Bu durum öğrencilerin eleştirel yargıda bulunmayı öğrenebilmeleri için, tarih derslerinde filmlerden gerçekten öğretici bir şekilde nasıl yararlanılacağı gibi kritik bir soruyu gündeme getiriyor.
Atılması gereken ilk adım, işitsel-görsel malzemeleri uygunsuz ve kimi zaman zararlı biçimde kullanmaktan kaçınmak için öğretmenlere bu alanda daha çok eğitim vermektir.
(...) Tarih öğretmenleri için aşılması gereken asıl güçlük aşağıdaki bariz paradoksları gösterebilmektir.
* Birincisi, belgesel dediğimiz görüntüler asla "gerçekliğin" kendisi olamaz; çünkü gerçekliğin bir kısmına tek bir kişinin bakış açısını sunarlar ve gözlemcinin konumu ve işleviyle, hedef kitleyle, açıkça belirtilmiş ya da gizli hedeflerle bağlantılı etkiler taşırlar.
Dolayısıyla amaç gizli gündemi açığa çıkarmak, yaratıcının öznelliğine işaret etmek, kısacası gerçekliğin her özgül sunuluşunda küçük ya da büyük çaplı kurmaca unsurunu ortaya koymak olmalıdır.
* İkincisi, tür ve üslupların çeşitliliğine, Avrupa film yapımcılığındaki ulusal geleneklere ve film yönetmeninin kişiliğine bağlı silinmez damgaya rağmen, kurmaca filmin aslında kolektif hayal gücünün son derece berrak bir dışavurumu olduğunu göstermek zorunludur.
Bakış açısının (çekilen ülkeyi, çekim tarihini ve yönetmeni bilmemizden dolayı) açıkça belirlenebilir ve seyirci kitlesinin (sinemalarda veya daha sonra televizyondaki gösterim sırasındaki) tepkisinin ortaya konabilir olması nedeniyle kurmaca filmler veril:! bir toplumdaki kamuoyunu, tutumları ya da kolektif algılamaları yansılar paha biçilmez göstergelerdir.
Farklı uyruklardan kişilerin çektikleri filmleri karşılaştırmak, başka halkların dünyayı nasıl algıladıklarını analiz etmenin ve anlamanın iyi bir yoludur. Bunu ortaya koymak amacıyla I. Dünya Savaşı üzerine çeşitli filmlerden bir dizi kısa parça gösterilecektir.
(Bunlar bir belgesel montaj ile şu üç kurmaca filmdir: G. W. Pabst'ın çektiği Alman filmi "Batı Cephesi", R. K. Bernard'ın çektiği Fransız filmi "Tahta Haçlar" ve V. Pudovkin'in çektiği Sovyet filmi"St. Petersburg'un Düşüşü")
(...) Her durumda sinema ile etkin bir bileşeni olduğu toplum arasındaki ilişkiler çok yönlü ve karmaşıktır. Öğrenciler bu ilişkiyi analiz ederken epeyce şey öğrenebilirler.
Sınıflarda sıklıkla yapılan gözlemlerden elde edilen bulgular, filmler veya film parçalan üzerinde titizlikle ve heyecanla yapılan analizlerin sonuçta gençlerin sinemayla ilişkilerindeki temel bir unsuru, yani seyirci olarak alınan keyfi yok etmediğini göstermiştir. Böyle bir çalısına, sinemasal görüntüleri deşifre etmekten duyulan tatminle o keyfi daha da artırmaktadır.
Önümüze iddialı hedefler koymalıyız. Öğretmenlerin ve onlar aracılığıyla öğrencilerin 20. yüzyıla özgü bu tarih malzemesini, yani hareketli görüntüleri daha bilinçli kullanacak hale gelmelerini sağlamalıyız.
Film bakış açısı kavramını, karşı taraftan yapılmış çekimi ve dolayısıyla başka bir kişinin görüş noktasını (bir şeye farklı açılardan bakmanın avantajlarını sergileyerek) tartışmak için çok somut bir hareket noktası sunar. Belgeselde nelerin "kurmaca" olduğunu ve "eğlendirme" amacına dönük olanlar da dahil kurmaca filmlerde nelerin belgesel değer taşıdığını belirleyip irdelemeyi öğretmeliyiz.
Pratik örneklerden yararlanarak, görsel-işitsel malzemelere eleştirel bir yaklaşımı geliştirmeye yardımcı olmalıyız; böylece ister belgesel, ister kurmaca olma iddiasını taşısın, ister en kaba klişelere, ister en incelikli imalara başvursun, sinema dilindeki çeşitli fikirleri analiz etme yeteneği kazanılmış olur.
Aynı zamanda "belgesel" bulguların niteliği, tarih analizinin yöntemleri ve önlemleri üzerinde düşünmeliyiz. Öğrencilerin dikkatini görüntülerle oynamanın yol açtığı özel sorunlara çekmeliyiz; yani onlara eleştirel yargı gücünü kullanmayı, filmin toplumumuzdaki konumu ve gerçek olayla nasıl bir ilişki içinde olduğu üzerine düşünmeyi öğretmeliyiz.
Filmin işlevi göstermek mi, yoksa saklamak mıdır? Dünyayı anlamaya yardımcı olmak mıdır? Duygulan harekete geçirmek midir? Açıklamak mıdır? Yoksa başka bir şey midir? (...) (DC/NE/NM)
* Nurettin Elhüseyni'nin çevirdiği yazıyı Tarih Vakfı'nın çıkardığı Toplumsal Tarih dergisinin Kasım 2003, 119. sayısından özetleyerek aldık.
* Bu yazı, yakında Tarih Vakfı Yayınları arasında "Tarihi Öğrenmek ve Öğretmek" dizisinden çıkacak olan Tarih Öğretiminde Çoğulcu ve Hoşgörülü Bir Yaklaşıma Doğru adlı kitapta yer alan makalelerden biri.
* Yazar Dominique Chansel'in Beyaz Perdedeki Avrupa: Tarih Öğretimi ve Sinema adlı kitabı da daha önce aynı diziden yayımlanmıştı.