24. Dönem Parlamentosu'nun 3. Yasama Yılı başladı. Cumhurbaşkanı Gül, son dönemde artan çatışmalarddan, dış politikaya, ekonomiden, yeni anayasaya kadar birçok konuda görüşlerini açıkladı.
Gül, "empati" vurgusu yaparak "dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan kaçınalım. 'Sözün gücü'nün ne olduğunu hep hatırda tutalım" dedi.
Gül'ün konuşmasından satır başları:
Tutuklu vekiller
Dünyada, çevremizde ve ülkemizde meydana gelen olumlu ve olumsuz gelişmeler, karşı karşıya kaldığımız sorunlar, hiç kuşkusuz, bu yasama dönemini, öncekilerden daha hassas hale getirmiştir.
Böyle dönemlerde daha fazla konuda ortak tavır alabilmemiz gerekiyor. Bunun için de daha geniş istişareye, çok yönlü diyaloğa ve her düzeyde daha yakın çalışmaya ihtiyacımız var.
Geçen yılki konuşmamda bu Meclis'in siyasetin tüm renk ve eğilimlerini temsil ettiğini ve bu nedenle çok güçlü olduğunu vurgulamıştım. Bu vesileyle, seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis'te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu belirtmek isterim.
Seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin, haklarında kesin yargı kararları ortaya çıkana kadar yasama faaliyetine katılması gerektiğini düşünüyorum.
Ortadoğu, film kışkırtması
Komşularımızla ilişkilerimiz bugünlerde yeni gelişmelerle sınanıyor. İki yıl kadar önce tamamen bizim dışımızda gelişen olaylar sonunda, tek parti rejimleriyle yönetilen otoriter Arap ülkelerinin halkları, özgürlük, adalet ve daha iyi ekonomik şartlar için hareketlenip korku duvarlarını yıktılar.
Arap dünyasındaki bu köklü dönüşüm hareketi tamamen yerli olan bir hak, hukuk ve onur mücadelesidir.
Soğuk Savaş dönemi çoktan bitti. Ancak, Ortadoğu 'da bugün bile Soğuk Savaş mantalitesi ve yöntemleriyle stratejik ve taktik hamleler sürdürülüyor. Bu nedenle, her zamankinden daha dikkatli ve ihtiyatlı olmakta yarar bulunuyor.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan ve etkisini şimdi bile hissettiren 'film kışkırtması' bu girişimlerin son örneğidir. Bu tarz provokasyonlar bundan sonra da olacaktır. İslam âleminin bu tuzağa düşmeden demokrasi ve kalkınma yolundaki çabalarını sürdürmesi gerekir.
Suriye meselesi
Suriye 'de her gün yüzlerce insanın canını alan kanlı bir iç savaş sürüyor. Kadim medeniyetimizin en görkemli şehirleri harap olmaya; kucaklaştığımız insanlar birbirlerine acımasızca saldırmaya devam ediyor. Bir ülke kendisini tüketir mi? İşte bugün Suriye kendisini tüketiyor. Biz Suriye'nin kendi kendisini tüketmesini istemeyiz. Tercihimiz, halkı mutlu olan güçlü bir Suriye'dir.
Yeni Suriye'nin kendi halkıyla ve komşularıyla barışık bir şekilde, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini koruması en temel önceliğimizdir. Öte yandan, Filistin davasına sadakat ve desteğin kesintisiz sürdürülmesi, yeni Suriye'nin meşruiyetinin en önemli kaynaklarından biri olacaktır.
Şüphesiz bütün bu gelişmeler uzun güney sınırımızda bizim için yeni ve ciddi güvenlik sorunları ortaya çıkartmıştır. Büyük göç kitlesi ve ortaya çıkan kaos ortamını fırsat bilen terör örgütünün bu durumdan faydalanma çabaları terör saldırılarını tırmandırmaktadır.
Yemine sadakat
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçleri teröre karşı yürüttüğü mücadeleyi büyük fedakârlıkla ve yeni şartlara göre kendisini yeniden yapılandırarak sürdürmektedir.
Devlet ve millet olarak Silahlı Kuvvetler ve güvenlik güçlerimize güvenimiz tamdır.
