Kadınlar günü 8 Mart 2002
Türkiye'nin tanınmış ifade özgürlüğü savunucularından Ayşe Nur Zarakolu, 28 Ocak 2002 tarihinde öldü. O ve kocası Ragıp, düşünceyi ifade etme özgürlüğünün önündeki baskılara karşı yirmi beş yıl boyunca yılmak bilmeden mücadele ettiler. Kürtlere yapılan insan hakları ihlallerine karşı ve 20. yy. başında Ermenilere karşı girişilen soykırıma ilişkin kitaplar yayınladılar.
Bunların sonucunda Ayşe Nur Zarakolu, sayısız kez mahkemelik oldu, çeşitli hapishane koşullarını gördü ve devletin sert tutumu altında yaşamak zorunda kaldı. Gelecekte o, ifade özgürlüğü mücadelesinin olağanüstü ve yılmaz bir kadını olarak hatırlanacaktır.
Zarakolu bir yayıncı olarak rolünü, 'yazarlara düşüncelerini açıklayabilmeleri için tüm fırsatları vermek gerekir. Bunun bedeli hapishaneye düşmek olsa bile...' diyerek ifade ediyordu. PEN'in dünya genelinde baskı altında olan 700 yazara ilişkin kayıtlarına göre bugün, Zarakolu'nun izini takip eden 67 kadın daha var. Hepsi çabaları ve azimleriyle övgüyü hak ediyor. Uluslararası PEN, 8 Mart Kadınlar Günü'nü, bu kadın yazarların dayanılmaz koşullar karşısındaki mücadelesine adıyor. PEN, şu üç kadın yazar üzerinde odaklanıyor:
* Rusya 'nın Çeçenistan'daki kıyımları hakkında haberler yapan Rus gazeteci Anna Politkovskaya . Kendisine gözdağı verilerek tutuklandı ve sürgün yedi.
* Tunus 'taki bir internet dergisinin editörü olan Sehim Ben Sedrine'nin yargı bağımsızlığına ilişkin yorumları kendisini hapishanede bulmasına neden oldu.
* Ve Guatemala 'da, ordunun kırsal bölgelerde yaşayan halka karşı uyguladığı şiddeti ortaya koyan belgeleri yayınlandıktan sonra kaynaklarını açıklamadığı için baskıya uğrayan tarihçi Matilde Leonor Gonzales Izas .
Türkiye: Ayşe Nur Zarakolu- Anısına
Türkiye'nin tanınmış ifade özgürlüğü eylemcisi Ayşe Nur Zarakolu, 28 Ocak Pazartesi günü kanser şikayetiyle kaldırıldığı hastanede öldü. Kürtlerin ve Türkiye'deki diğer azınlıkların 25 yıl boyunca sesi olan 56 yaşındaki Zarakolu bu mücadeleyi kendi özgürlüğü pahasına yaptı.
Belge Yayınları, 1977'de Zarakolu tarafından kurulduğunda amacını, 'tabuları yıkmak' ve 'azınlık hakları üzerine araştırmalar yapmak' olarak belirlemişti.
Böylece Zarakolu'nun yayınevi dikenli konular olan Kürt azınlığa karşı saldırılar hakkında, Yahudi karşıtlığının Türkiye'deki tarihine ilişkin ve Türkiye-Yunanistan arasındaki tarihi ilişkileri anlatan kitaplar yayınladı. Bunlardan Ermeni tehcirinin planlı bir soykırım olduğunu savunanı Zarakolu'nun 1994'de iki yıl hapis cezası almasına neden oldu.
Zarakolu, 1982, 1984, 1994 ve 1996 yıllarında hapis cezalarına çarptırıldı. İki yıllık mahkumiyetinin kendisine bildirildiği 1994 yılındaki davasında Zarakolu, mahkeme heyetine şunları söylemişti: 'Bu karar Türkiye'deki demokrasi anlayışının ne olduğunu ortaya koymuştur. Benden sonra en az 10 yayıncı daha demir parmaklıkların arkasına gönderilecektir. Fakat onlar devlet kendilerine zorluk çıkarsa da işlerini yapmayı sürdürecekler. Bu durum, yazarlara düşüncelerini ifade etmeleri için tüm özgürlükler verilmesine kadar sürecektir, bunun bedeli hapishaneye düşmek olsa bile.'
