Batman Barosu Başkanı Zekeriya Aydın da, "ülkece mücadelesi verilen temel sorunun 'Yasa Devletinden' 'Hukuk Devletine' geçiş sorunu" olduğunu belirtti.
Aydın, bunların tamamen farklı yönetim modelleri olduğunu kaydederek "Yönetenden-yönetilene, ekonomi, yönetim ve hukuki yönden tamamen dönüşmeyi gerektirmektedir. Bu karara ve gösterilen çabalara herkes uymalı, dönüşüme katkı sunmalıdır" dedi.
Yargının siyasallaşması
Tanrıkulu, yargının bağımsızlığının kurumsal güvencelerinin olmadığı, mevcut güvenceler konusunda bir geri gidişin söz konusu olduğu dönemde, bir de yargının siyasallaşması sorunu ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.
"Bir taraftan siyasal iktidarın, yargıç ve savcı atamalarından başlamak üzere bütün yargılama sürecine müdahalesi, diğer taraftan ise yargıç ve savcıların devlet ideolojisi karşısında bağımsızlığı.
"Devletin ideolojisinin olmaması gerektiği kabulünden hareket edersek, bugünkü sorunun aynı zamanda ideolojik bağımsızlık olduğunu söyleyebiliriz. Hakim ve savcılarımız, demokrasinin ve hukukun evrensel değerlerini ve insan haklarını kabul edebilir. Ölçülerden önce kendilerini devlete, hakim ideolojiye bağlı hissediyorlarsa bu noktada ciddi bir sorun vardır. Ve bu sorun kurumsal bağımsızlıktan daha ciddidir. Ve bize göre çözülmesi gereken sorun öncelikle bu sorundur."
Aydın da, toplum hukukunun ve anayasal düzenin, hukukun üstünlüğüne uygun bir biçime dönüşmesi için çabaların devam etmesi gerektiğini söyledi; hukukun üstünlüğünün ve demokratik işleyişin konjonktürel korkulara feda edilmemesi gerektiğini belirtti:
"Toplumsal gelişme, 'konjonktürel' korkular yaratılarak, daha fazla sekteye uğratılmamalıdır. Aksi takdirde hukukun evrensel değerlerinin ve uygar dünyanın yakalanması mümkün değildir."
"Avukatların emeği sömürülüyor"
Tanrıkulu, yeni yasal düzenlemeyle savunma mesleğinin mensupları olan avukatlara, yargılama sürecinin başından itibaren büyük sorumluluk yüklendiğini, bu sorumluluğa karşın ödenen ücretlerin adil olmadığını da belirtti.
"Bu sorumluluğun ağırlığına karşın ödenen ücretler adil ve hizmetin karşılığı olmaktan uzaktır. Bu hizmetleri veren meslektaşlarımızın emeği sömürülmekte ve verilen hizmet angarya haline gelmektedir. Aralık ayında yürürlüğe girecek olan yeni tarifede bu hizmetlerin adil karşılığının olması için de çalışmalarımıza ara vermeden sürdüreceğiz. Keza baroların da bu anlamda kurumsal sorumluluğu artmıştır."
"Sağduyuya ihtiyacımız var"
Kürt sorununun çözümünde şiddetin bir yöntem olmaması gerektiğini ifade eden Tanrıkulu, şöyle konuştu:
"Sorunun çözümü, şiddet dışındaki demokratik yöntemlerdir. Demokrasi, tüm kurum ve kurallarıyla eksiksiz uygulanmalı, içselleştirilmesi sağlanmalı, özgürlükler geliştirilmeli ve hukuk kuralları tam olarak uygulanmalıdır. Son günlerde yaşanan linç girişimleri kaygı vericidir. Bunun bir tepki olarak hoş görülmesi vahim bir durumdur. Önü alınmadığı, kınanmadığı, karşı çıkılmadığı ve hukuk içinde cezalandırılmadığı taktirde, önlenemez bir karşı karşıya gelme durumunun yaşanacağını görmek gerekmektedir. Sağduyuya ihtiyacımız var. Bu konuda toplumun bütün kesimlerinin sorumluluğu da ortaktır."
Batman Barosu Başkanı Aydın da, başta Kürt sorunu olmak üzere, ülkedeki sosyal sorunları 'terörize' ederek çözme anlayışını, hukukun ve uygarlığın evrensel değerleri karşısında tarihin reddettiğini kaydetti.
"Bu gerçeklikten hareketle, Sayın Başbakan'ın ülkede arzulanan demokratik yaşamın, huzur ve barış ortamının sağlanması konusunda bürokratik iktidarların dışında, sivil yaşamın ana dinamiklerinden olan ülke aydınları ile bir araya gelerek görüşlerini alması ve yine bu amaçla gerçekleştirdiği bölge ziyaretini son derece anlamlı ve umut verici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz." (TK)
* Bu haber, Batman Gazetesi ve Diyarbakır Söz gazetelerinden derlendi.