*Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
Bu coğrafyanın yok sayılan kadim halklarından biri de Süryani (Asuri-Arami-Keldani) halkı. Günümüzde Türkiye’de 25 bin Süryani’nin yaşadığı tahmin ediliyor. Bu nüfusun büyük bölümü olan 20 bin civarındaki Süryani İstanbul’da, 5 bini de Turabdin’de (Mardin ve çevresi) yaşıyor.
Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan Süryaniler, ret ve inkâr politikalarına karşı, başta dilleri olmak üzere yok olmaya yüz tutan kültürünü yaşatmak için çeşitli çalışmalar yürütüyor. Çalışmalarında ağırlık verdikleri alanlardan biri de basın yayın faaliyetleri. 2012 yılında bir araya gelen Süryani bir grup, Sabro gazetesini kurdu. Süryanice’de “Umut” anlamına gelen Sabro, Süryani halkının sorunlarını, beklentilerini, umutlarını, kültürlerini tanıtmayı hedefliyor. Demokratikleşme, azınlık hakları, geçmişle yüzleşme ve temel insan hakları meselelerini de merkezine alıyor.
2012’de yayın hayatına başlayan Sabro, aylık olarak okuyucusuyla buluşuyor. Merkezi Mardin’in Midyat ilçesinde bulunan gazetenin basımı ise İstanbul’da gerçekleşiyor. Gazete Türkçe ve Süryanice olmak üzere iki dilli yayın yapıyor. Dünyanın en eski dillerinden biri olan Süryanice, UNESCO tarafından yayınlanan Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre “ciddi anlamda tehlikede olan diller” arasında gösteriliyor.
Sabro’nun hikayesini ve kuruluş amacını gazete editörlerinden Marta Sömek’ten dinliyoruz.
“Süryanilerin hala ‘umudu’ olduğunu göstermek için”
Sabro ne anlama geliyor ve kendini nasıl tanımlıyor? Mevcut durumda Türkiye’de yayın yapan tek Süryani gazetesi mi? Kuruluş hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz?
Gazete Sabro, ilk sayısını 2012 yılının Mart ayında çıkardı. Soykırımın ardından Süryani-Asuri-Keldani kültürüne ait basın yayın organları da neredeyse “yok edildi”. Sabro da, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryani (Asuri-Arami-Keldani) halkının yaşadıklarını ve Türkiye’deki Süryanileri kamuoyu ile buluşturmak için yola çıktı. Sabro “umut” demek. Özetle, tüm soykırımlar, zorunlu göçler, yerinden edilmeler, faili meçhuller ve tacizlere rağmen Süryanilerin hala bir “umudu”nun olduğunu göstermek için yola çıktı Sabro.
Sabro dışında Süryanice yayın yapan “Neshe” isimli bir dergi var. Fakat ekonomik olarak koşullar zorlayıcı olduğu için ayakta durmakta güçlük çekiyor.
Sabro kaç dilde yayın yapıyor ve tirajı ne kadar?
Sabro, 2012’den beridir her ay Türkçe ve Süryanice olmak üzere iki dilli yayın hayatına devam ediyor. 13 sayfası Türkçe, 3 sayfası da Süryanice olmak üzere aylık yayın yapan bir gazete. Sabro’nun tirajı ise 2 bin.
Okuyucularınıza hangi yollarla ulaşıyorsunuz? Basılı yayınınız mevcut mu yoksa yalnızca internet üzerinden mi yayın yapıyorsunuz?
Soykırım politikalarının en acı noktalarından biri de anadili yok etmektir. Bugün Süryaniceye baktığımızda her ne kadar tehlike altındaki diller arasında yer alan bir dili görsek de bir dili ve kültürü yaşatmak için verilen büyük bir mücadele de var. Bu mücadelenin ayaklarından biri de Sabro, Süryanicenin yaşaması ve yaşatılmasında bir öncü görev taşıyor. Okuyucularımız genellikle baskı yaptığımız aylık gazetemize abonelik üzerinden bize ulaşıyor fakat bunun yanı sıra dijital medya hesaplarımız ve web sitemizden de güncel haberlerimiz takip ediliyor.
“Zamlar abonelerimizi büyük oranda etkiledi”
Okuyucu profilinizi nasıl tanımlarsınız? Bir azınlık gazetesi olarak yalnızca Süryanilere mi hitap ediyorsunuz? Varsa bu kişilerin Sabro’yu değerlendirmeleri üzerine neler söylemek istersiniz?