Doksanlı yılların başından günümüze Belge Yayınevi, tartışmalı konular üzerine çoğu Zarakolu'nu mahkemeye düşüren kitaplar yayınladı. 1995 yılında bombalanması bile yayınevinin, İstanbul'da bir bodrum katında süren ilerlemesini engellemedi. Zarakolu 1997 yılına gelindiğinde hakkında açılan 20 davayla karşı karşıyaydı. Davalar, sürekli mahkumiyet baskısı altında yapılsa da genellikle beraat veya tazminatla sonuçlandı.
Şüphesiz bu davalar ağır psikolojik, fiziksel ve maddi yük getiriyordu. Ölümünden üç hafta önce Zarakolu, 21 Martta başlayacak yeni bir dava haberini almıştı. Suçu ne miydi? Hüseyin Turhalı imzasını taşıyan bir kitabı yayınlamak: Özgürlüğün Şarkısı. Yazar birkaç yıl önce, aldığı ölüm tehditleri üzerine Suriye'ye kaçan ama orada bir yıl hapse mahkum edilen, şu an ise Fransa'da yaşayan Kürt bir hukukçu ve politikacıydı. Sağlığını kaybetmesine karşın Zarakolu, ifade özgürlüğü konusundaki öncülüğünü sonuna kadar sürdürdü.
Rusya/Çeçenistan: Anna Politkovskaya
'Yaşayan bir cehennem... bir başka dünya, baktığınız dürbünden tüyler ürpertici olaylar görüyorsunuz.' Bu, araştırmacı Rus gazeteci Anna Politkovskaya'nın, son üç yıldır hakkında habercilik yaptığı Çeçenistan'a ilişkin sözleri. Orası insan haklarının unutulduğu, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, toplu mezarların üzerinin örtüldüğü ve masum sivillerin kazayla vurulma riski taşıdığı bir yer.
Politkovskaya'nın oradan gönderdiği haberlerden oluşan derleme 2000 yılında kitap olarak, Kirli Savaş: Rusyalı Bir Muhabir Çeçenistan'dan Bildiriyor başlığıyla yayınlandığında, oldukça iç karartıcı bir okumanın kapısını aralıyordu.
Politkovskaya, Şubat 2001'de Rus askerlerince tutuklandığında, gözetim altındaki Çeçenlere yapılan işkencelere ilişkin kanıtlar üzerinde çalışıyordu. Politkovskaya, gözetim altındayken işkenceye uğradığını ve basın yasasına aykırı hareket etmekle itham edilerek Çeçenistan dışına çıkarılmak istendiğini söylüyor.
Moskova'da, askeri görevi olan bir dostundan Çeçenistan'a dönerse kendisini ciddi bir tehlike beklediğini öğrenmiş. Buna karşın, vücudunda ciddi yanıklar olan bir çocuğa verdiği para yardımı sözünü yerine getirmek için Eylül ayında Çeçenistan'a dönmüş. Bu yolculuğu sırasında ordu içinde sorunlar olduğunu itiraf eden bir federal komisyon başkanıyla tanışmış.
Bir saat sonra komisyon başkanın içinde olduğu helikopter infilak etmiş. Politkovskaya olayın Çeçen bir savaşçı tarafından gerçekleştirildiğini iddia eden resmi haberi kuşkularını da içeren biçimde gazetesine bildirir.
Moskova'ya dönüşünde, editörü kendisine geçtiği haberin Savunma Bakanlığı tarafından incelendiği ve yayınlanamayacağının bildirildiğini söyler. Habere biçimsel olarak yaptığı müdahaleler de sonucu değiştirmez ve haber yayınlanma şansı bulamaz.
