Çocuklarına Kürtçe isim veren ebeveynler "bu isimleri teröristler kod isim olarak kullanıyor" gerekçesiyle geri çevriliyordu eskiden. Oysa köy isimlerini kod isim olarak kullanan kimseler de yok. Kimsenin amacı 'köy isimleri bahanesiyle bölücülük yapmak' değil... En insani olanı, yani köylerimizin gerçek ve şu anda kullandığımız isimlerinin, kimliklerimize de yazılabilmesini istiyoruz. Güvenlik güçleri, köyümüzün ismini sorup da, "Bizim köyün adı Süsyan'dır komutanım" yanıtını aldığında, bizi azarlamasını istemiyoruz. "Ne Süsyan'ı ulan. Ermeni misin sen! Oranın adı Çatma, Ç-a-t-m-a! Bunu kafanızın bir yerine kazıyın!" yollu yanıtlar almak istemiyoruz.
İsim değil, fiil ve üstelik emir kipli!
Allahtan, MAZLUMDER, Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesinden -milattan- önce başvuru yapıp, "İşte müzakere tarihinin ilk etkisi; bunlar hemen başladılar bölücülüğe" gibi saçma sapan tepkilere neden olmadı. Ayrıca köy isimleri değiştirilen sadece Kürtler veya Ermeniler değil, Lazların da, Asuri - Süryanilerin de köy isimleri değiştirildi... Dolayısıyla şunu kaydetmek gerekir ki; MAZLUMDER'in bu hayırlı, uğurlu çabası, bizim gibi milyonlarca isim mağduru için bir umut oldu...
Güneydoğu'da çatışmaların yaşandığı zamanlarda, özellikle yaşlılar, köylerinin 'yeni' adlarını bilmedikleri için, arama noktalarında çok büyük sıkıntılar yaşardı. Hayatı boyunca tek kelime Türkçe konuşmayan insanlar, Befircan olan köylerinin isminin Karlı veya Süsyan'ın Çatma, Civyan'ın İkiyaka olduğunu nereden bilebilirdi ki! Devlet, Kürtçe ve Ermenice olan köy isimlerini değiştirirken, hiçbir köylünün fikrini sormamıştı ki! Süsyan'ın adı, niye Çatma? Hem Çatma da ne demek; bir kere isim değil, fiil ve üstelik emir kipli!
Srangêl, Gulort, Sineva, Kotranıs, Alekan, Sekran artık yok!
Sırf insan ve köy isimlerinde yapılan tahrifatlar, değişiklikler, binlerce aksaklığa, mağduriyete neden oldu. Bunları tek tek örneklendirmenin pek bir anlamı yok. Üstelik köy isimlerinin değiştirilmesine yönelik tepkinin kaynağını, illaki bir mağduriyetin oluşturmasına da gerek yok.
Ayrıca ortada şöyle kritik bir husus da var: Nasıl ki Güneydoğu'da, Arapça ve Kürtçe isim taşıyan köylere, Türkçe isimler uydurulduysa, Hakkari-Yüksekova'da da, büyük oranda Ermenice olan köy isimleri üzerinde, ciddi bir tahrifat yapıldı. Yukarıda saydığım Civyan, Süsyan, Befircan bu köylerden sadece üçü. Tek oturuşta, Vezireva, Badeva (Bedava değil!), Srangêl, Gulort, Sineva, Bêsıtkê, Ştazin, Baştazin, Kotranıs, Alekan, Sekran, Pizalan, Member, Manisê, Marünis, Tıloran, Kerpêl, Xırvate, Pıştkesrê, Êkmal, Oremar, Berdereş, Şüke ... gibi daha yüzlerce köyün 'eski' isimlerini sayabiliriz. Hepsi de kendine has anlamlar taşıyan bu isimlerin şu an hiç biri 'resmiyette' yok. Tabii ki gerekçesi de! Ancak insanlar hala birbirinin köyünü sorarken, 'eski', yani gerçek isimleri kullanıyor. Hatta yüzlerce kabile, aşiret, köy ismiyle simgeleşiyor. Gullordi'leri, Befircani'leri, Darayi'leri, Oremari'leri, birbirinden ayıran şey, köylerinin isimleridir.
Madem öyle, niye böyle?
Kürtçe isimlerin yöre halkı tarafından yaşatılması belki bir biçimde mümkün. Fakat eskiden Ermenilere ait olan köylerin isimleri, devletin isimlerini değiştirmesinden dolayı unutuluyor. Şu ana kadar buna karşı kimse çıkıp tek kelime edemiyordu. Ancak, eğer bundan böyle devlet AB'ye 'uyup', insan haklarına saygı gösterecekse, bizler de köylerimizin eski isimlerini isteriz. Üstelik eğer valiliğe filan dilekçe vereceksek, hakkımızda soruşturma da açılmamasını peşinen talep ederiz. Ayrıca "Yüksekova'ya kurt indi, o yüzden olağanüstü hal ilan edildi ve köylerin eski isimlerini talep etmeniz bu koşullarda bölücülüktür" gibi bir gerekçeyi de saçma bulacağımızı belirtmeliyiz. Eğer köylerimizin eski isimleri verilmezse, biz köylüler de AB'ye, Çatma/Karlı/İkiyaka/Uzunköprü/Yeniköprü gibi uydurma isimlerle girmek istemiyoruz...
Köyler bizlerin, içinde büyüyüp yaşamlarını sürdüren vatandaşların değil mi? Öyle. Peki madem öyle, niye isimler böyle? (İA/YS)