Van İli Edremit İlçesi'nde Yücel Solmaz (35, Ses Van Şubesi Üyesi) İsimli Yurttaşımızın Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddialarını Araştırma - İnceleme Raporu
Olay
26 Aralık 2004 tarihinde saat 00.30 sıralarında Van İli Edremit İlçesi' nde jandarma görevlilerinin açtığı ateş sonucu Yücel SOLMAZ (35yaşında, SES Van Şubesi üyesi) isimli yurttaşımızın yaşamını yitirmesi olayı basında yer almış ve bunun üzerine İHD Van Şubesi, Mazlum-Der Van Şubesi ve SES Van Şubesi yöneticileri, maktulün yakınlarıyla iletişime geçmişlerdir.
Heyet oluşumu
İHD Van Şubesinin telefonla aldığı başvurular, olayın basına yansıması, olayın gerçekleşme biçimine yönelik olarak basına yansıyan farklı haberler nedeniyle, yaşanan yaşam hakkı ihlalinin araştırılması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, gerçekleşen hak ihlallerinin ve faillerinin açığa çıkartılması ile temel hak ve özgürlüklerin korunmasına katkı amaçlarıyla, bir insan hakları heyeti oluşturma gereğinin ortaya çıkması üzerine;
İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Reyhan Yalçındağ, İHD GYK Üyesi ve Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, İHD GYK Üyesi Av. Abdulvahap Ertan, İHD MYK Üyesi Necip Demir, İHD Van Şube Başkanı Av. Zeki Yüksel, Mazlum-Der Van Şubesi Başkan Yardımcısı Abidin Engin ile SES Van Şube Başkanı Rıdvan Çiftçi'den oluşan bir insan hakları heyeti oluşturularak, 29 ve 30 Aralık 2004 tarihlerinde olay yerine gidilmiş ve maktulün yakınları, mağdurlar, görgü tanıkları, tutuklu sanık Jandarma Er Müslüm D. ve yetkili makamlarla görüşülmüştür.
Heyet girişimleri
İnsan Hakları Heyeti, araştırma ve incelemelerine başlamadan evvel, İçişleri Bakanlığının 2004/139 sayılı genelgesi de hatırlatılarak, heyetin çalışmalarına yardımcı olunması talebiyle, Van Valiliği, Edremit Kaymakamlığı ve Van Cumhuriyet Başsavcılığına randevu istemli yazılı başvuruda bulunmuştur.
Heyet, 26.12.2004 tarihinde Van İli Edremit İlçesinde araç içinde seyir halindeyken Yücel SOLMAZ isimli yurttaşımızın jandarma görevlilerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdiği iddiasına yönelik olarak, maktulün eşi N. SOLMAZ, babası Ali SOLMAZ, isminin basına ve raporlarımıza yansımasını istemeyen üç görgü tanığı, Van Valisi M.Niyazi TANILIR, Van Cumhuriyet Başsavcısı Kemal KAÇAN, Van Cumhuriyet Savcısı Oğuzhan MADEN, Edremit Kaymakamı İsmail KAYGISIZ ve tutuklu Er Müslüm D. İle 29 ve 30 Aralık tarihlerinde Edremit, Van ve Muradiye' ye giderek görüşmelerde bulunmuştur.
