"Yargıya müdahale"yle suçlanan ve yargıç önüne çıkarılanlar ya da kovuşturmaya uğrayanlar bugüne değin hep gündemdeki konular hakkında düşüncelerini açıklayan gazeteci ve yazarlar ya da sivil toplum kuruluşlarının sözcüleri oldu.
TÜSİAD'dan gazetecilere...
Kısa süre önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın 'ın uzun süren tutukluluğu hakkında TÜSİAD'ın görüş belirtmesine karşı da Başbakan Erdoğan'ın Anayasayı göstererek "yargıya müdahale" suçlamasında bulunmuştu.
Gözaltında işkence, Kızıltepe Davası, Ermeni meselesi... Bu konularda eleştirel yaklaşımlarda bulunan ondan fazla gazeteci, yazdıkları yazı ve haberlerle "yargıya müdahale" ettikleri gerekçesiyle mahkemeye çıktılar.
Kimde yargıyı etkileme gücü var?
Ancak, aynı gündemlerde söz alan ve çok daha etkili ve sarsıcı demeçler veren, açıklamalar yapan hükümet, Ordu veya Meclis yetkililerine karşı hiçbir kovuşturma yürütülmediği dikkati çekiyor. Bu ikilik, kimlerin ve hangi çevrelerin açıklamalarının adaletin yerine getirilmesine bir müdahale olarak görülebileceği sorusunu akla getiriyor. Ya da başka bir deyişle yasa "yargıya müdahale" gücüne kimlerin sahip olduğunu düşünüyor ve kimlere karşı önlem getiriyor.
Başbakanın Aralık 2005'teki sert açıklamasında TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi üyesi Mustafa Koç'u yargıya müdahale etmek ve Anayasal suç işlemekle suçlaması ve buna dayanak olarak Anayasanın 138. maddesini okumasını bianet, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Zafer Üskül'e sormuştu.
Başbakanın Anayasa'nın 138. maddesine atıf yapmasını değerlendiren Prof. Dr. Üskül'ün görüşüne göre "Tek tek kişilerin yargıyı etkileme olanakları yok denecek sınırlardadır. Yargıyı asıl etkileyebilecek organlar yasama ve yürütmedir, en başta da yürütme organıdır."
138. Madde ne diyor?
Başbakanın başvurduğu Anayasanın, "Mahkemelerin bağımsızlığı" başlıklı 138. maddesi şöyle: "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
"Sorunların odağında yargıç bağımsızlığı var"
Demecinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bağımsızlığına vurgu yapan Prof. Zafer Üskül, yargı bağımsızlığının Anayasal güvenceye kavuşturulmasını belirtmiş, bu eksikliğin yaşanan sorunlarda önemli bir etmen olduğunu ifade etmişti.
"Türkiye'de tüm yargıç ve savcıların özlük dosyalarının Adalet Bakanlığı'nda bulunması ve tüm özlük işlerinin Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce hazırlanması yargıç ve savcılar üzerinde başlı başına bir baskı oluşturur."
Üskül, Başbakana da seslenerek, "Başbakan ve onun partisi mahkemelerin baskı altında kalmasını istemiyorsa, Mecliste sahip olduğu çoğunlulukla hemen yargıç teminatı konusunda eksiklikleri giderecek, Anayasa değişikliğini gerçekleştirmelidir. Sorun esas olarak buradadır" demişti.
Genelkurmay devreye girdi; Savcıya inceleme
Üskül'ün öne çıkardığı eleştiri, Şemdinli İddianamesi'ni düzenleyen ve Genelkurmay'dan Büyükanıt'la ilgili soruşturma izni isteyen Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkında Adalet Bakanlığı'nın henüz dava görülmeye başlanmadan inceleme başlatmasıyla daha da önem kazanıyor.
Savcı hakkında inceleme açılmasına varan süreç, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün, "örgüt kurmak, sahte belge düzenlemek, yargıyı etkilemek ve görevi kötüye kullanmak" ile suçlanan Büyükanıt'la, ardından da Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşmesinin ardından başladı.
Savcılığın Büyükanıt'a dair soruşturma talebinin yasa gereği Genelkurmay Başkanlığı'na bırakılmasını yeterli bulmayan Özkök, basında yer alan haberlere göre, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra "meselenin bir iki gün içerisinde" halledilmesini istedi.
Siyasi parti liderleri ...
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykal da Şemdinli iddianamesinin hukuki değerinin tartışmaya açık olduğunu belirterek "Bu Türk Silahlı Kuvvetleri'ne darbe girişimidir ve bu girişime yargı da alet ediliyor" dedi.
Baykal'a göre, Şemdinli iddianamesi, "yargının son zamanlarda ciddi bir şekilde Türkiye'de işlevini kaybetmiş olduğunu" gösteriyor.
Tablonun demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışıyla hiçbir şekilde bağdaşmadığını savunan Baykal, yargıya ve milli eğitime yönelik müdahale girişimlerinin ardından şimdi de orduya müdahale edilmek istendiğini söyledi : "Olay rejim meselesidir, buna demokrasi içinde müdahale etmek gerekiyor."
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen ise, Şemdinli'deki olaylarla ilgili iddianame hazırlayan savcı için "Herhalde AK Parti'den milletvekili seçilecek" değerlendirmesinde bulundu.
