Konu "gelir dağılımı eşitsizliği" olunca ve söz Türkiye'den başlamışsa "çarpılmanın boyutları" iyice farklılaşıyor.
Geçen hafta, İstanbul'da The Marmara Oteli'nde bir "Zirve" vardı:
"Krizin Gölgesinde Yeni Bir Dünyaya Doğru" sloganıyla gerçekleştirilen Araştırma Zirvesi...
"Gelir dağılımı eşitsizliğine" odaklanan Zirve'nin ilk oturumunda, önce; "çıplak" ve bir o kadar da "herkesçe malum" saptamalarla çarpıldık.
Türkiye'de gelir dağılımı bozuktu. Bunu kimse reddedemiyordu. Nitekim Zirve'de tebliğ sunan Doç. Güntaç Özler, kendine özgü sakin uslûbuyla:
"Eskiden" dedi. "Solcular konuşurdu Türkiye'de gelir dağılımı eşitsizliğini, şimdi herkes konuşuyor."
Gelir dağılımı çarpıktı çarpık olmasına ama, rotayı çarpıtan bir "başka çarpıklık" daha vardı: Türkiye'de mevcut rakamların hiç de "sağlıklı" olmayışı.
TÜSİAD için bir gelir dağılımı araştırmasını yöneten (çok değil beş altı ay önce bu araştırmanın sonuçları kamuoyuna açıklandı) Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr Seyfettin Gürsel de açıkça itiraf etti:
"Türkiye'de gelir dağılımını sağlıklı ölçemiyoruz."
Sağlıklı ölçülemiyordu. Çünkü bu alanda "temel" alınan tek bir kaynak bulunuyordu. O da Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) 1980 tarihli gelir dağılımı anketleri.
Nasıl ama?
20 yıl geriden gelen Nuh-u Nebi'den kalma veriler, gerçeği ne kadar saklarsa saklasın bir şey saklanamıyordu:
Türkiye'de gelir dağılımı eşitsizliğinde olağanüstü artış olmuştu.
Böylece "ikinci" çarpılmayı da atlatmış oluyorduk. Sıra gelmişti üçüncüsüne : Gelir dağılımı Türkiye'de öylesine çarpılmıştı ki, bırakın zengin-fakir kavgasını, "zenginler arasında bir kavga" çıksa yeriydi. Çünkü:
* Türkiye'de orta ve alt gelir grupları arasında "daha eşitlikçi" bir dağılım gözlenirken...
* Zenginler arasındaki eşitsizlik olağanüstü artmıştı.
Seyfettin Gürsel açıkça şunu vurguladı:
"Müteşebbis geliri, en eşitsiz dağılan gelir türü."
Benzeri bir saptamayı Doç. Güntaç Özler de yaptı. Yaratılan gelir, yüzde 20'lik dilimlere bölündüğünde:
En üst gelir grubunu temsil eden yüzde 20'lik gelir dilimi ile, ardından gelen yüzde 20'lik gelir grubu arasında çok büyük bir fark oluşmuştu.
* 1987 yılında, en üst gelir grubunda, kişi başına gelir, 6.841 dolar iken... 1994 yılında bu sayı 8. 729 dolara çıkmıştı.
* Bir alt gelir grubunda ise, 1987 yılı için 2. 676 dolar olan, kişi başına gelir; 1994'te sadece 2.720 dolara çıkabilmişti.
Mutlak sayılara bakıldığında ise, Güntaç Özler'in saptamasıyla:
"1987'dan 1994'e: En üst yüzde 20'lik gelir grubunda kişi başına gelir, mutlak olarak yüzde 28 artarken , diğer gelir dilimlerinde hiçbir değişiklik olmamıştı.
Eğitimin etkisi olumlu mu, yoksa?..
ODTÜ öğretim üyesi Prof.Dr. Zehra Kasnakoğlu, gelir dağılımı eşitsizliğinde;
* Dünden bugüne en ufak bir iyileşme olmadığını...
* Ve eğitim seviyesi yükseldikçe , bireyin gelirinin yükseldiğini, (başka bir anlatımla, eğitimin "gelir dağılımının bir fonksiyonu" olduğunu) ısrarla vurguladıysa da...
Seyfettin Gürsel, "eğitim" ile gelir dağılımı eşitsizliği arasındaki ilişki konusunda farklı düşünüyordu.
Yüksek eğitim seviyesi, gelir dağılımı eşitsizliklerine pek de öyle ilaç olmuyordu . Seyfettin Gürsel, ABD'den örnek verdi:
"Bu ülkede eğitim seviyesi yüksek olduğu halde, gelir dağılımı eşitsizlikleri son 10-15 yılda hissedilir ölçüde arttı.
"En çarpıcı olanı da şu: Ücret gelirlerinin yaratılan gelirden büyük pay aldığı Amerika, en büyük ücret eşitsizliklerinin yaşandığı bir ülke."
Türkiye ile ABD benzerliği
İşin "hoş" yanı Türkiye'de de bunu andıran bir tablo söz konusuydu.
Gürsel, " Türkiye'de üniversite mezunları arasında gelir dağılımı eşitsizliği; bütün öteki grupların kendi içindeki eşitsizlikten daha fazla" diyordu.
Bir başka "eşitsiz dağılım" da "kır- kent" ayrımında beliriyor.
Prof. Kasnakoğlu'nun "harcanabilir gelir"in dağılımına bakarak söylediği şu:
"Kentsel kesimde, Türkiye genelinden daha eşitsiz bir dağılımın olduğunu gözleriz."
Ya eşit dağılım?
Prof. Dr. Zehra Kasnakoğlu'nun ayrıntılı sunduğu veriler de anlatıyordu ki:
Türkiye'de öteki bölgelere göre, gelirlerin daha düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu'da gelir, göreceli olarak daha eşit dağılıyor.
Bir başka eşit dağılım noktası da: emek gelirleri.
Doç. Dr. Seyfettin Gürsel 1987 rakamları ile 1994 rakamları karşılaştırdığında, şunu görmüştü:
"Emek gelirleri daha eşit dağılıyor."
Kısacası: Türkiye tablosunda; tek bir yerde eşitlik vardı: "Yoksullukta eşitlik."
(NA)