Resmi Makamlarla Yapılan Görüşmeler
1. Edremit Kaymakamı İsmail Kaygısız İle Yapılan Görüşme :
İnsan Hakları Heyetimiz, 29 Aralık 2004 tarihinde saat 11:30' da Edremit Kaymakamı İsmail Kaygısız ile makamında bir görüşme gerçekleştirmiştir. Kaymakam Kaygısız' ın heyetimize verdiği sözlü beyanlar şöyledir:
"Yaşanan bu olaydan sizin gibi ben de derin üzüntü duymaktayım. Keşke yaşanmasaydı diyorum ancak yaşandıktan sonra da gereken yapılacaktır. Fail bellidir ve olay Adliyeye intikal etmiş durumdadır. Ateş etmeyi gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Yasanın verdiği yetkiyi icra ettirecek bir durum da mevcut değildir. Vaka, hukuk dışı gerçekleşmiş bir vakadır. İki er, fevri bir hareket ile ateş ediyorlar. Adli soruşturmanın dışında idari soruşturma da başlatılmış durumdadır. Ben kendim muhakkik olarak bu konuyu soruşturacağım. Üzücü bir olay ancak bu olay ileride bir daha benzer vakalar yaşanmasın diye güvenlik görevlilerinin eğitildiği derslerde bile okutulmalıdır; detayıyla işlenmelidir. Olayda kolluğun yol üzerinde bulunmasına dair özel bir yetki yoktur. Aktarıldığına göre, bir uzman çavuş ve iki er, bu şahısların kendi aralarındaki tartışma veya bağırma şeklindeki seslerini duyduktan sonra yola inmişler ve havaya ateş etmişlerdir. Araba durmayınca erlerden birinin fevri bir şekilde emir almadan ateş ettiği belirtilmektedir. Aynı gün sabah erken saatlerde, saat 05.00 civarında Mustafa Bayram' ın Edremit' deki evinden gözaltına alınması ile bu olay arasında hiçbir bağlantı yoktur. Mustafa Bayram' ın yakalanmasından sonra orada her zamankinden farklı bir güvenlik tedbiri alınmamıştır. Bu olay maalesef burada yaşandı ancak Türkiye' nin herhangi bir yerinde, Manisa' da, İstanbul' da, vs. yaşanabilirdi. Olayın bu bölgede yaşanmış olması tamamen tesadüfidir. Edremit ilçesi turistik bir yerdir ve insanların sürekli uğrak yeridir. Edremit halkı son derece sorunsuz bir halktır, insanların kendi arasında kavga ettiklerine bile tanık olmadım. Olayın yaşandığı bölge, Emniyet Müdürlüğü bölgesidir; polis mıntıkasıdır. Ancak olayın öznelliği gerek duyuyorsa, kolluk, yer yönünden yetkisini birbirine devredebilir. Dediğim gibi, bu olay Adliyeye intikal etmiş durumdadır ve gereken yapılacaktır."
2. Van Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Kaçan İle Yapılan Görüşme :
İnsan Hakları Heyetimiz, 29 Aralık 2004 tarihinde saat 15:00' da Van Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Kaçan ile makamında bir görüşme gerçekleştirmiştir. Başsavcı Kaçan' ın heyetimize yaptığı açıklamalar şöyledir:
"Türkiye' nin her yerinde buna benzer olaylar yaşanmaktadır. Olay gerçekleştiği an, aracın seyir güzergahı Edremit' den Van şehir merkezine doğru imiş. Üzücü bir vakadır. Ateş edilmesine gerek duymadan bu şahıslar durdurulmak isteniyorsa durdurulabilirdi. Bunu birçok yöntemle gerçekleştirebilirlerdi. Örneğin, bir sonraki güvenlik noktasına haber verilebilirdi veya yaşam hakkına yönelmeden aracın lastikleri hedef alınabilirdi. Böyle olmadığı için, kanunsuz güç kullanılmıştır. Ateş emrinin uzman çavuş tarafından verildiğine inanıyorum. Erlerin kendi başına üstlerinden habersiz ateş açabileceklerine inanmıyorum. Bu konuda verilen üç ifade arasında çelişki mevcuttur. Tutuklu olan er, uzman çavuşun emri üzerine ateş açtığını söylüyor; tutuklu olmayan er ile uzman çavuş ise uzman çavuşun "vur emri" vermediğini söylüyor. Olayın aydınlığa kavuşması için eksik bırakılmaksızın üstlerin durumuna kadar araştırıyoruz. Örneğin, emri veren uzman çavuşun durumunu değerlendiriyoruz. Delilleri toplayan da aynı olayda fail olan görevliler olabiliyor. O nedenle delillerin karartılmaması ve eksiksiz toplanması için adli kolluğun önemine yıllardan beri vurgu yapıyoruz. Bazı olaylarda delillerin karartıldığını düşünüyorum. Bu olayda ayrıca idarenin, askeriyenin hizmet kusuru mevcuttur. Ailenin tüm zarar ziyanının ileriki aşamalarda karşılanacağını düşünüyorum.
Olaydaki araca önden tabanca ile, arkadan ise uzun namlulu silah ile ateş edilmiştir. Ölüme sebep olan mermi, tutuklu olan erin kullanmış olduğu uzun namlulu silahtan atılmış, enseye isabet eden kurşundur. İlk atış yerinden Atalay isimli uzman çavuşun tabancayla ateş açtığı yer arasındaki mesafe 100 metre civarındadır. İlk ateş sesinden sonra tabancayı kullanan ve olay anında resmi nöbetçi olan uzman çavuş, Atalay isimli uzman çavuştur. Bunun dışında konunun detaylarına vakıf değilim. Soruşturmayı yürüyen Savcı Oğuzhan Bey size detaylı bilgi verecektir."
