* New York merkezli, günlük habercilik yapan, gazeteciler Amy Goodman ve Juan Gonzalez'in kurduğu bağımsız kamu medyası democracynow'da yayınlanan, Gonzalez ve Goodman’ın gerçekleştirdiği söyleşiyi Şimal Parlak ve Damla Sandal çevirdi.
Nisrin Elamin, Standford Üniversitesi Antropoloji Bölümü doktora öğrencisi ve Sudan vatandaşı.
Geçen hafta, Donald Trump’ın Sudan ve diğer altı ülke vatandaşlarının ülkeye girişiyle ilgili kararnameyi imzalamasından önce ülkeye giriş yapmaya çalıştı.
Aktarmalı uçuşu kaçırdı. Cuma günü uçağı JFK Havaalanı’na vardı, kararname yürürlüğe girmişti ve Elamin gözaltına alındı.
Sonrasında neler olduğunu Elamin’den dinliyoruz.
Juan Gonzalez: Donald Trump'ın başkanlık kararnamesi kapsamında, bir doktora öğrencisi olan Nisrin Elamin ile bir araya geldik. Nisrin Elamin, Standford Üniveristesi Antropoloji Bölümünde okuyan bir Sudan vatandaşı.
Amy Goodman: Trump’ın göçmenlerin ABD’ye girişini onamasının ardından Elamin cuma günü JFK Havaalanın’da gözaltına alınmıştı.
DemocracyNow’a hoşgeldiniz. Başınıza gelenlerden ötürü çok üzgün olduğumu belirmek isterim. Havaalanında neler oldu bize anlatabilir misin Nisrin?
Nisrin Elamin: Tabii. Kararnameyi öğrendikten kısa bir süre sonra uçağa bindim. Kararname yürürlüğe girince dönüş uçağına binmek istedim ama aktarma uçağını kaçırmıştım. Uçağa bindiğimde sorgulandım, bir bekleme odasına alındım. Burada Sudan’daki siyasi durum hakkındaki görüşlerim, Sudan’daki radikal gruplar ve bu gruplardaki insanları tanıyıp tanımadığım ayrıntılı şekilde sorgulandı. Sosyal medya hesaplarımı öğrenmek istediler ama şifrelerimi değil, sadece sosyal medya hesaplarımı.
Sonra yerimden kımıldamamam ve ne yapacaklarına karar verene dek beklemem gerektiğini söylediler. Çünkü kararname yeni imzalanmıştı ya da yeni duyurulmuştu.
Aslında görevliler de tam olarak ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sonra bana Terminal 4’deki bekleme salonuna transfer edileceğim söylendi.
Bundan önce üst araması yapılmak zorundaydı. Odaya alındıktan sonra üstüm arandı. Üst araması çok rahatsız ediciydi. Göğüs ve kasık bölgelerime dokundular.
Ardından kelepçelendim. Sonra ağlamaya başladım. Çünkü o an ‘ evet muhtemelen sınır dışı edileceğim’ diye hissettim.
Görevliler yeşil kartı olan İran vatandaşının kelepçelenmediğini farkettiler. Sonra kelepçeleri çıkarıp bizi Terminal 4’e götürdüler. Geçerli vize sahibi İran ve Irak vatandaşları da elleri kelepçelenmiş halde oradaydı.
En sonunda, beş saat sonra dışarı çıktım ve görevliye Sudan'a geri dönüp dönemeyeceğimi sordum; çünkü tez araştırmamı bitirmemiştim. O da bu prosedüre tekrar tabi tutulmak istemiyorsam geri dönmememi önerdi ve "Siz bilirsiniz, ama sizin yerinizde olsam kalırdım" dedi, çünkü yeşil kart sahiplerine duruma göre farklı davranıyorlardı.
J.G.: Hiç anlamadın mı? Çünkü bu kararnamenin hazırlık sürecinin eksikliğine dair birçok rapor vardı. Seninle ilgilenen gümrük görevlileri ve diğer görevlilerin, göçmenlik bürosu çalışanlarının seninle aynı frekansta olduklarını düşündün mü, ne yaptıklarını biliyorlar mıydı ya da çok fazla karışıklık var mıydı?
N.E.: Ortam çok karışıktı. Çok kaotikti. Ve bunu bana itiraf ettiler. İlgiyle izliyorduk. Bekleme alanına ilk girdiğimde burası oldukça tanıdıktı çünkü F1 olduğumda, öğrenci ve çalışma vizesiyle giriş yaptığımda sık sık sorgulandığım zamanlardaki gibi hissettim.
Yeşil kart sahibi olarak orada bulunmayı hiç ummuyordum. Fakat biliyorsun, çok fazla karışıklık vardı. Bizimle ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Başlangıçta, oldukça iyi muamele gördüğümü hissettim. Gece ilerledikçe suçlamaların artacağını hissettim. Bu, Washington'daki üst düzey yöneticilerden yardım istemek için insanların uğraştığı bir mücadeleydi.
A.G.: Yeşil kart sahiplerini alıkoymaya alışık değillerdi, değil mi?
N.E.: Kesinlikle.
A.G.: Ve öyleyse, yalnızca göçmen olarak değil, Afrika göçmeni olarak da farklı muamele gördüğünü hissediyor musun?
N.E.: Bu ilginç bir soru. Stanford’la olan bağlantımdan ötürü büyük ihtimalle diğer insanlardan çok daha iyi bir muamele gördüğümü düşünüyorum.
A.G.: Stanford olabildiğince çabuk dönebilmen için yardım etti mi?
N.E.: Evet.
A.G.: Neler olduğunu öğrendiklerinde mi?
N.E.: Evet. Biletimi ödediler. Ayrıca görüşme sırasında onlara Stanford’da doktora öğrencisi olduğumu söyledim.
A.G.: Ve sizin lisansınız da Harward’dan, değil mi?
N.E.: Evet. Bence bundan dolayı 30 saat gözaltında tutulan 70 yaşlarındaki diğer Sudan vatandaşının aksine beni beş saat gözaltında tuttular. Yani bence bu işin yalnızca bir boyutu.
Diğer taraftan Terminal 4’e gittiğimde, benim kim olduğumu bilmiyorlardı ve bunu hissettim.
Bu kararnamenin bu ülkedeki siyahların, mültecilerin ve Müslümanların suçlu durumuna düşürüldüğü daha büyük bir trendin yansıması olduğunu düşünüyorum.
Siyahî ve Müslüman bir göçmen olarak bu konuda gerçekten endişeliyim. Ayrıca Somalili ve Sudanlı insanlara, bu durumdan etkilenen Afrika kökenli insanlara farklı davranılacağını düşünüyorum.
A.G.: Birçok masum insanı öldüren Dylann Storm Roof gibi teröristlerin tüm topluma korku saldığını söylediniz. Topluluklara karşı nasıl davranıldığıyla ilgili bir karşılaştırma yaptınız mı?
N.E.: Evet. İnsanların Dylann Roof olayında olduğu gibi terör saldırılarının gerçekleştiği okullar ve kiliselerin beyaz Hıristiyan erkeklere yasaklandığını düşünmesini istiyorum.
Bu çok anlamsız olurdu ve bence bizim durumumuz da buna çok benzer. (ŞP/DS/EKN)