Doğru Yol Partisi (DYP) lideri Mehmet Ağar da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin konuyu kendi hukuku çerçevesinde çözeceğini belirtti.
Anavatan Partisi (ANAP) lideri Erkan Mumcu ise, "yargılanmaktan çekinmem" diyen Orgeneral Büyükanıt'ın sözlerinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Mumcu, Büyükanıt'ı hukuk karşısında herkesin eşit olduğuna dair inancı pekiştirdiği için kutladı.
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin de Van Cumhuriyet Savcısı için, "Ne oluyor da bu savcı, yetkisini aşmasına rağmen yerinde duruyor?" diyebildi.
Baykal, Kart ve Mumcu savcılığa şikayet edildi
Bu açıklamalardan sonra Şemdinli'de kitabevi bombalanan Seferi Yılmaz'ın avukatları, CHP lideri Baykal, CHP'li Atilla Kart ve ANAP lideri Erkan Mumcu hakkında "adil yargıyı etkilemeye çalıştıkları" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Hakkari Barosu avukatlarından Mehmet Ekici, şikayet dilekçesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca işleme konması talebiyle bugün (Perşembe) Şemdinli Cumhuriyet Savcılığına verdi.
Aşkın davasıyla ilgili konuşanlara inceleme
Büyükanıt'a dair suçlamalar ve iddialar konusunda görüş bildirmekte güçlük geçen hükümet üyeleri, Rektör Aşkın'ın tutukluluğunun tartışıldığı dönemdeyse başta CHP lideri Baykal olmak üzere, Aşkın'ı ziyaret eden rektörleri, tutuklamayı eleştiren TÜSİAD'ı ağır şekilde eleştirmişti.
Hemen ardından da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, onunla birlikte hareket eden 77 rektör hakkında yargıya müdahaleden inceleme başlattı. Başsavcılık, incelemesini CHP lideri Baykal, CHP'li Kemal Anadol ve Haluk Koç ile Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'u kapsayacak şekilde genişletti.
Gelinen aşamada ise hükümet, Şemdinli İddianamesi'yle ilgili "dengeli" açıklamalar yaparak ordu ile hükümet arasında artan gerilimi savcı hakkında inceleme başlatarak aşmaya çalışıyor.
Hükümet ve muhalefet yargıya müdahale etmedi mi?
Adalet Bakanı Cemil çiçek, 24 Mayıs'taki TBMM birleşiminde Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılması planlanan Osmanlı Ermenileri Konferansıyla ilgili şu konuşmayı yapmıştı : "Hükümet olarak bir yetkimiz olsaydı gereğini yapardık. Keşke, Adalet Bakanı olarak dava açma yetkimi devretmeseydim. Şimdi, YÖK ne yapacak onu merak ediyorum, şimdi, Boğaziçi Üniversitesi ne yapacak onu merak ediyorum; milletimiz de merak ediyor. Bu ciddiyetsizlik, bu sorumsuzluk, bu millete küfretme, bu milletin nüfus cüzdanını taşıyanların bu milletin aleyhine propaganda yapma, ihanet etme dönemini artık kapatmamız lazım. Çünkü, milletin vicdanı rahatsız oluyor". Konuşmadan bir gün sonra Üniversite Rektörlüğü, konferansı erteleme kararı almıştı.
30 Kasım 2005'te Financial Times gazetesine demeç veren Dışişleri Bakanı Abdullah Gül henüz mahkeme karşısına çıkmamış olan Orhan Pamuk için "hapse girmeyeceğinden eminim" diye konuşmuştu.
Ertelenen Osmanlı Ermenileri Konferansı'nın Eylül sonunda yeniden düzenlenmesinin Bölge İdare Mahkemesi kararıyla durdurulması üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan şu tepkiyi göstermişti:
"Konuyla ilgili verilmiş olan kararı ben Tayyip Erdoğan olarak asla tasvip etmiyorum ve buna inanmıyorum. Çünkü ben, özgürlüklerin en geniş anlamda yaşandığı bir Türkiye'de yaşamak istiyorum. Şu anda müzakeresi yapılan, bugün tartışması yapılan Ermeni konusunda da yargı makamının, buraya katılacak konuşmacıların bana göre kariyerini tartışma hakkının olmadığını ilan etmek istiyorum. Böyle bir hak kendisinde yok. 'Bunun sponsoru kimdir, parası nereden geliyor', bunu da araştırma hakkı kendine ait değil."
Konferans, bir önceki toplantının ertelenmesine yol açan Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in "başka bir üniversitede yapılabilir" tavsiyesiyle Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilmişti.
TCK ve Basın Kanunu'nda "yargıya müdahale"
Türk Ceza Kanunu'nun "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı 288. maddesine göre de, "(1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
"Yargı görevi yapanı etkileme" başlıklı 277. madde de bu nitelikte bir suçlama olarak görülebilir. Buna göre, "(1) Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır".
"Yargıyı etkileme" başlıklı 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 19. maddesine göre, "Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, iki milyar liradan 50 milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda on milyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmi milyar liradan az olamaz. Görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında da birinci fıkrada yer alan cezalar uygulanır." (EÖ/EK)