Bu bilgiler üzerine Başsavcı Kemal Kaçan, soruşturmayı yürüten savcı Oğuzhan Maden' i odasına çağırmış ve Savcı Oğuzhan Maden, heyet üyelerine şu bilgileri vermiştir:
3. Savcı Oğuzhan Maden İle Yapılan Görüşme :
"Olay, özel araçta dört kişi olduğu halde bu kişilerin Karakolun karşısına denk gelen bir yerde aracı park ederek karların üzerinde Göl kıyısında bir müddet eğlenmeleri ve kendi aralarında bağrışmaları ile başlamıştır. Olayı taraflar farklı farklı anlatmaktadırlar. Ben de konumum gereği her iki tarafın anlatımlarını da tutarlılık yönünden tartışıyor ve değerlendiriyorum. O gün nöbetçi olmayan sivil giyimli Halit ........... isimli uzman çavuş ile Er Halit ..........' in anlatımına göre önce park halindeki aracın yanına doğru gidiyorlar. Askerler araca varmadan araç tekrar hareket etmeye başlıyor. Sonra araç, dönüş alıp Van'a doğru gelmeye başlıyor. Ben, "dur" ihtarında bulunulmadığını düşünüyorum.
Tutuklu olan Er Müslüm ile tutuklu olmayan Er Halit........ ve o gece görevli olmayan uzman çavuş Halit .........' in beyanları farklıdır. Tutuklu Er Müslüm ......... , o gece görevli olmayan, izinli olan ve sivil giyimli olan uzman çavuş Halit ......' in emri üzerine kendisinin ve Er Halit .........' in ateş açtığını söylemekte; diğer ikisi ise vur emri olmaksızın Müslüm' ün ateş açtığını söylemektedir. Bu bana inandırıcı gelmiyor. Şöyle ki; maktulün yara aldığı vaka bu ilk ateş açılması vakasıdır. Bu olayda bulunan üç kovan var. 3 kovanın ikisi Er Halit ......' e ve biri de tutuklu Er Müslüm ..........' e aittir. Dördüncü kovan bulunamadı. Bulunma ihtimali de yok gibi. Bu olayda uzman çavuşun asli sorumluluğu vardır. Vur emri olmaksızın askerlerin ateş açtığına inanmıyorum. Kanunsuz emir olduğu için sadece erin yargılanması adil değildir. Bu durum Anayasa' da da açıkça düzenlenmiştir.
İkinci vakada, Atalay isimli görevli uzman çavuş, tabanca ile beş el ateş etmiştir. Atalay ......... isimli uzman çavuş, o gece Nizamiyede görevli olan uzman çavuştur. Atalay......... isimli uzman çavuş, dört el havaya ve bir el de arabaya ateş ettiğini söylemektedir. Bu şahıs için iddianamenin nasıl düzenleneceği konusu bizim için henüz tartışmalıdır.
Olayda deliller kaybolmasın diye arabayı muhafaza altına aldık. İleride ortaya çıkabilecek ve yeniden incelemeyi gerektirecek durumlar için, bir süre daha arabayı muhafaza altında tutmaya devam edeceğiz. Olayı çok yönlü soruşturmaya devam ediyoruz."
4. Van Valisi M. Niyazi Tanılır İle Yapılan Görüşme:
İnsan Hakları Heyetimiz, 29 Aralık 2004 tarihinde saat 17:00' da Van Valisi M. Niyazi Tanılır ile makamında bir görüşme gerçekleştirmiştir. Heyetimiz, yaşanan yaşam hakkı ihlali konusundaki kaygısını ve üzüntüsünü Vali Tanılır' a iletmiş ve bunun üzerine Vali Tanılır, Heyetimize şu şekilde açıklamalarda bulunmuştur:
"Yaşanan bu olay son derece üzüntü vericidir. Size katılmamak mümkün değildir. İnsan hak ve özgürlüklerinin en üst düzeyde hayata geçmesi temennimizdir. Adli süreci biz de izliyoruz. Gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz. Biz de bir taraftan idari soruşturma başlattık. Bu olayı kesinlikle tasvip etmiyoruz ve takipçisi olacağız. Yasal düzenlemelerin pratiğe yansımadığı ve kağıt üzerinde kaldığı şeklinde uluslararası eleştirilere maruz kalıyoruz. Biz, bu değişiklikleri AB için değil, bizatihi kendimiz için yapıyoruz. Değişikliklerin pratiğe yansıması ve tam olarak yaşam bulması zaman alır. Zaman zaman böyle olaylar yaşanıyor. Bu olaylardan üzüntü duymaktayız, tasvip etmiyoruz. Bu tür olumsuzluklara karşı oluşan toplumsal ve siyasal tepki, artık toplumsal kabul görmektedir.
