Ardından Tarih Vakfı "Hikâyemi Dinler Misin?" sergisiyle geldi Diyarbakır'a. Türkiye'nin değişik illerinden değişik hak ihlallerine maruz kalan hikâyeleri tam da konuya uygun şehirde; hakları en çok ihlal edilegelen Diyarbakır'da izleyicilerle buluştu.
Doğrusu dağlarında "Önce Vatan" yazan ve neredeyse bütün zamanlarda genellikle insanı önemsemeyen bir ülkenin vatandaşı olarak, insanı öne çıkaran önemli bir sergiydi "Hikâyemi dinler misin?". En çok da hikâyesi paylaşılanlardan 66 yaşındaki Diyarbakır'lı Dilşa Özgen'in "Ölmeden önce dua okuyacak bir mezar araması"ydı asıl gerçek hikâye!
Siz bu satırları okuduğunuzda Diyarbakır 4. Kültür ve Sanat Festivali 8. gününü yaşayacak ve bir gün sonra Goran Bregoviç'in de katılacağı kapanış konseriyle sona erecek.
Şimdi belki de sormanın tam zamanıdır. Festivalle doğrudan ilgisi olmayan iki etkinliği neden yazının başına girizgah yaptım. Hemen anlatayım. İki etkinlik de kentin çok önemli iki mekanında yapıldı. Ferhat Göçer, 500 yıllık Sem'an (Gazi) Köşkünde konserini verdi. Üstelik Devlet erkânının hazır bulunduğu konserde Türkçe, İtalyanca parçaların yanında Kürtçe ve Ermenice şarkılar da söylendi. Laf aramızda bravo sesleri arasında epeyce alkış da aldı.
Tarih Vakfının sergisi ise 2000 yıllık mekânda, surların en görkemli burçlarında Mardinkapıdaki Keçi Burcunda açıldı. Bir hafta süreyle de açık kaldı.
İşte zurnanın zırt dediği yer de tam da burası! Bu yıl festival nedeniyle yalnız bu önemli mekânlar değil, Valiliğe ait hemen hiçbir mekân festival etkinlikleri için kullandırılmadı. Oysa bırakın yalnız bu mekânları kullanmayı, Belediyenin Valilikle birlikte ortak festival yapma önerisi bile vardı.
Sormadan edemiyorum, mesela Bulgaristan göçmeni Yıldız İbrahimova'nın Yemen türküsü ya da Yaylalar'ı Keçi Burcunda dillendirmesi mümkün olsaydı ne olurdu. Binler yıllık surlardan taş mı düşerdi başınıza! Ya da diğer bir takım etkinlikler için Cahit Sıtkı Tarancı müzesinin avlusu ve diğer mekânlar kullanılabilseydi kentin tanıtımı adına şık olmaz mıydı diye insan düşünüyor hani. Bundan daha iyi fırsat mı olur tanıtım için. Bir de memlekete turist gelmiyor demiyor muyuz.
Ama olsun o mekânlar kullandırılmasa da festival gücünden bir şey kaybetmemişti doğrusu. Ama doğrusu kurcalayıcı sorular hep bir yerlerden tırmalıyor insanı. Neden? Eğer diyalogsa, bir yerlerden başlanacaksa daha iyi fırsat mı olur! Kültürün, sanatın herkesleri bir yerlerde buluşturmaya çalışan evrensel ortak dili başlangıç için varken, bunun önünü kesmeye gerek var mı?
Ama bakın ne kadar da doğru diyordu festivalin açılış günü Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir : " Diyarbakır Surları sırlarını fısıldıyor. Taşlardan gelen ses umuttur, barışın sesidir." Demek ki barışın, umudun sesini halen birileri algılamaktan uzak. Nilüfer 32 yıllık sanat hayatının ancak bu evresinde Diyarbakır'a gelişini gözyaşlarıyla ve bunca yılın özrüyle karşılayarak Kürtçe de söyleyebileceğinin ip uçlarını veriyordu Diyarbakır'a.
Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali şehrin, coğrafyasının dilini diğer tüm dillerle buluşturmada önemli bir çıkış ve Türkiye için önemli bir şans. Şimdiden ip uçlarını veriyor. Gelecekte dünya Diyarbakır merkezli Ortadoğu Festivaliyle buluşacak. Şimdiden dünya aleme ilan ediyor Diyarbakır. Benden söylemesi duyduk duymadık demeyin, sonraki yıllar için hazırlığınızı ona göre yapın. (ŞD/YS)