O dönem kimse istemez Yahudi mültecileri.
Struma güvertesinden bağırırlar, “Ben Ortaköylü Recina'nın yeğeniyim! Ben Hasköylü Yusuf'un kuzeniyim! Bırakın gelelim!” diye.
İzin verilmez.
Geminin halatlar çözülür.
Motor bozuktur, gemi yolcularıyla birlikte ölüme yavaş yavaş sürüklenir.
İstanbullu Yahudiler, Struma için yemekler yaparlar.
Belki bir umut! Struma'ya yemekler yollanır.
Ne yazık ki yemeklerin mültecilere ulaşılmasına izin verilmez.
Avramaçi Bey, Ortaköy'den küçük sandalıyla Struma'ya her gün yemek götürmeyi dener.
Ona da izin verilmez.
Ve bir gün kara haber gelir.
768 mülteci, on mürettebatıyla Struma batırılmıştır.
Struma'da akrabası olan Recina, Struma için pişirdiği bir tepsi börekitas* ile geminin batırıldığı haberini sokakta alır.
Haberi alınca Recina tepsisine, pişirdiği börekitaslara bakar...
Ortaköy'de sokakta bir köşeye çöker ve böreklere bakarak ağlamaya başlar.
Ağlar... Ağlar...
Küçük bir çocuk ise, elinde tepsi ile sokakta ağlayanları izler.
O sahneyi de hiçbir zaman unutmaz.
İşte o çocuk, yıllar sonra Sefarad Anne olarak oğlu Yossi'ye ve bizlere Struma'yı anlatıyor.
Her ikisine de bu çalışma için teşekkürlerimle…
“Ne diyeyim oğlum? Bana çocukluğumu hatırlattın çünkü ben... Ne olduğunu bilmiyordum o zaman... 9 yaşındaydım.
Annemin teyzesi diyeyim ki Tiya (teyze) Recina, bir gün anneme ağlayarak geldi, "Ayyy benim yeğenim Bulgaristan'dan bir gemide çok açlar, sefiller! Ona ne olduğunu, ne yapacağını bilmiyoruz!’
Anlamıyordum...
Sonra ertesi günü annem bana biraz çıtlattı ki Tiya Recina'nın yeğeni birçok kişiyle Bulgaristan'dan bir gemiye binmiş.
Bizim denizde -o zaman bilmiyordum nedir- insanlar bir gemide duruyorlarmış ve gemiden çıkamıyorlarmış.
Ben de etrafımda okul dönüşü duymaya başladım:
‘Ben biskoçoz* yapayım!’
Öbürü dedi ki, ‘Ben börekitas* yapayım!’
Tiya Recina ise dolma yaptı ve sonra gitti Tiya Recina.
Sordum, "Recina nereye gidiyor anne?"
Annem cevap verdi: "Balıkçılara gidiyor. Balıkçılar tekneyle ayrılacaklar Ortaköy'den ve bu yemekleri o gemiye götürecekler."
Eeh... O zamanlar bu durum biz çocuklar için hiçbir şey ifade etmiyordu. O zamanın çocukları… Gazete yok, bir şey de yok.
Sonra...
Yine geldi Tiya Recina,
Börekitaslarla geri...
Börekitaslarla geri geldi.
Bırakmamışlar vermeye... (iç çekiyor)
Yengemin babası Avramaçi'nin de kayığı vardı. Avramaçi, "Ben yılmayacağım, her gün o GEMİYE gideceğim!" demişti
Tiya Recina ise her gün gözü yaşlı, yeğenini sayıklıyordu, "Benim Sovrino! Ah benim Sovrino!"
Artık bu durumda ne kadar zaman geçtiyse!
Bunları şimdi biliyoruz ki epey zaman geçmiş.
Tiya Recina bir gün geldi bize dedi ki: “Gemi kalktı, yeğenimi göremedim! Gemi gitti, ne tarafa gitti bilmiyorum.”
Ertesi gün Tiya Recina geldi ki dövünüyor. Anneme sordum:
"Niye dövünüyor?"
