Gazete Körfez muhabiri Ayça Ertan konuyla ilgili olarak TARİŞ'e Bağlı Zeytin Birlikleri Başkanı Cahit Çetin ile görüştü.
İmzalanan protokolün içeriği nedir?
Ormanların köy tüzel kişiliklerine verileceği söyleniyor ancak bunun miktarı henüz belli değil . Ayrıca bu alanların köylüye verilmesi durumunda, alanların ekilir hale getirilmesi için yapılacak çalışmalar bir hayli masraf gerektiriyor. Bunu da köylünün karşılaması pek mümkün değil. Dikilecek her zeytin ağacını biz destekleriz fakat bizim için önemli olan bunun kullanılış amacıdır. İhracatçı Birliği'nin tüzel kişilik olarak zeytin plantasyon alanlarını kullanabileceğini zannetmiyorum. Böyle bir çalışma yaparsa farklı bir işletme kuracaktır.
Öncelikle İspanya'dan plantasyon için getirilecek zeytine değinelim. Bu zeytinler daha önce edindiğimiz bir deneyimden yola çıkarsak, dalların kurumasına yol açan bir hastalık yaymıştır. Oranın zeytininin bizim topraklarımıza uygunluğu araştırılmalıdır. Örneğin; Aydın yöresinde görülen bir mantar hastalığı Türkiye'ye dışardan girmiştir. Tarım Bakanlığı Zeytincilik Enstitüsü'nün bu konuda olumlu çalışmaları var bunlardan yararlanılabilir. Şüphesiz ki, ihracatçıların teşvikinden çok üretici teşvik edilmelidir . Ayvalık'ta imzalanan protokolle başlatılan proje köylüyü zeytin alanlarıyla buluşturmanın dışında farklı amaçlar içeren bir projedir.
Zeytin üretimindeki dengesizlik neden kaynaklanıyor. Bu yıl zeytin az diye fiyatlar çok fazla. Bunun nedenleri nelerdir?
Bunun sebebi başta Türkiye'deki IMF destekli tarım politikalarının yanlışlığıdır, ikinci olarak eğitimsizliktir. Çiftçinin eğitilmesi çok önemli. İspanya dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisidir. En büyük olmasının sebebiyse "var-yok" periyodunu en aza indirmesi dir. Örneğin "var" senesinde 1 milyon ton zeytinyağı alan İspanya "yok" senesinde 650 bin ton zeytinyağı alabilmektedir. Bizde ise "var" senesinde 220 bin ton "yok" senesinde 40 bin ton ürün alınmaktadır. Bu noktada Uluslararası Zeytin Komitesi (UZK) devreye giriyor. UZK'ya verilecek 500 bin dolarlık aidatın boşa gittiği söyleniyor ancak UZK'dan edinilecek bilgiler zeytin üretiminde çok daha büyük kaynakların yaratılmasını sağlayacaktır . Eğitim zeytincilik sektöründe vazgeçilmez bir esastır. Aidatı fazla diye UZK'dan çıkılmasını çok yanlış buluyorum. "Var-yok" senesi arasındaki üretim farkını ancak eğitimle indirebiliriz . Budama, gübreleme ve ilaçlama teknolojileri gelişmediği için Türkiye her sene en az 100 bin ton zeytin kaybına uğramaktadır.
Bir yandan destekleme kaldırılırken diğer yandan doğrudan gelir desteği devreye sokuldu...
Türkiye'nin yakın gelecekteki ana hedefi çiftçinin tarımsal faaliyetleri sürdürebilecek uygun şartları hazırlaması olmalıdır. İthalatın teşvik edilmesi yerine üretimin teşvik edilmesi şarttır . Tarım ülkesi olan Türkiye'nin gıda maddelerini ithal eder hale gelmesi, buğdayı, mercimeği dahi dışardan alır hale gelmesi ülkemizin özellikle dışa bağımlı bir ülke haline getirilmek istendiğini gösteriyor. Bugün Avrupa Birliği'ne girilmesi düşünülüyor fakat bu tarz bir ekonomiyle rekabet ortamına girilir mi sizce. O ülkelerin ekonomileriyle baş etmek mümkün mü acaba? Avrupa'da, Amerika'da çiftçiye yüklü derecede sübvansiyon veren ülkeler bizim çiftçimize verilen sübvansiyonların kaldırılmasını istiyor .
Kooperatiflere verilen kredi miktarları bankaların ticari kredilerinin seviyesine çıkarılıyor. Ticari faizlerle tarımın yürümesi mümkün değil . Bir yandan tarımın bitirilmesi için politikalar üretilirken diğer yandan doğrudan destekleme adı altında çiftçiye para verileceği söyleniyor. Benim kanımca bu çiftçiye " üretim yapma evde yat " demek anlamına geliyor. Dönüm başına on milyon lira hesabıyla verilmesi planlanan bu paranın gelmesiyle çitçi sübvansiyonunu, primini kaybediyor, elektriğe, ilaca yapılan yardımı, ithal mallarda gümrük avantajlarını kaybediyor. (AE/EK)