Sabro farklı halklara ve alanlara hitap ediyor, ulaşıyor. Çok farklı kimliklerden halklar, kendi kültürlerinden benzerlikler bulabiliyor Sabro’da. Hem azınlık hem de tüm halklar için bir çatı görevi görüyor Sabro, bu anlamda oldukça sıcak ve olumlu dönüşler alıyor. Fakat son zamanlarda artan posta zamlarıyla yurtdışındaki okuyucularımız fahiş fiyatlar nedeniyle gazeteyi alamıyor. Zamlar abonelerimizi büyük oranda etkilemiş durumda.
“Sadece gazete değil”
Süryani halkının çok köklü, güçlü bir tarihi ve kültürü var. Askeri-siyasal iktidarların yıkılmasından bu yana gördüğü, maruz kaldığı asimilasyon, baskı, katliam ve soykırıma rağmen sahip olduğu değerler yok edilemedi fakat büyük oranda da zayıflatıldı. İçinde yaşadığı toplumların sahip olduğu farklılık ve uyguladıkları baskılar, Süryani halkını değerlerine sahip çıkmaya daha da itti. Süryani halkının çok zor şartlar altında (bazı alanlarda bitti) verdiği mücadele bugünlere gelebildi. Süryani halkı, yaklaşık bin yıldır kendi değerlerini yasaklı ortamlarda dahi sahiplendi ve güçlendirmeye çalıştı. Yaklaşık yüzyıldır da bir göç ve yokoluş süreci yaşıyor. Bu yüzden de hem ülkede hem de diasporada çok zor şartlar altında mücadeleler veriliyor. Sabro da bu zorlu mücadelenin bir parçası olarak çalışma yürütüyor, dünyanın dört bir yanına yayılmış Süryanilerin ve birlikte yaşadıkları halkların yaşamlarına, sorunlarına ışık tutuyor. Dolayısıyla da Sabro salt bir gazeteden ibaret değil, çok daha özel bir konuma sahip.
“Nefret söylemlerine de maruz kalıyoruz”
Türkiye'nin içinde bulunduğu hukuksal, siyasal ve sosyal atmosfer sizi nasıl etkiliyor? Özellikle son yıllarda farklı birçok kesime çeşitli şekillerde yönelen nefret söylemi okurlarınıza, gazetenin abone sayılarına ya da reklam gelirlerine yansıyor mu?
Halkların verdikleri ortak mücadele ve sorunlar, Süryani halkını da etkileyebiliyor. Sabro, Süryanilerin sorunları ve yaşadıklarının yanı sıra birlikte yaşam sürdürdükleri halklara da kucak açıyor, sorunlarını ve kültürel değerlerini işliyor. Bunun yanı sıra yaşamın birçok alanına yansıyan nefret söylemlerine de maruz kalabiliyoruz fakat Sabro halklar tarafından büyük bir ilgiyle sahipleniliyor.
“Sabro kendi imkanlarıyla ayakta durmaya çalışıyor”
Basına da yansıyan 2020’de Basın İlan Kurumu’nun pandemi gibi ciddi etkileri olan bir süreçte azınlık basınına olan desteğini ertelemesi, Sabro'yu nasıl etkiledi? Yine son dönemde oluşan oldukça yüksek enflasyon oranlarının gazeteniz üzerine olan ekonomik yansımaları ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Basın İlan Kurumu’nun desteğini yalnızca bir kere aldık. Sabro kendi imkanlarıyla ayakta durmaya çalışan bir gazete. Basın İlan Kurumu bir destek vermese de en azından fahiş fiyatlara varan posta ücretlerini karşılayabilir abonelerimiz için.
“Sayfo”
Sorularımızla sizi sınırlamayalım, Süryanilerin gündemine ilişkin başka neler söylemek istersiniz?
Bethnahrin'in (Mezopotamya) en eski ve yerleşik halklarından olan, Hıristiyanlığı kabul eden ilk halk olan Süryaniler, 1915 yılında Sayfo yani “kılıç” diye adlandırılan soykırıma maruz bırakıldı. Süryaniler bu yıkımla nüfuslarının üçte ikisini kaybetti, 700 bin Süryani’den geriye yalnızca 200 bin kişi kaldı. Sayfo Süryani Soykırımı'nda yaklaşık 500 bin Süryani yok oldu, 300 bini katledildi, geriye kalan yaklaşık 200 bin kişiden de bir kısmı din değiştirip kimliğini kaybetti, bir kısmı da yaşadığı coğrafyadan göç etmek zorunda kaldı. 1915 Sayfo Süryani Soykırımı'nın yaşandığı bölgede Süryani nüfusu 200 bine düştü.
