* Fotoğraf: Pixabay
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) verilerine göre, Türkiye'de uzun yıllar su/tarım yılı ekim-kasım yağışları 107,7 milimetre ölçüldü. Geçen yılın su/tarım yılı 2 aylık döneminde 56,4; bu yılın su/tarım yılı 2 aylık döneminde ise 76,2 milimetre yağış düştü.
Buna göre, Türkiye'de 2021 su/tarım yılı 2 aylık yağışlarının, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 29 azaldığı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 arttı.
2022 su/tarım yılı 2 aylık yağışları Burdur, Konya, Aksaray, Karaman, Nevşehir, Malatya, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye çevreleri ile Güneydoğu Anadolu’nun büyük kısmında normallerine göre yüzde 60’tan fazla azalırken, Antep, Kilis ve Urfa çevrelerinde bu oran yer yer yüzde 80’lerin üzerine çıktı.
TIKLAYIN - Türkiye: 2021'deki yağışlar son 20 yılın en düşük seviyesinde kaldı
En az Kilis, en çok Rize
Bu yılın su/tarım yılı 2 aylık yağışları 15,8 milimetre ile en az Kilis'te, 354,9 milimetre ile en fazla Rize'de ölçüldü.
Normaline göre yağışlar 2 aylık dönemde sadece Kırklareli ve Dersim'de arttı. Geçen yıla göre yağışlar 19 ilde azaldı.
2021 su/tarım yılı 2 aylık yağışları normaline göre en çok düşüş yüzde 62 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kayıtlara geçti. Bölgenin su/tarım yılı yağışları son 22 yılın en düşük seviyesinde kaydedildi.
Yağışlar geçen yıla göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç tüm bölgelerde artış gösterdi.
İklim krizi, nüfus, mega kentler…
Verileri AA’ya değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Güven Özdemir, Türkiye'de kuraklığın hız kesmeden etkisini göstermeye devam ettiğini ve devam edeceğe benzediğini belirterek şunları söyledi:
"Dünya nüfusunun artması, mega kentlerin kurulması, çeşitli sebeplerden dolayı kentlere göçün artması, çarpık büyüme, sanayi devriminden sonra atmosferdeki sera gazlarının hızla artması ve buna bağlı olarak ısı adalarının atmosferde geniş alanları kapsaması küresel ısınmaya ve kirliliğe neden olmaktadır. Bu da beraberinde meteorolojik kuraklığı ön plana çıkarmaktadır.
“Yağış azalmakta, kuraklığın oluştuğu bölgelerde su rejimi hızla olumsuz olarak etkilenmektedir. Akarsularımız, nehirlerimiz buna bağlı olarak göl, gölet, barajlarımızda yeterli bu toplanamamakta ve kurumaktadır. Dolayısıyla meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklığı ön plana çıkarmaktadır. Tarım alanları ve diğer ekili alanlar da tarımsal kuraklıktan dolayı çok büyük ölçüde zarar görmektedir."
Yanlış tarım ve su politikalarının etkisi
Tarım sektöründeki olumsuzluğun en önemli nedenlerinden birinin iklim krizi olduğunu ifade eden Özdemir, iklimin tarımdaki üretim seviyesinin en önemli belirleyicisi olduğunu ancak yanlış sulama sisteminin değiştirilmesinin etkili olabileceğini kaydetti:
"Meteorolojik kuraklık dolayısıyla ortaya çıkan tarımsal kuraklık, tarımsal üretimdeki düşüş, tarım alanlarının sulama sistemlerinin modernize edilmesi ile azaltılabilir. Toplam sulanabilen yaklaşık 9 milyon hektar alanın hala 3 milyon hektarı sulanamamaktadır.
TIKLAYIN - "Ülkeler az su gerektiren tarım ürünlerine yönelmeli"
“Önümüzdeki yıllarda tarım alanlarımızın sulama sistemlerinin iyileştirilmesi çalışmalarına hız verildiği takdirde kuraklıktan dolayı oluşan üretim düşüşü belli ölçüde azaltılmış olacaktır.
“Ülkemizde tarımsal alanlar büyük ölçüde ilkel sulama sistemi ile sulanmaktadır. Bu sistemle tarım alanları ülkemizdeki suyun yüzde 70’ini kullanmaktadır. 1 kilogram domates yetiştirmek için 200 litre su sarfiyatı söz konusudur."
Kuraklıkla mücadele nasıl olmalı?
Dr. Öğretim Üyesi Özdemir şu önerileri sıraladı:
- Su korunmalı ve biriktirilmeli.
- Sulama etkin bir şekilde kontrol altına alınmalı.
- Ekim ve hasat tarihleri iklim şartlarına göre yeniden planlanmalı.
- Günümüzde artan orman yangınları ile ilgili tedbirler alınmalı ve artırılmalı.
- Tarım alanları ve yerleşim alanlarının yeniden belirlenmesi ve seçilmesi için mikrometeorolojik ve klimatolojik şartlar göz önünde bulundurulmalı.
Türkiye "su sıkıntısı çeken" bir ülke
Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil, hatta tam tersine yılda kişi başına düşen bin 519 m3'lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke konumunda. Susuzluğun arkasındaki tek sebep de iklim krizi değil, ülkedeki yanlış tarım, sulama ve kentleşme politikaları iklim krizinin yarattığı kuraklıkla mücadele etmekten epeyce uzak olduğu gibi tetikleyici dahi olabiliyor.
Ayrıca, Türkiye nüfusunun 2030’da 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının bin 120 m3'e gerileyeceği öngörülüyor. Bu öngörüler, Türkiye’nin “su fakiri” olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor.
2021 su/tarım yılına ilişkin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından hazırlanan “2020-2021 Su Yılı 12 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu”na göre, 2021 su/tarım yılı yağışları, normal değerlerin ve geçen yıl aynı dönem yağışlarının altında gerçekleşti.
Yağışlarda uzun yıllar verilerine göre, belirlenen normale kıyasla yüzde 19, 2020 su/tarım yılı yağışlarına göre yüzde 16 azalma yaşandı. Metrekareye düşen yağış miktarı da 465,5 milimetre olarak gerçekleşti. Uzun yıllar ortalamasına göre normal değeri 574 milimetre olan yağışlar, geçen yıl 552,6 milimetre olmuştu.
Durum dünya açısından da parlak değil. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Ekim ayında yayımladığı bir raporda iklim krizinin küresel çapta su krizine neden olacağının bir kez daha altını çizerek 2050’ye kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının su sorunu yaşayacağını kaydetmişti.
2018’de dünya çapında 3 milyar 600 milyon kişinin yılın en az bir ayı su kaynaklarına erişimde sıkıntı yaşadığını duyuran örgüte göre, bu sayı 2050’ye kadar 5 milyarı aşacak.
(TP)