Haberin Kürtçesi için tıklayın
Sur İle Dayanışma Platformu, İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) düzenlediği basın toplantısıyla, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hayata geçirilen kamulaştırma ve kentsel dönüşümle birlikte Sur’da yaratılan tahribatı kamuoyuyla paylaştı.
Suriçi’nin, en az 8 bin yıllık bir yerleşim yeri olduğu ve Diyarbakır Surları ile Hevsel Bahçeleri’nin 2015’te Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildiğini hatırlatan Sur İle Dayanışma Platformu, 90 kadar tescilli kültür varlığının yok edildiğine dikkat çekti.
Sur İle Dayanışma Platformu’nun basın metninde şu ifadelere yer verildi:
“34 bin insan göçe zorlandı”
“Diyarbakır Suriçi’nde en son 2 Aralık 2015’te altı mahallede ilan edilen ve hala hukuksuz ve gerekçesiz olarak sürdürülen ablukanın ikinci yılı dolmak üzere.
“9 Mart 2016’da operasyonlar ve çatışmaların bitmesinden hemen sonra dozerler ve kepçelerle başlatılan yıkım Cevat Paşa, Dabanoğlu, Fatih Paşa, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş Mahallesi olmak üzere altı mahallede taş taş üzerine bırakmadı.
“Yok edilen mahallelerden göçe zorlanan 34 bin insanın pek çoğu evlerinden eşyalarını bile alamadan çıktılar. Mahallelere hala girilemiyor.
“Topyekun mülksüzleştirme operasyonu”
“Bu göç ettirme, insansızlaştırma ve yıkım sürecinde, 2012 'de ‘riskli alan’ ilan edilmiş olan Suriçi'nin yüzde 90'ı 21 Mart 2016'da verilen Bakanlar Kurulu kararı ile kamulaştırmaya tabii tutuldu.
“Bunun ardından, kentsel dönüşüm adı altında Alipaşa mahallesi sakinlerinin yüzde 80'i evlerini terk etmeye zorlandı. Şu anda Alipaşa'nın büyük bir bölümü yerle bir edilmiş durumdadır. Yıkım ise halen devam ediyor.
“Böylelikle, Suriçi'nde topyekun bir mülksüzleştirme operasyonu gerçekleştirilmiş oldu.
“Sur’da bu yaşananlar, zorla tahliyeler ve yıkımlar vasıtasıyla, Türkiye’nin uluslararası insan hakları sözleşmeleri gereği taşıdığı yükümlülükleri ve kendi anayasası doğrultusunda garanti altına alınmış olan konut hakkını ihlal etmiş olduğu anlamına gelmektedir.
Talepler
* Suriçi’nde ablukalara son verilmeli, Suriçi’nin tümü, sakinlerinin ve gözlemcilerin serbestçe girebilecekleri şekilde açılmalıdır.
* Kamulaştırma kararı iptal edilmeli ve Suriçi’ndeki tüm evler, binalar ve arsalar sahiplerine geri verilmelidir.
* Kentsel dönüşüm kararı iptal edilmelidir. Suriçi sakinlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve istekleri doğrultusunda bir ortak karar verme süreci, uluslararası uyugulamalarda kabul gören yöntemlerle oluşturulmalıdır.
* Evi onarılabilir durumda olan Suriçi sakinlerinin, evlerine dönmeleri, gerekli tamirleri/inşaları yapmaları için tüm imkânlar sağlanmalı, evinin hasar görmüş olması nedeniyle evinde ikamet etmesi mümkün olmayan tüm ilçe sakinlerine, konut sorununa uzun vadeli bir çözüm bulunana kadar, yeterli konut dâhil, temel sosyoekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak adil ve yeterli destek verilmeli ve bu kişilerin kamu hizmeti ve altyapıya erişimleri sağlanmalıdır.
* Suriçi sakinlerinin belirlenen tazminat bedelleriyle ilgili itirazlarını bağımsız bir merci önüne taşıyabilecekleri bir mekanizma oluşturulmalı ve bağımsız hukuki yardım sağlanması güvence altına alınmalıdır.
* Hem ev sahipleri hem de kiracılara Sur’a geri dönme seçeneğinin sunulması güvence altına alınmalıdır.
“En az 8 bin yıllık yerleşim”
“Suriçi, en az sekiz bin yıllık bir yerleşim. Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri 2015 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. Ancak yok edilen binalar arasında cami ve kiliseler de dahil 90 kadar tescilli kültür varlığı yapı da bulunuyor.
“Her sokağında tarihi temelleri gözle görülebilen, yapıları Roma dönemine uzanan bu mahallelerin yok edilmesi, aynı zamanda uluslararası kültür mirasına karşı işlenmiş bir suç teşkil etmektedir.
“Bu alanın yeniden yapılanmasında uluslararası normların gözetilmesi, sokak planlarının korunması, tarihi örneklerine ve yerel kullanım biçimlerine uygun yapıların inşası gereklidir.
“Yeniden inşa, şu anda yapıldığı gibi girişe yasak alanda hiçbir kurala uymaksızın yürütülemez; katılımcı bir sürecin işletilmesi şarttır.
“Yıkım ve TOKİ eliyle ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yürütülen projeler derhal durdurulmalıdır. Bu durum, o mahallelerden zorla göç ettirilen insanların yaşam ve barınma hakkını ihlal ettiği gibi, Türkiye’nin kültürel mirasın korunması alanında imza atmış olduğu uluslararası yükümlülüklerinin de ihlalidir.” (EKN)