12 Eylül'ü tutuklu ya da tutuksuz yaşayan kadınlar anlattıklarının 12 Eylül sorumlularının yargılanmasında da aydınlatıcı belgeler olacağını söylüyor.
Eylül kadınları...
Sivil toplum örgütü (STK) çalışanı, oyuncu, gazeteci, mimar, yapımcı... Çeşitli meslek gruplarından yaklaşık yirmi kadın Bilgi Üniversitesi'nin Kuştepe Yerleşkesinin bir dersliğinde buluşmuşlar.
Aralarında Gökçe Sezer, Ümit Sezer, Elmas Değerli, İlknur Adalı, Filiz Karakuş, Esra Koç, Aliye Özlü, Özlem Eren Türkmen, Münibe Karkuş, Seher Şentürk, Gönül Morgül, Gülten Kaya'nın da bulunduğu bu kadınları uzun yıllar boyunca ortaklaştıran 12 Eylül olmuş.
Ama artık buluşmalarının daha önemli bir sebebi var: 12 Eylül'e dair sözlü tarih çalışması yapmaları.
Yapımcı Kaya "Kimisi içerde kimisi dışarıda, 12 Eylül'ü yüzlerce kadın yaşadı.Biz burada sayıca azız. Ama zaten birbirimizden hiç kopmadık. Buluştuk, birbirimize anlattık, birbirimizi dinledik. Şimdi yine anlatıyoruz" diyor.
Kaya projenin önemini şöyle özetliyor: "Benim 'eylül kadınları' dediğim bu belgeselle birlikte her şeyden önemlisi döneme dair geleceğe arşiv oluşturacak tanıklıklar kalacak".
12 Eylül'de çocuk olmak
Oyuncu Gökçe Sezer'in babası 12 Eylül döneminde cezaevindeyken o bir yaşındaymış. Annesi Ümit Sezer'le katıldığı sözlü tarih çalışması için "Ben o dönemi çok küçük bir çocuk olarak yaşadım. Anlatacaklarımsa bir çocuğun gözünden 12 Eylül olacak. 12 Eylül'de çocuk olmak nasıldı? Onu anlatacağım." diyor.
Gazeteci Esra Koç, "Aradan 26 yıl geçmiş. Bu insanlar çok acı çekti. Ruhsal derin yaralar alındı. Şimdi böyle bir katılımla bu çalışma çok iyi oldu" diyerek belgeselin bir yandan da çok keyifle devam ettiğini ifade ediyor.
"Travmaların nedeni 12 Eylül'le yüzleşemedi toplum"
"Son dönemde sinemaya yansıyor ama o dönem hiç belgelenmedi. Toplum hala 12 Eylül'le yüzleşemedi. İlk defa böyle bir şey yapılıyor. Birileri yapmalıydı. Üstelik 12 Eylül'ü hazırlayan bir dönem de var öncesinde yani yaklaşık 40 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Bugün yaşanılan travmaların temelleri o dönemde atıldı" diyen İlknur Adalı'ysa kendisiyle birlikte o dönem cezaevine girenlerin yaş ortalamasının çok düşük olduğunu söylüyor.
"Hepimiz çocuktuk. Biz toplumu değiştirmek, dönüştürmek için yaptık ne yaptıysak. Son yıllarda arkadaşlarım ölüyor. Ölümlerin ardında 12 Eylül'ün etkileri var. Artık yargılanmalar başlasın. Cuntacıların uzun ömrü olsun ki yargılanabilsinler."
"Yargılansın artık cuntacılar"
Şentürk, 78'lilerin çıkış noktasının 12 Eylül sorumlularının yargılanması olduğuna dikkat çekiyor.
"2004'te kamu yasaklanmaları kalktı ama geçici 15 madde cuntacıları, generalleri koruyor. 'İlk önce bu madde kaldırılsın' diye yola çıktık. Gerçekleri araştırma komisyonları kurarak 12 Eylül'de hayatını kaybedenler, ceza alanlar adına İçişleri Bakanlığından bilgi istedik. Devlet verir mi vermez mi belli değil."
Şentürk, "Tanıklık yapmak istiyoruz. Dönemin açığa çıkmasını istiyoruz. Belki devlete gerçekleri araştırma komisyonları kurdurtamayacağız. Ama biz yapmak için uğraşıyoruz. Kitap, belgesel, doküman ne olursa... İleride mahkemeler kurulduğunda hepsinin yardımı olacak" diyor.
"12 Eylül hiç bitmedi ki"
Adalı devam ediyor söze:
"Her Kürt operasyonunda evim basılıyordu ki ilgim bile yoktu. Süreç devam ediyor. Tehditler, ölümler yine var ama basına yansımıyor ki."
Karakuş söz alıyor sonra: "Sol hareketi marjinalleştirdiler. Şuan cezaevindeki insanlar daha ağır şartlarda yaşıyor. Adil Can Metris'te yaşamını yitirdiğinde herkes ayağa kalkmıştı. Şimdi sadece ölen kişinin ailesi basın açıklaması yapıyor. Onlar da linç edilmeye kalkılıyor. Biz bile destekleyemiyoruz.
"Biz o günleri yaşamasaydık şimdi durum daha kötü olurdu ama içimizdeki acıyı 26 yıldır soğutamadık." (EZÖ/KÖ)