-Gemi battı
"E niye battı?"
-Gemiyi batırdılar...
O zamanki söylentilere göre gemiyi Almanlar batırmış diye duyduk.
Ama... Türkiye de gemiye ne yiyecek gitmesine, ne kimsenin akrabasıyla görüşmesine, ne de gemiden çıkılmasına izin vermemiş.
Onlardan bir daha haber alamadık.
Sonradan duyduk ki o gemi Struma'ymış.
Yani Struma'da ölen Türkiyeli Tiya Recina'nın kardeşinin oğlu... Tiya Recina'nın kızlık soyadı Yeruşalmi. Struma'da ölen genç de Yeruşalmi'ydi.
Çok zor bir dönemdi. Sinagogda da, Struma'da ölenler için mevlut yapılmıştı.
Benim o zamanki hatıram bu.
Sonra Struma filmini izledik, yazılanları okuduk. Maalesef inanılmayacak bir şey. Harbin iyisi yok!
Milletlerin de memleketlerin de aralarındaki bozuşmalar, sivil halkın mahvolmasına sebep.
Bu kadar yani...
Hatırladığım bu
Tiya Recina'nın ağlamaları...
Yürek paralayıcı...
Çok insan öldü. Yengemin babasının anlattığı gemidekiler bir umut güverteye çıkmışlar ve "Ben buyum! Benim ismim bu! Benim akrabalarım var!" diye bağırmışlar ama yine de onları bırakmamışlar güvertede... İçeri almışlar.
Avram da kayığıyla Struma için pişen börekitasları götüremedi... Götüremedi. Bütün o börekitaslar geri geldi.
Dediğim gibi o zamanlar sokaklarda çok araba yoktu ve herkes kapı önünde toplanırdı.
O börekitaslar geri geldi ama kimse de o börekitasları yiyemedi çünkü Tiya Recina'nın gözyaşlarından hepsi ıslanmıştı.
Yani tuhaf bir durumdu, onlara bakıp bakıp ağlıyordu kadın.
Hiç unutmam onu...
Hiç...
Hiç! (RH/NV)
Struma'da ne oldu?12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından kalkan Struma gemisinin motoru İstanbul'a ulaşamadan açık denizde arızalanınca yolcuların aralarında topladıkları para ve mücevherler karşılığında, yakından geçen bir geminin mürettebatına gemiyi tamir ettirmişlerdi. Ancak gemi ikinci bir motor arızası sebebiyle 15 Aralık'ta İstanbul Boğazı'nda, Sarayburnu açıklarında demir atınca politik bir krize sebep oldu. Zamanın Nazi Almanyası’nın İstanbul Büyükelçisi gemide salgın hastalık olduğunu iddia ederek yolcuların karaya çıkarılmaması gerektiğini belirtti. II. Dünya Savaşı’nda tarafsız olan Türkiye, Nazi Almanya’sının bu isteğinin yerine getirir ve yolcuların Türkiye’ye sığınmasına izin vermez. Ancak tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu, İngiliz hükümetinin onayıyla, ABD'nin ricası ve Vehbi Koç'un aracılığı ile gemiden indirilir. 72 gün gemiye İstanbul'daki Yahudi toplumu tarafından Kızılay'ın da desteğiyle yardım malzemeleri ulaştırılır. 23 Şubat 1942'de Türk hükümeti, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'de Şile açıklarına çektirir. 24 Şubat sabahı Sovyetler Birliği Deniz Kuvvetlerine bağlı bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılır. Olayda 103'ü çocuk olmak üzere 768 kişi ölür. |
Not: Yıllar sonra Türkiye, cesur bir adım atarak Struma gibi acılar bir daha tekrarlanmasın diye Yahudi vatandaşlarının acısına ortak olup anmalara resmî olarak katılıyor. Acılar da sevinçler de paylaştıkça güzel.
* Biskoçoz küçük bisküvi; börekitas küçük börek
** Bu yazıyı Şalom internet sitesinden aldık.