Marksizm 2012 toplantıları kapsamında İstanbul'a gelen Marksist edebiyat kuramı çalışmalarıyla tanınan edebiyat ve kültür teorileri uzmanı akademisyen ve yazar Terry Eagleton, iki oturuma konuşmacı olarak katıldı.
Eagleton'un Bülent Somay ile katıldığı oturumun başlığı "Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi" idi, "Marx Neden Haklıydı?" oturumunu ise tek başına sundu.
İlk oturumda devlet, ulus ve kültür gibi kavramların neden "din"in yerine bir türlü geçemediğini ve her zaman başarısız olmaya mahkum olduğunu sorgulayan Eagleton, belirttiği kavramlar arasında sadece hem ruhani hem de dünyevi boyuta sahip olması sebebiyle "kültür"ün, "din" olgusunun yerine geçebilecek tek kavram olduğunu, fakat kültürün dinin nüfuz ettiği herhangi bir alana ışık tutamaması, "yüksek kültür "ve "antropoloji" şeklinde bir bölünmüşlüğe sahip olması nedeniyle de din kavramının yerine bir türlü geçemediğini belirtti.
"Kültür, uğruna öldüğümüz ya da öldürdüğümüz şeydir. Kültür, günümüzde çözümün bir parçası olmaktan, sorunun bir parçası olmaya doğru evrilmiştir. Din, kültürdeki bölünmüşlüğü aşarak birleştirici olmayı sürdürür ve kültürün yapamadığını yapar. İster sev ister nefret et."
Yaratılış itibariyle insanın aciz bir varlık olduğunu ve bu sebeple de kültüre ihtiyacın zaruri olduğunu belirten Eagleton, kültürün toplum tarafından ya çok abartıldığını ya da kapitalizm kılıfına sokularak küçümsenebildiğini dile getirdi.
"Gücün insan hayatına nüfuz etmesine kültür diyoruz. Önemli olan gücün neye biat ettiğidir. Tek başına güç insanın anlaması için fazla soyuttur."
"Kitabımı CEO'lar okuyor!"
Marksizmin gününün geçtiğini iddia edenlere cevap verdiği "Marx Neden Haklıydı?", kitabıyla aynı adı taşıyan toplantıda, Eagleton, Marksizmin dünyayı açıklama yeteneğini, değişen dünya koşulları içinde nasıl sürdürebildiğini örneklerle ispatladı.
Kitabının Amazon'da "iş kitapları" kategorisinde çoksatar olmasını "büyük bir ironi" olarak niteleyen Eagleton, konuşmasına, "Bankacıların, CEO'ların benim kitabımı okuyor olması geçekten başlarının belaya girdiğini gösteriyor. Eğer kapitalistler 'kapitalizm'den bahsetmeye başlamışlarsa bir sorun var demektir" şeklinde devam etti.
Marksizme on itiraza yanıt
Marksizme yönelik en temel on itirazı özetleyip çürütmeye, "devrim fikri", "sınıf mücadelesi", "üretim metodları" ve "ekonomik merkeziyetçilik" gibi kavramların aslında Marx'a ait olmadığı ve bu kavramların daha önce de varolduğu anlatısıyla başlayan Eagleton, Marx'ın hiçbir orijinal düşünceye sahip olmadığı halde nasıl bu denli başarılı olduğu sorusuna, "Marx, aydınlanmacı bir rasyonalist ile eski tarz romantiğin mükemmel bir karışımıydı. Düzgün bir şekilde farklı kavramları birbiriyle kaynaştırması, onu başarılı yapan en büyük etmendir" şeklinde cevapladı.
Marksizmin teoride iyi olmasına rağmen ne zaman uygulamaya geçirilse, terörü, soykırımları, işçi kamplarını, sömürüyü, açlığı, eziyeti ve işkenceyi de beraberinde getirmesine rağmen Marksizmi hala savunanları "kendini kandıran insanlar" olarak niteleyen eleştirmenlere, Eagleton, "İsa Engizisyon Mahkemelerinin kurulmasından ne kadar suçluysa, Marx da bu siyasi despotluk ve sömürü düzeninden o kadar suçludur" şeklinde cevap verdi.
"Asıl soru nasıl yoksulluğa düşüldüğü"
Konuşmasına "Başkasının mutluluğundan mutlu olma haline bir ad veririz, sosyalizm. Başka bir deyişle 'aşk'" sözleriyle devam eden Eagleton, "Marksizmde ana soru, insanoğlunun nasıl bu yoksulluğun içine düşmüş olduğudur. Marx bir tür reformdan söz ederdi ve aşırı hayalcilikten de özenle kaçınırdı. Mükemmel bir toplumdan da hiçbir zaman söz etmedi. Marx emekten çok, keyif almaktan söz eder. Oscar Wilde da bu nedenle büyük bir sosyalistti. Bir keyif ehliydi. Marx'ın dünyasında seri katiller, psikopatlar, Mel Gibsonlar ve Britney Spearslar da vardı" dedi.
"Sosyalizm demokrasiyi içermeli"
"Sosyalist Demokrasi bir tür totolojidir; kendiyle çelişir. Marx'ın itirazı yetersiz demokrasiyeydi. Sosyalizm lafının aslında demokrasiyi de içeriyor olması gerekirdi. Marx da hatalar yaptı. Kendi ülkesi Almanya'nın da öncelikle kapitalizm ve endüstrileşme aşamasından geçmesi gerektiğini öngördü ve yanıldı."
"Sistemin içine girdiği kriz elbette sol için bir fırsattı ama aynı sistem solu kenara itti. Sol bu sebeple yine kontrpiyede kaldı" sözleriyle devam eden Eagleton, içinde bulunduğumuz siyasi durum için, "Durum pek iyi değil. Ama işler hiçbir zaman iyi olmaz. Eğer iyi olsaydı 'bizler', yani 'muhalefet' de olmazdı" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Toplantılar Eagleton'ın kitaplarını imzalamasıyla sona erdi. (BÇ/HK)