Bu olay üzerine yapılacak çalışmanın örnek olmasını umuyoruz. Ayrıca idari soruşturmayı başlattık ve tutuklu olan asker dışında başka sorumlular varsa açığa çıkartacağız. Ancak yargının kararını beklemek gerekiyor; bizim şimdiden kesin bir karara varmamız doğru olmaz. Acil bir durum olması sebebiyle kolluk kendi görev alanında olmasa bile müdahale edebilir. Olay polis mahallinde gerçekleşmiş ancak olaya asker müdahale etmiştir. Ancak olay jandarma mıntıkası dahi olsa böyle bir olayın yaşanması gerekmez. Edremit' de bir sorun yok; zaten çatışmaların olduğu dönemde bile orada böyle bir şey yaşanmamıştır. Devlet, millet için vardır. Sözle dahi kimseyi incitmeye hakkı yoktur. İdari hizmet esnasında vatandaşa en ufak bir zarar gelmemesi gerekir. Kamu görevlileri arasında bazı problemli kişiler veya cahil kimseler çıkabilir. Olay üzücüdür ancak gerçekleşmiştir. Önemli olan bir daha tekerrür etmemesidir. Ayrıca olayın hukuki süreci iyi takip edilmelidir."
Heyet üyelerinin, olayın gerçekleşmesi ile Mustafa Bayram'ın gözaltına alınması olayı arasında bir bağın olup olmadığını sorması üzerine Vali Tanılır;
"Mustafa Bayram, sabah saat 05.00' da gözaltına alınmıştır. Bu olay ise gece saatlerinde gerçekleşmiştir. Aynı güne denk gelmesi tamamen tesadüftür." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Heyet üyelerinin, olayda adı geçen kimselerin halen güvenlik görevlisi sıfatıyla görevlerinin başında olmalarının, kamuoyu vicdanını zedelediğinin belirtilmesi üzerine Vali Tanılır, şu açıklamada bulunmuştur:
"İleride ihtiyaç duyulursa, açığa alınma gerçekleşebilir. Ancak şimdiden bunu gerçekleştirmek, hakkaniyete aykırı olabilir. Kaldı ki, yargılamada yeni gerçekler ortaya çıkar da biz vakıf olursak, yine gereği yapılır."
Görgü tanıkları ile yapılan görüşmeler
1.İsminin Bizde Saklı Kalmasını İsteyen Araçta Bulunan Birinci Görgü Tanığı:
Tanık, İHD Van Şubesinde yaptığı görüşmede Heyetimize özetle şu bilgileri aktarmıştır:
"Maktul, gece saat 11.30 sıralarında beni telefonla arayarak arabaya ihtiyacının olduğunu söyledi. Ben de kendime ait siyah renkli Honda Civic marka aracımla onu ve yanındaki iki arkadaşını arabama aldım. Hava almak istediklerini söyledikleri için Edremit' e doğru yola koyulduk. Seyir hızımız 20-30 km civarındaydı. Bir ara Göl kıyısında arkadaşlar sigara molası vermek için arabayı durdurdular. Çünkü ben aracımda sigara içmiyor ve içirttirmiyordum. Durduğumuz yer, Vali yazlığından yaklaşık 100 metre ötede Mustafa Bayram' ın evlerinin karşısına düşen bir yerdi. Arkadaşlar göl kıyısındaki banklara doğru gittiler ve biri sesinin yankılanmasını istercesine bağırdı. Sonra ben de sigara içmek için araçtan inip dışarıda biraz dolaştım.Yaklaşık 5 dakika sonra arkadaşlar araca döndüler Yücel arabayı kendisi kullanmak istedi alkollü olduğu için kendisine izin vermedik.yanımızda bulunan diğer arkadaş kullanmak üzere direksiyona geçti, ben arka solda