20-26 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen İstanbul 2011 Onur Haftası etkinlikleri kapsamındaki panel, atölye, forum ve film gösterimlerinde tabu teması, beden, eşitlik ve ayrımcılık gibi temel konular ele alınıyor.
Dün (21 Haziran) "Tabularımıza arkadan yaklaşmak" paneli, Koç Üniversitesi'nden Hülya DURUDOĞAN'ın "Judith Butler ve Queer Etiği" adlı yazısıyla ilişkilendirdiği tabu temasının sunumuyla başladı.
Tabu; kutsal ve mundar
Durudoğan, tabunun iki yönlü anlam yapısından bahsetti. Butler'ın Ankaradaki konuşmasından örnekler veren Durudoğan, queerin ahlaki bir temele dayanmadığı, felsefi bir etik olduğu üzerinde durdu.
"Hem kutsal hem de mundar anlamlarıyla karşımıza çıkan tabu, bu belirsizliği taşımaya devam ediyor. Toplumsal cinsiyetin doğal olmadığını ve kimliklerin iktidar ilişkilerince kurulduğunu öne süren queer etiğine göre, asla tanıyamayacağımız insanlara karşı yükümkülüklerimiz vardır ve bu sorumluluk sadece onları tanımakla sınırlı değildir. Kendimizi bizden farklı olanlara, ayrımcılığa adamamız gerek. Bu sorumluluklar yerine getirildiği takdirde, yeni bir insanlık konsepti oluşur ve şimdiye kadar görmediğimiz bir insanlaşma başlar. Queerin adalet ve eşitlik adına gerektirdiği güçlü kanı budur."
Foucaultcu yaklaşımdan da bahseden Durudoğan sözlerine şöyle devam etti: "Özne olarak tanınabilmek ve toplumda bir yer edinebilmek için bize dayatılan normlara tabii olmak gerekir, aksi takdirde insan sınırlarının dışına çıkılır ve bir hiçe dönüşülür. Bu tabiiyet kurallarına karşı çıkabiliriz, onları dönüştürebiliriz fakat tamamen yok edemeyiz."
Beden-iktidar ilişkisi
Bilgi Üniversitesi'nden Rahmi Öğdül "Tabulu ve Tapulu Bedenler" başlıklı bir sunum yaptı. Öğdül, iktidarın bedeni biçimlendirme hareketinin tek taraflı olmadığını, bedenin de buna cevap verdiğini söyledi.
"İnsanlar yasakları ve tabuları yıkmaktan haz alıyor ve iktidar da bunu piyasaya yeni ürünler sürerek kullanıp bedeni sömürmeye devam ediyor" diyen Öğdül, her zaman iktidarın kucağında olduğumuzu söyledi, bu işi sadece yasaların değil semiyotik reklam dilinin de yaptığını belirtti.
Öğdül, "Batı zihninde tam olarak adlandırılamayan tabu hem kirliyi hem kutsalı içerdiğini, Foucault'nun yerli bireylerin tabu kavramıyla modern dünyada yaşayan saplantılı nevrozlar arasında paralellik kurduğunu" ifade etti. "Her ikisi de dokunma korkusu barındırıyor. Uygarlığın oluşumu ile ortaya çıkan bir takım kurallar beden üzerindeki yasalar haline dönüştü. Bu beden yazılımı ise tüketim toplumunda gerçekleşiyor. Tabu, modern dünyada içgüdülerin bastırılması ve toplumun sağlığı için ona uymak şeklindeki bir mekanizma olarak karşımıza çıkıyor."
Son olarak, Global Action For Trans Equality 'den (GATE, Trans Eşitliği İçin Küresel Eylem) Mauro Cobral konuştu. "Sizler de bizler gibi değilsiniz, tek cinsiyetiniz var ve bununla gurur duyuyorsunuz" diyen Cobral, interseksüellik üzerinde durdu. İnterseks bedenlerin pek çoğunun "sözde" normalleştirme ameliyatlarına maruz kaldığını dile getiren Cobral, sözlerini şimdiki zaman içindeki beden politikalarına dikkat etmek gerektiğini belirterek son verdi.
26 Haziran Pazar saat 17'de Taksim'de yapılacak 2. Onur Yürüyüşüyle son bulacak olan 19. LBTT Onur Haftası, çeşitli film gösterimleri, oyun, panel, öğrenci buluşması ve forumlarla önümüzdeki günlerde de devam edecek.(ÇT)