Hayatta kalma çabasının ve içsel kızgınlıkların sanatsal formu Capoeira, kendilerini ifade etmeleri için savaş bölgesindeki Suriyeli çocuklara öğretiliyor. Londra merkezli hayır kurumu Bidna Capoeira, Suriye’deki kamplarda çocuklara dövüşsüz mücadele sanatı Capoeira’yi öğretiyor.
“2007 yılında Şam’a gittiğimde sosyal aktivite olarak sadece futbol, vücut geliştirme ve bayağı müzikler eşliğinde yapılan aerobiğin yaygın olduğunu farkettim.
“Orada bir emlak bürosu açtım. Sokak sanatı fazla yaygın olmamasına rağmen, iş çıkışı sokakta gösteriler yapmaya başladım. Kısa bir zaman sonra etrafımda Capoeira’yı öğrenmek isteyen bir gençlik oluştu.
“Ücretsiz dersler verdim. Bir minibüs kiralayarak, yatakları üstüne bağladık ve ülkenin tamamını on günde turlayarak bu sanat formunu tanıttık” diyor hayır kurumunun Suriyeli Alman kurucusu Tarek Al-Saleh.
Organizasyon zorluğu
Filistin ve Suriye odaklı çalışan kurum yakında Ürdün’de de bir ofis açıyor. 2011 yılında ayaklanmaların başlamasıyla Suriye’yi terk eden Al-Saleh geride eğittiği kişileri bıraktı. Şimdi eğitmenler, hem bu işten para kazanıyor hem de çocukların bu sporla kendilerini ifade etmelerine olanak sağlıyor.
Bugüne kadar UNICEF ve Save the Children gibi dünyanın en büyük çocuk organizasyonları ile işbirliği yapan hayır kurumu, özellikle Şam’da şu anda yabancı kurumların istenmemesiyle faaliyetlerini organize etmekte zorlanıyor.
Müzik, spor ve dansın ortaklığı
Capoeira, Brezilya’da köleleştirilen Afrikalılar tarafından geliştirilmiş, onların kızgınlıklarını müzik, spor ve dans ile ifade ettikleri mücadelelerinin simgesi haline gelmiş önemli bir araç. Temassız. Dövüşsüz. Karşılıklı danslar adeta yansıma oyunları gibi. Amaç hedef almadan kendi vücudunu kontrol edebilmek.
“Kızgınlık, kaygı gibi yoğun duyguları ifade etmek için muhteşem bir dans. Mülteci kamplarındaki çocuklar eğer şanslılarsa, futbol oynayıp arasıra gelen palyaçoları izleme fırsatını yakalıyorlar. Fakat bizim yaptığımız çok daha farklı. Her dersten sonra, kampta yaşanan önemli konuları konuşmalarını, duygularını ifade etmelerini sağlıyoruz. Örneğin; kampta birisi vurulduysa bunu konuşarak bastırılmış duygularını açığa çıkarmalarını yüzleşmelerini istiyoruz. Dansta kızlar ve erkeklerin rollerini değiştirerek cinsiyetçiliği, kalıplaşmış rolleri sorgulamalarına yol açmayı amaçlıyoruz” diyor Al-Saleh ve ekliyor:
“Aslında hayır kurumu kurmak hiç aklımda yoktu. İşadamıydım. Fakat 2010 yılında Irak-Suriye sınırında dört yıl boyunca çölde mahsur kalmış aileleri ziyaret ederek, Al Tanf mülteci kampında ilk projemi gerçekleştirdim. Bunun üzerine hayır kurumunu resmi olarak kurup, vaktimi buna adamaya karar verdim.”
Fon meselesi
2007 yılında Şam’a gidene kadar Almanya’da yaşayan hayırsever, bu sporu Köln’de yaşayan Brezilyalı toplum üyelerinden öğrendi. Geçen yıl, Capoeira’nin sosyal değişimde ve stres yönetiminde önemini belgelemek için kamplarda yazılı anketler yapmaya başladı. Mutluluk testi bunlardan birisi.
Fakat katılan çocukların adlarını öğrenmek başlı başına bir sorun. Aileler paylaşmak istemiyor. Pek çok çocuk aynı isme sahip ve doğum tarihleri tam olarak bilinemiyor. Bu da hayır kurumunun büyüyebilmesi, daha çok çocuğa ulaşabilmesi için gereken fonların alınmasında gerekli bilgilerin toplanmasını güçleştiriyor. (FG/YY)