Yücel ise şoförün sağına oturdu. yola koyulduk, Mustafa bayramın evinin karşısında U dönüşü yaparak Van istikametine doğru 20-30 km hızla seyir etmeye devam ettik. Az ilerde sonradan Jandarma nizamiyesi olduğunu öğrendiğim yerden yola doğru yokuştan aşağıya doğru kafalarında beyaz renkli kar beresi olan ve haki renkli kamuflaj elbisesi giymiş 3 veya 4 uzun namlulu silahlı kişi inmekteydi. Yücel şoföre önce yavaşla dedi. Yolda herhangi bir yavaşlama, durma ikaz veya işareti yoktu ve bize de "dur" ihtarında bulunulmadı. Bir el silah sesi duyduk. Yücel bunun üzerine kafasını aşağıya doğru deyip aynı zamanda panikleyerek şoföre "durma bas gaza!" dedi. Arkadan ateş ediliyordu. Araç birkaç yüz metre gittikten sonra ben arkadaşa dur ben devam edeceğim deyip direksiyona geçtim. elimi vitese atarken elimin ıslandığını hissettim, baktığımda kan olduğunu ve Yücel'in vurulduğunu anladım. Olabilecek en hızlı şekilde kendisini Van SSK Hastanesine götürdüm. Hastaneye vardığımızda bize ölmüş olduğunu söylediler. Bu yaşanın son olmasını başka yücelerin ölmemesini diliyorum. Daha Şemdinli ve Kızıltepe olayları henüz yaşanmışken bu olayın gerçekleşmiş olması ayrıca üzüntü vericidir."
2. İsminin Bizde Saklı Kalmasını İsteyen Araçtaki İkinci Görgü Tanığı :
Heyet üyeleri, isminin bizde kalmasını isteyen ikinci ve üçüncü görgü tanığı ile birlikte Adliye Binasında görüşmüştür. İkinci görgü tanığı, heyete şu bilgileri vermiştir:
"O akşam hava almak için Yücel' le diğer iki kişiyle beraber araçla Edremit yoluna gittik. Bir ara sigara içmek için Göl kıyısında durduk çünkü aracın sahibi, araç içinde sigara içilmesini istemiyordu. Durduktan sonra 5-10 dakika gibi bir süre karda yürümek istedim. O esnada orada bulunan bir bankın üzerine çıktım ve rahatlama amacıyla "uuuu" şeklinde bağırdım. Daha sonra hava soğuk olduğu için maktul Yücel, bana doğru seslenerek, hastalanabileceğimi ve artık arabaya geçmemizi söyledi. Bunun üzerine arabaya geçtik ve aracı ben kullanmaya başladım. O esnada Edremit-Van yolunda devam ediyorduk ki, yolda açık yeşil renkli bereli, asker elbiseleri içinde dört kişi gördük. O esnada Yücel bana önce yavaşlamamı söyledi. Bize "dur" ihtarında bulunulmadı. Ben yavaşlayınca silah sesleri gelmeye başladı ve Yücel aniden panikleyerek "durma gaza bas!" dedi. Ben de devam ettim. O esnada Yücel' in başının omzuma yaslandığını fark ettim. Onu fark etmemle birlikte, bu defa yolda resmi asker giyimli birini gördüm. Bu şahıs bizi görür görmez bu defa O, 5-6 al ateş etti. Bize hiçbir şekilde "dur" ihtarında bulunulmadı. Çok az bir zaman geçtikten sonra aracın sahibi olan arkadaş aracı kendisinin kullanmak istediğini söyleyince ben araçtan indim ve arka koltuğa geçtim. O an için bir an evvel en yakın hastaneye gitmek istiyorduk. Daha sonra SSK hastanesine gittik. Bu yaşananlar dolayı son derece üzgünüm. Yücel son derece arkadaş canlısı ve iyiliksever bir insandı."
