"Kenya hükümeti yasa ve uygulamalarını, kadınlara yönelik şiddet uygulayanların cezasız kalmasını sona erdirecek biçimde derhal değiştirmelidir."
UAÖ, 2002'de Kenya'da başkanlık ve yasama meclisi seçimlerinin yapılacağını hatırlatarak, meclis üyeleri, seçmenler ve kadınların kadın haklarının seçim gündeminin birinci önceliği olması ve adayların hem politikalarında hem de yaklaşımlarında toplumsal cinsiyet-duyarlı olması çağrısında bulunuyor.
"Kenya: Tecavüz - Görünmeyen Suç" raporda kadınlara yönelik şiddet, özellikle de cinsel şiddet inceleniyor, ve güvenlik görevlileri ve özel kişilerce işlenen tecavüzlere odaklanılıyor.
Şiddete maruz kalan kadınların neden yasalarca yeterince korunmadığı ve kadınlara şiddet uygulayanların hala cezalandırılmaksızın eylemlerini sürdürdüklerini inceleniyor.
Devletin sorumluluğu
Raporda, Kenya'da, her sosyal ve etnik gruptan kadının her gün fiziksel ve cinsel tacize uğradığı aktarılıyor: "Bu, kurbanı şok ve travmatize eden ve kadının toplumdaki statüsünü zayıflatan bir suç. Ne var ki, kurbanların büyük oranı sessizlik içinde katlanıyor."
UAÖ, kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin, uluslararası standartlarda belirtilen işkence tanımının doğa ve ağırlığında olması ve devletin etkin koruma, soruşturma ve kovuşturma sağlamaması durumunda, devletin sorumluluğu bulunan işkenceyi oluşturduğuna inanıyor.
UAÖ raporunun satır başları şöyle:
* Kenya hükümeti kadınlara yönelik şiddetin cezasız kalmasını sona erdirmek ve uluslararası insani hukuka karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için yasa ve uygulamalarında reforma gitmelidir." dedi.
* Hükümet, anayasal hükümleri yürürlüğe koymakta, taraf olduğu ve kadın haklarını geliştiren ve koruyan uluslararası aygıtları ulusal yasalarına uyarlamakta başarısız olmuştur.
* Ceza Yasası evlilik içi tecavüzü cezai suç olarak kabul etmiyor. Evlilik içi tecavüz vakalarında daha düşük azami ceza öngören ve daha hafif bir suçlama olan saldırı suçlamasında bulunuluyor.
* İster devlet görevlileri ister özel kişiler tarafından işlenmiş olsun, bu tip ihlallere karşı devletin harekete geçmemesi , bu kişilerin cezalandırılmadan bu fiillerine devam etmelerine olanak veriyor.
Üç kadının hikayesi
UAÖ raporunda ortak çok noktaları bulunan Mary, Agnes ve Louise'in de hikayeleri aktarılıyor.
Her üçü de ailelerinin erkekleri tarafından feci şekilde dövülmüş. Üçü de bu erkeklerin tecavüzüne uğradığını söylüyor. Yıllarca, yetkililerin yardım edeceği umudunu taşımadan bu acıyla yaşamışlar.
Polis ev içi şiddet olaylarına karışmak istemiyor, kadınlara, özellikle yoksul kadınlara karşı taraflı davranıyor. Ayrıca, ev içi şiddetten kaçan kadınları korumak için hiçbir devlet kurumu bulunmuyor. (NM)