Bu bağlamda, hepimiz bu Meclis çatısı altında yaptığımız "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini" koruma yeminine sonuna kadar sadakat göstermeliyiz.
Dış politika
Bazı komşularımızla ilişkilerde bizim dışımızdaki gelişmeler nedeniyle yaşanan gerilemeyi, geçici ve dönemsel olarak görmeli, komşularla ilişkileri dostluk ve karşılıklı menfaatler prensibi temelinde ilerletme hedefini muhafaza etmeliyiz.
Avrupa Birliği ve başta ABD olmak üzere NATO müttefiklerimizle ortak değerler temelinde yürüttüğümüz ilişkiler, sadece bir dış politika ve güvenlik tercihi olarak telakki edilmemelidir.
Ülkemizin siyasi, demokratik ve ekonomik vasıflarının da bir anlamda tescili olan bu ilişkiler, güvenliğimizin pekiştirilmesi ile demokratik ve ekonomik inkişafımız bakımından da son derece önem taşımaktadır.
Komşumuz ve büyük ticari ortağımız Rusya başta olmak üzere, ilişkilerimizin süratle çeşitlendiği Çin, Afrika , Latin Amerika ve Pasifik ülkelerine yönelik çok boyutlu dış politikamızı güçlendirmeye devam etmeliyiz.
Ayrıca, kardeş Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve İslam dünyasıyla ilişkilere verdiğimiz önem ile Kıbrıs davasına yönelik dikkat ve alakamızı artırarak sürdürmeliyiz.
AB üyeliği
AB üyelik perspektifinin getirmiş olduğu ivmeyle Türkiye'nin, ekonomisini ve demokrasisini güçlendiren ve vatandaşlarımızın hayat standardını yükselten pek çok reforma öncülük ettiği bir gerçektir.
Çoğu kez karşı taraftan kaynaklanan nedenlerle süreç yavaşlasa da biz kendi işimize bakmalı ve AB müktesebatı çerçevesinde atılması gereken doğru adımları kararlılıkla atmalıyız. Bu nedenle, Yüce Meclis'ten beklentim, AB uyum yasalarına ve reformlarına yönelik önceliğin yeniden tesis edilmesi ve bunların bütün vatandaşlarımız adına somut kazanımlara dönüştürülmesinin sağlanmasıdır.
İfade özgürlüğü
Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Aynı şekilde, gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları da temel esastır.
Hiç kimse fikirleri ve fikirlerini medya yoluyla açıklaması yüzünden hapse düşmemelidir. Şiddeti teşvik eden ile görüş açıklayan arasında kesin bir ayrım gözetilmelidir.
Yeni anayasa
Özgürlükçü bir anayasayla, herkesin hak ve hürriyetlerini garanti altına alan, kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği yeni bir vatandaşlık mukavelesini gerçekleştirmeliyiz.
Yeni anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır.
Bu sistemlerin dünyada başarıyla uygulandığı örnekler bulunduğu gibi, ciddi sıkıntılara yol açtığı örnekler de mevcuttur. Önemli olan dünyadaki mevcut örnekleri de dikkate alarak, meseleyi kendi bütünlüğü içinde, tüm veçheleriyle tartışmaktır.
Ekonomi
Ekonomi alanında bugüne kadar sağlanan başarıların önemli bir sebebinin mali ve parasal disiplin olduğu unutulmamalıdır. Bu alanda yaşanacak gevşemenin, tamiri imkânsız sonuçlara yol açacağı hatırda tutulmalıdır. Ayrıca, bu kırılgan dönemde kamu harcamalarındaki önceliklerimize de dikkat etmeliyiz.
Şüphesiz ki bütün başarıların en önemli faktörü eğitilmiş insan gücü kaynağımızdır. Bu itibarla, önümüzdeki dönemin anahtar sözcüğü "verimlilik" olmalıdır.
Bunun için başta eğitim olmak üzere, bilimsel çalışmalar, araştırma-geliştirme ve inovasyon faaliyetleri, ekonomik programların hedeflerine ulaşmasında en temel unsurdur. Bu alan daima birinci önceliğimiz olmaya devam etmelidir. (NV)