Soykırımın ardından zorunlu göçler, “Türkleştirme ve Müslümanlaştırma” politikalarıyla birçok Süryani kimliğini kaybetti, gözaltında veya “faili meçhul” cinayetlerle zorla kaybettirildi. Soykırımda katledilen Süryanilerle beraber anadilleri Süryanice de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldı. Yüzlerce yerleşim yeri Süryaniceden Türkçeye çevrildi, yayın organları kapatıldı. Soykırım öncesinde de birçok taciz, katliam, saldırı ve yok etme politikalarına maruz bırakılan Süryani halkı, Sayfo ile asimilasyon politikalarının en ağır sonuçlarına maruz bırakıldı.
Süryanice eğitim
1913-1914 öğretim yılında, Osmanlı vilayetleri ve livalarında, gayrimüslim toplumlarına ait toplam 2 bin 580 okul bulunuyordu. Bu okullardan 29’u ise Süryani halkına aitti fakat soykırımın ardından birçok kütüphane yakılıp yıkılırken, okullar da kapatıldı. 1928’de Mardin’deki son Süryani okulunun da kapatılmasının ardından, Süryaniler yaklaşık 90 yıl boyunca okul açamadı. Lozan Antlaşması’yla Türkiye’de yaşayan gayrimüslim toplulukların eğitim hakkı güvence altına alınmasına rağmen Süryanilerin okul açmalarına izin verilmedi. En temel hakları olan eğitim-öğretim hakkından dahi faydalanamayan Süryaniler, gayrimüslim olarak dahi kabul edilmediler.
Anadili eğitimi alamayan Süryaniler, kendi imkanlarıyla yalnızca kilise medreselerinde temel Süryanice eğitimi alabildi fakat bu da yeterli olmadı. Öte yandan Turabdin’deki (Mardin ve çevresi) manastırlarda Süryanice eğitim veriliyor fakat bu eğitimden de yalnızca erkekler faydalanıyor, kadınlar ve kız çocukları manastırlarda hala eğitim alamıyor. Süryanilerin verdikleri mücadeleler sonucunda 2013'te anaokulu açmalarına mahkeme kararıyla izin verildi. Ancak okuldan mezun olan öğrencilerin eğitim ve öğretime devam edebilecekleri bir ilkokulları hala yok. Okul konusunda yasal olarak bir engel bulunmazken, ekonomik anlamda birçok sorun mevcut.
Süryani Dernekleri Federasyonu (SÜDEF) daha önce bir ilkokul açılabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) başvuru yapsa da, MEB hiçbir girişimde bulunmadı. Bunun yanı sıra Süryani halkının tüm girişimleri de yanıtsız ve sonuçsuz bırakıldı. Tüm engelleme ve soykırım politikalarının hala dipdiri sürdürülmesine rağmen Süryanice bugün yoğun olarak nesilden nesle aktarılarak evlerde, kiliselerde ve manastırlarda yaşatılmaya devam ediyor. Yok olmakla karşı karşıya bırakılan Süryanice, Süryani halkının kendi çabaları ve imkanlarıyla ısrarla yaşatılarak nesilden nesle aktarılıyor. Gazete Sabro da bu mücadelenin en önemli kaynaklarından biri.
Peki, Sabro’nun geleceğe dair planları nelerdir?
Süryanilerin “umudu” olan Sabro, tıpkı Süryani halkının Süryaniceyi, kültürlerini ve varlıklarını yaşatmak için verdiği onurlu ve ısrarlı mücadele gibi tüm baskı ve engellemelere karşı Süryanilerin ve ezilen tüm halkların sesi olmaya devam edecek.
Sabro gazetesine abone olmak için:
E-posta: [email protected]
Marta Sömek’in öneri listesiMüzik: Lili Oraham Tamoorazi – Gulshiny - Süryanice Kitap: David Gaunt – Katliamlar Direniş Koruyucular kitabını tavsiye ederim. Film: Okuyuculara Kapı filmini izlemlerini tavsiye ederim. |
(DD/SO/NÖ)