Buna rağmen aldığı ölüm tehditleri Moskova'da kalmasını güçleştirdiği için editörü Politkovskaya'ya ülkeden ayrılmasını önerir. Böylece gönülsüz de olsa iki çocuğunu geride bırakmak ve Viyana'da yaşamak zorunda kalır. Bu yılın başlarında dönüşü ile birlikte yakaladığı ilk fırsatta yine Çeçenistan'a gitti.
Anna Politkovskaya'ya yapılan baskıların soruşturularak sorumlu görevlilerin cezalandırılması için Rus makamlarının harekete geçirilmesi gerekiyor. Bu, aşağıdaki adrese göndereceğiniz mesajlarla mümkün olabilir:
Ekselansları Vladimir Vladimirovich Putin
Rusya Federasyonu Başkanı,
Kremlin, Moskova, Rusya
Faks: +70 95 206 5173
Tunus: Sihem Ben Sedrine
Sihem Ben Sedrine, Tunuslu bir insan hakları savunucusu ve zineKalima adlı internet sitesinin editörü. Bugünlerde iftira niteliği taşıyan yanlış haberler yayarak kamu düzenini bozmak suçlamasıyla, üç yıllık bir mahkumiyet talebiyle yargılandığı mahkemenin başlamasını bekliyor.
Ben Sedrine, son yirmi yıldır içinde olduğu muhalif etkinliklerle tanınıyor. Ben Sedrine, Basın Özgürlüğünün Korunmasını Gözlemleme ve Yayıncılık ve Yaratım Derneğinin genel sekreterliğini yürütüyor. Aynı zamanda Tunus Ulusal Özgürlükler Konseyi'nin sözcülerinden birisi.
Kalima, izin verilmemiş gazetelerin yayınlanmasını kısıtlayan katı yasalara karşı kurulmuş bir haber sitesi. On-line yayın yapan site sivil özgürlükler ve sansüre ilişkin hikayeler yayınlıyor; başlıklar devlet-destekli basından alınıyor.
Her zaman gözetim altında tutulan, Ben Sedrine'nin durumu Nisan 2000'de kaygı verici bir hal aldı. Çünkü bu tarihte o, aniden tutuklandı ve polis tarafından ağır biçimde dövüldü. Bunun nedeni ise kendisi gibi muhalif olan Tevfik Bin Barik isimli gazeteciyi -ki daha sonra açlık grevine başlamıştır- ziyaret etmeye kalkışmasıydı. Aralık ayında evi 24-saat gözetim altındayken arabası tahrip edildi ve arka koltuğuna bir bıçakla beraber tehdit mektubu bırakıldı.
Haziran 2001'de, Ben Sedrine Avrupa'daki çeşitli Tunuslu insan hakları savunucularını ziyaret etmek için bir seyahate çıktı. Londra'da Al-Mustakillah televizyon kanalında yayınlanan "Le Grand Maghreb" programında kendisiyle yapılan bir görüşme verildi. O programda Tunus'ta hiçbir mahkemede yargı bağımsızlığı olmadığını ifade etti.
Memleketine 26 Haziran tarihinde döner dönmez yakalandı ve Manouba kadın hapishanesine gönderildi. Ben Sedrine hapishanedeki mahpus arkadaşlarına ilişkin gözlemlerini, iyi bir mizahla harmanlayarak aktarıyor: 'Hücrenin sakinlerinden dörtte üçünü oluşturan genç kadınlar, bizim sıkıcı ulusal televizyon kanalımızdan yayınlanan müziğin sesiyle 'joie de vivre' (hayatın neşesini) kaybediyorlar. Bu üzüntüyle noktalanan karamsar düşünceler aniden başlar.'
Sedrine şunları söylüyor, 'Sevgili arkadaşlar buradaki neşeli dostlarıma rağmen hapishaneyi hiç beğenmedim. Mümkün olduğunca kısa sürede üzerimde yarattığı etkiyle beraber burayı terk etmek istiyorum.'
