İzmir Barosuna kayıtlı avukat Yusuf Akın'ın Çığ ile kitabın yayıncısı Kaynak Yayınları yetkilisi İsmet Öğütücü hakkında yaptığı başvuru sonunda Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kişiler hakkında 9 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Sümerolog Çığ ile yayıncı Öğütücü 1 Kasım'da mahkemede
Haklarında Ceza Yasası' nın 216 ve 125. maddeleri uyarınca dava açılan Çığ ve Öğütücü, Haziran'da görülen davanın ilk duruşmasına katılmamışlardı. Sümerolog Çığ ile yayıncı Öğütücü, Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bir daha 1 Kasım'da hakim karşısına çıkacaklar.
NTVMSNBC'den Yasemin Arpa'ya konuşan Çığ, suçlandığı ifadelerle ilgili, "Bilgiler Prof. Schmöckle'nin 'Sümer' kitabında yer alıyor. Asur Kanunları'nda var. Mabetlerde genel kadınlık yapan kadınlar, rahibeler var. Onlar tanrının işini yapıyorlar orada. O yüzden saygınlar. Bu Hristiyanlık'ta rahibelere geçmiş. Bizde rahibe yok. Bizim kadınlarda bakıyorum şimdilerde şerit takıyor. Aynı rahibeler gibi. O da yeni moda oldu" dedi.
Dokuz yıl önce de yayımlandı, sorun olmadı
Kitap, emekli olduktan sonra yazar Çığ'ın çeşitli tarihlerde devlet ve hükümet yetkilileri ile gazetecilere gönderdiği mektup ve telgrafların bir derlemesinden oluşuyor.
Davaya konu olan yazının 1997'de "Ütopya" dergisinde yayımlandığında herhangi bir tepki almadığını söyleyen Çığ, "'Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni' kitabımda aynı bilgiler vardı. 1995'te yayınlanmıştı ve herhangi bir dava ya da tepki söz konusu olmamıştı.
"Bilimsel yazıyorum, yorum yapmıyorum" diyen Çığ, "Bu tip rahatsızlıklar hükümetin mantalitesi ve onu takip eden insanlardan kaynaklanıyor. Danıştay'a yapılan saldırı ortada. Kitabımın haberi önce Zaman Gazetesi'nde yayınlanmış. Sonra İzmir'de bir avukat ihbarda bulunmuş. Bu çocukların kafaları maalesef bozuldu" diye konuştu.
Çığ, "Aldırmıyorum. Kendimi tatmin ediyorum.Vatandaşlık vazifemi yapıyorum" diyor.
Kitabı ihbarda bulunan Yusuf Akın'ın dilekçesinde de şu sözlere yer veriliyor: "Son derece hassas bir zeminde muhafaza edilmeye çalışılan dini ve laik değerler, böylesine hakaret dolu sözlerle eleştirilir ve kişisel çıkarlar uğruna uluorta provoke edilirse, bunun ceremesini yine Türk halkı çekecektir. Türk halkının değer verdiği, saygı duyduğu böylesine ciddi öğelere, böylesine aşağılayıcı bir şekilde saldırmak kimseye fayda sağlamaz."
Suçlanan ifadeler
Sayfa 163: "...Başörtüsünün başlangıcı da Sümerlilere dayanıyor. Çoktanrılı olan Sümer dininde özellikle büyük tanrıların ve şehrin tanrısının evleri, daha doğrusu mabetleri var. Bu mabetlere isteyen kadınlar, tanrının gelini olarak giriyor. Bunların çok çeşitli görevi var. Bu görevlerden biri de kutsal bir görev olarak genel kadınlık yapmak.
Bunların diğer rahibelerden ayrılması için başlarını örtmeleri gerek. Daha çok sonra İÖ 1600 yıllarında bir Asur kralının yaptığı kanunda evli ve dul kadınların da başlarını örtmesi şart koşulmuş. Böylece bu kadınlar da yasal seks yapan mabet fahişeleri gibi kabul edilmiş olur. Bu gelenek önce Yahudi kadınlarına geçmiş, daha sonra da İslam kadınlarına uygulanmış."
Sayfa 150: "...Sümerlilerin mabetlerinde, özellikle Aşk ve Bereket Tanrıçası mabetlerinde bulunan 5000 yıl önce rahibeler halka seks görevi yapıyorlardı. Bu rahibelerin diğer kadınlardan ayrılmaları için başlarını örtmeleri gerekti. Şimdi de bakıyoruz bazı başı örtülü kadınlar, din eğitimi veren dergahlarda seks yapıyorlar. Başı açık kadınlardan giden görülmüyor oralara.
Madem ki dinimizde bir imam nikahı ile seks doğal görülüyormuş, o zaman gizli yerlerde değil, eski mabetlerde olduğu gibi, camilerde birer aşk odası konsun, isteyen gidip orada bir imam nikahı ile seks yapsın. Böylece hem camiye gelir olur, hem de imam para kazanır! Canı seks isteyen kadınlar ve erkekler orada imam nikahı ile kendilerine göre veya şeriata göre yasal seks yaparlar..." (EÖ)