3. İsminin Bizde Saklı Kalmasını İsteyen Araçta Bulunan Üçüncü Görgü Tanığı
Tanık, heyet üyelerine isminin açıklanmasını istemediğini belirterek şu açıklamaları yapmıştır:
"Olay gecesi Yücel ve diğer iki arkadaşla beraber araçla Edremit yoluna gittik. Önce Göl kıyısında bir müddet mola verdik. Mola verdiğimiz esnada diğer arkadaşım bir müddet karın üzerinde yürümek istedi. Hava çok soğuk olduğu için Yücel arkadaşıma seslenerek artık arabaya binmemizi söyledi. O esnada diğer arkadaşım, aracı kullanıyordu. Araba çok yavaş hareket halindeydi. Dönemeci döndükten sonra bir an silah sesleri duydum ancak arka koltukta oturduğum ve son derecede dalgın olduğum için hiçbir detayı hatırlamıyorum. Ben de yaşanan bu olaydan dolayı son derece üzgünüm."
Heyet üyelerinin maktul yakınlarıyla yaptığı görüşmeler
Heyetimiz, maktulün yakınlarıyla taziye evinin bulunduğu Muradiye İlçesinde 29 Aralık 2004 günü saat 19.00-20.00 arasında görüşme gerçekleştirmiştir.
1. Maktulün Babası Ali Solmaz (65) İle Yapılan Görüşme :
"Ben, olay olduğu andan itibaren insan hakları savunucuları dışında kimseden medet ummadığımı ve hakkımı onların savunmasını istediğimi milletvekilimize dahi söyledim. Olayı görmedik, gerçeğin açığa çıkartılmasını sizden bekliyorum. Bizim kimseye garezimiz yok ve kimsenin de bize garezi yoktur. Askerler, her ne sebeple olursa olsun kimseyi öldürme hakkına sahip değildir. Acıyı hiçbir şey bertaraf etmez. Ancak, adaletin tecellisi, suçluların cezalandırılması, vicdanımızı bir nebze olsun rahatlatacaktır. Benim Yücel' im öldü, başka Yücel' ler ölmesin. İnsan hakları savunucularına sonsuz güveniyoruz, bu olayı sonuna kadar takip etmelerini istiyorum. Adalet, burada tecelli etmezse benim davamı sizler AİHM' e götürün." şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
2. Maktulün Eşi N. Solmaz İle Yapılan Görüşme :
" Benim evimin direği yıkıldı, başka evlerin direği yıkılmasın. Benim geride iki çocuğum var, onlar ve kendi adıma bu olayın sorumlularının tamamının hakkettikleri cezaya çarptırılmalarını istiyorum. Acım sonsuzdur, ancak başka kimselerin yakınları bundan sonra öldürülmesin diye sizin bu olayı aydınlatmanızı istiyorum. Sonuna kadar bu davanın takipçisi olmanızı, bize yardımda bulunmanızı istiyorum." şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Heyetin tutuklu er Müslüm D. İle yaptığı görüşme
Heyet üyelerinden Av. Reyhan Yalçındağ ve Av. A.Vahap Ertan, 30 Aralık 2004 günü saat 09.30-10.30 arasında tutuklu Er Müslüm D. ile Van Askeri Tutukevinde görüşme gerçekleştirmiştir. Müslüm D., aynı gün ilgili savcılığa sunulmak üzere tutuklamaya itiraz dilekçesi vermişi, dilekçede belirttiği hususlar ile heyet üyelerine verdiği bilgilerin aynı olduğu anlaşılmıştır. Müslüm D., özetle şu aktarımları yapmıştır:
"Olay gecesi 00.00-02.00 nöbetini tutmak üzere arka tarafta bulunan 4 no'lu Nizamiyede nöbet yerindeydim. O esnada yanıma gelen nöbetçi astsubay Hakan Şengül, Uzman Çavuş Halil Karakaş' ın beni 1 no'lu Nizamiye kapısında (caddeye doğru olan) beklediğini söyledi. Uzman Çavuş Halil Karataş, Jandarma Onbaşı Halil Kül ve beni yanına alarak Nizamiyeden 200 metre ötedeki bağrışmaların olduğu yere götürmek istedi. Yaya vaziyette henüz 50 metre yol almıştık ki, söz konusu şahısların arabaya bindiğini ve arabanın hareket ettiğini, arabanın ileride dönüş alıp bize doğru geldiğini gördük. Biz de yolun karşısına geçtik. Uzman Çavuş o esnada, "aracı durdurun!" dedi. El işaretleriyle aracı durdurmaya çalıştık. Ancak araç durmadı. Hızlı bir şekilde devam etti. Uzman çavuş bize önce uyarı ateşi emri verdi. Ben ve Halil Kül, birer el uyarı ateşi açtık. Araç bizi geçince uzman çavuş bize bu kez, "araca ateş edin!" emrini verdi. Ben ve Halil Kül, her ikimiz de emri uyguladık. Bizim 50 metre ötemizde bulunan ve o gece 1 No'lu Nizamiye kapısında nöbetçi olan uzman çavuş Atalay .......... Da araca beş el tabancası ile ateş etti. Olaydan yaklaşık 15 dakika sonra Uzman Çavuş Halil Karataş, Binbaşı Ziya Kural,Astsubay Mustafa Demiral, Savcı Bey ve polislere ateş açma emrini kendisinin verdiğini söyledi. Olayda ben ve Halil Kül, emir üzerine ateş açtık. Uzman çavuş Atalay..... da ateş açtı. Ancak her nedense olaydan hemen sonra sadece beni tutukladılar. Bana haksızlık yapılıyor. Ben emre uydum."