Sedrine, Ağustos 2001'de seyahatten men edilerek şartlı salıverildi.
Sihem Ben Sedrine'nin seyahat özgürlüğünü geri kazanması ve hakkındaki
suçlamalardan kurtulmasına destek vermek için bir faks çekebilirsiniz:
Ekselansları Başkan M. Zeynel Abidin Bin Ali
President de la Republipue
Palais Presidentiel
Tunis, Tunisia
Faks: +216 1 744 721
Guatemala: Matilde Leonor Gonzalez Izas
Matilde Leonor Gonzalez Izas, Avance de las Ciencias Sociales (AVANSCO) Sosyal Bilimler Araştırma-Geliştirme Merkezi'nde çalışan bir tarihçi. Şimdilerde ordunun kırsal alanda uygulanan şiddetle bağıntısına ilişkin yayınlanan bilgilerin ait olduğu kanıtları gizlemeye çalışıyor.
2001 sonlarında, Gonzalez Izas, El Quiche'ye bağlı bir birimin korumasında ordunun yerel güçleri desteklediğini ve gözettiğini ortaya koyan araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Çalışması kırsal alanda yaşanan kitlesel kıyımların ve diğer şiddet olaylarının orduyla ilişkisini tartışma götürmeyecek şekilde açığa çıkardı. Yaklaşık 40 yıl süren ve 1996 yılında sona eren iç savaş sırasında ordu, kırsal alanlarda mücadele etmesi için paramiliter grupları himaye etti. Bu gruplardan bazıları savaş döneminde elde ettikleri gücten savaş sonrasında vazgeçmeye razı olmadı. Gonzalez Izas'ın araştırması, ordu ve bu gruplar arasındaki iç savaş dönemindeki kirli ilişkiler ağını işliyordu.
Izas, mücadeleye yabancı değil çünkü 1998 yılından beri sayısız baskı gördü. Fakat Ekim 2001'de bu iyice rahatsız edici bir boyut kazandı çünkü evi tahrip edildi ve bilgisayar dosyaları çalındı. Sonraki günlerde evini izleyen yabancılar görüldü ve arabası takip edildi. 9 Kasım'da ise Gonzalez yolunda ilerlerken kendisini takip eden yedi aracın onu yolundan ayırmaya çalıştığını fark etmiş, ancak yolda rast geldiği bir meslektaşının dikkatini çekmeyi başarıp aracına çağırarak yoluna onunla birlikte devam etmiş. Böylece takipçi araçları atlatmayı başarmış. O günden buyana Izas saklanıyor fakat halen tehdit telefonları almaya devam ediyor.
Gonzalez Izas'ın yaşadıkları onunla aynı kurumda çalışırken öldürülen Myrna Mack'ını hatırlatıyor. Mack bir antropolog olarak çalıştığı AVANSCO için yaptığı, ordunun silahlı çatışmalarda sivilleri hedef aldığına ilişkin haberinden sonra Eylül 1990'da bir cinayete kurban gitmişti.
Matilde Leonora Gonzalez Izas'a karşı yapılan sindirme girişimleriyle ilgili soruşturma açılması için şu faksa mesajlarınızı iletebilir veya verilen adrese bir elektronik mektup atabilirsiniz:
Başkan S. E. Alfonso Portillo
Presidente de la Republica de Guatemala
Palacio Nacional
Guatemala, Guatemala
Faks: +502 221 4537 yada 334 1615 ve 230 1508
E-mektup: [email protected]
Daha geniş bilgi için, WiPC'den Sara Whyatt ile irtibat kurulabilir.
International PEN,
9/10 Charterhouse Buildings,
Goswell Road, London EC1M 7AT, U.K.,
Tel: +44 207 253 3226, fax: +44 207 253 5711
E-posta: [email protected],
Internet: http://www.oneworld.org/internatpen/ (İŞ/EK)
* Çeviri: İbrahim Şamil