunun Yüzü” şiirini seslendirdi.
Şiirle ilgili anılarından söz eden Sakızlı, “Bağıra bağıra şiir okurduk. Hep beraber kaldığımızda, gece ışıklar sönerdi ve bu uzun şiirin bir ucundan birisi tutar, sonunu birisi getirirdi. Cevahir (Hüseyin Cevahir) başlardı özellikle, sırayla belli dizeleri okurduk ve şiir bitince de uykulara akardık” dedi.
Ne olmuştu?
16 Mart 1971'de Malatya Kürecik'teki Amerikan radar üssünü tahrip etmeye giden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'na (THKO) bağlı gruptan bir kısmı, 31 Mayıs 1971'de Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesine bağlı İnekli Köyü civarında mola verdikleri bir sırada jandarma birlikleri tarafından kuşatıldı ve teslim olmayıp birliklerle çatışmaya girdi.
Civardaki köylülerce eşkıya zannedilerek ihbar edilen gruptan Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan çatışma sırasında öldü. Mustafa Yalçıner ağır yaralandı. Hacı Tonak ise kaçamayarak yakalandı.
Metin Güngörmüş ve "hemşerim" adıyla bilinen Ahmet Erdoğan ise kaçtı. Daha sonra 6 Haziran'da yakalanan Güngörmüş ve Erdoğan, Yalçıner ve Tonak'la birlikte THKO Davasından yargılandı.
Yalçıner mahkemedeki sorgulamasında daha sonradan kamuoyunda "Nurhak Katliamı" diye bilinecek olayı şöyle anlattı:
“(...) Çatışmada Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan'ın yaralı iken vahşice kurşunlandığını, benim de üzerime 50-60 metre mesafeden 15-20 mermi sıkıldığını, köylülerin olay yerine gelmesi nedeniyle, sonradan atılan mermilerle yalnız kolumdan yaralanarak şans eseri kurtulduğumu (...) belirtmek isterim (...)”
(BÖ/NÖ)