Uluslararası Af Örgütü'nün (UAÖ) Fransa Kadın Komisyonu Başkanı Moira Sauvage, "Birçok ülkede kadın, toplumun onurunu temsil ediyor. Böyle olunca da, tecavüz de diğer yollar gibi düşman grubu terörize etmenin ve aşağılamanın bir yöntemi olarak işlev görüyor" dedi.
Tecavüz, aynı zamanda bir toplumu yok etmenin bir aracı da olabiliyor. Birleşmiş Milletlere (BM) göre, 1994'de 250 bin ile 500 bin arasında Ruandalı kadın cinsel saldırıya uğradı.
"Tutsi kadınlarının sistemli şekilde tecavüze uğraması soykırım ideolojisinde yer alıyordu" diyen Ruandalı psiko-sosyolog Assumpta Mugiraneza, saldırıya uğrayan kadın ve genç kızların üremelerini engellemek için başka barbarca muamelelerin yanı sıra, cinsel organlarının kesildiğini de belirtti.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların kurbanları
Tecavüz mağdurları, birçok psikolojik sorun yaşamakla birlikte cinsel yolla bulaşabilen hastalıklara yakalandılar. Ruanda Dulları Derneği'ne göre, soykırımdan kurtulan kadınların yüzde 70'i HIV Virüsü taşıyor.
Liberya'da on yıl süren sivil savaş sırasında nüfusun yüzde 40'ı cinsel istismara uğradı. 2003'te Monrovia'daki dispanserler, hastalarının tamamının cinsel yolla bulaşabilen en az bir hastalığa yakalandığını bildirdiler. Sudan ve Ruanda'da çok az hasta etkin tedaviye ulaşabiliyor. Üstelik, kadınlar için tecavüz bir utanç kaynağı.
UAÖ için, aslında BM'nin 1325 Sayılı Kararı, cinsel istismara uğrayan kadınlar için bir umut yaratabilir. Bugün uygulanmayan söz konusu karara göre, "kadınlar, barış görüşmeleri ile ilgili her düzey çalışmalara ortak olacaklar". (EÖ/BB)
(*) www.metrofrance.com sitesinde Judith Korber'in kaleme aldığı haberi Erol Önderoğlu Türkçeleştirdi.