Heyetin yaptığı tespitler
Heyetin ziyaretlerine herhangi bir engel oluşturulmamış, resmi randevular kolaylıkla gerçekleştirilmiştir.
Heyetimiz;
1. Edremit' de gerçekleşen yargısız infaz vakasının, yörede yaşayan insanlar ve maktul yakınları üzerinde ciddi endişeler yarattığını; tanıkların ve infazın yaşandığı yerdeki insanların son derece gergin ve korkulu bir ruh haline sahip olduğunu;
2. Olay yerine bizzat giderek incelemelerde bulunmuştur. Buna göre, olayın gerçekleştiği yer, Edremit ilçe merkezinde, kamuoyunca oğlu Hamit Bayram'ı Van Emniyet Müdürlüğünde gözaltında iken kaçırılması vakasıyla tanınan eski milletvekili Mustafa Bayram'ın evinin bitişiğinde, Valiliğin yazlık evinin karşısında olduğunu tespit etmiştir. Heyet ayrıca, olay yerinin İlçe Jandarma Karakolu Nizamiyesinden yaklaşık 30 metre uzağında olduğunu;
3. Olay yerinin rutin güvenlik tedbirleri için konulan bir arama noktası olmadığını ve jandarma değil; polis mıntıkası olduğunu ve olayda jandarmanın özel arama veya araç durdurma izninin olmadığını;
4. Olay yerinin şehirlerarası karayolu güzergahı olduğunu ve piknik yeri olduğunu, bu sebeple son derece işlek bir yer olduğunu ve bölünmüş yol olduğunu;
5. Olay yerinin aydınlatma lambalarıyla ışıklandırılmış olduğunu ve kısa mesafe görüş alanının net olduğunu;
6. Ortada bir suç, Jandarmanın yetkiye ve izne dayalı almış olduğu herhangi bir yol arama güvenliği kararı ve uygulaması, aracı durdurmayı haklı kılacak bir neden ve/veya ateş etmeyi gerektirecek yasal icra emri olmamasına rağmen kanunsuz bir şekilde araca ateş açıldığını;
7. Kolluk ifadelerindeki çelişkiye rağmen, hem tutuklu Er Müslüm' ün hem de tutuksuz Er Halit' in kendi silahlarıyla ateş ettiğini, bu durumun, olay yerinde bulunup derdest hazırlık dosyasında muhafaza altına alınan boş kovanlar ile sabit olduğunu;
8. Olay anında erlerin başında bulunan ve tutuklu Er Müslüm' ün ifadesine göre kendilerine ateş emrini veren uzman çavuş Halit' in olay gecesi izinli olduğu, görevli olmadığı ve sivil giyimli olduğunu;
9. Dosyadaki bilirkişi / balistik raporuna göre, araca ayrıca tabanca ile beş el ateş edildiği ve dosya içeriğine göre, tabanca ile ateş edenin o gece nöbetçi uzman çavuş Atalay ......... olduğunu;
10. Yalnızca maktul Yücel Solmaz' ın yaşamını yitirmesine yol açan askerin tutuklu olduğunu, bunun dışında ateş emri verdiği iddia edilen amir uzman çavuş Halit ile araca ateş eden diğer Er Halit' in ve tabanca ile ateş eden uzman çavuş Atalay .......' ın tutuklanmadığı ve halihazırda hiçbir görevlinin tedbiren açığa alınmadığını ve görevlerinin başında olduklarını;
11. Görgü tanıklarının ve hazırlık soruşturmasını yürüten savcının verdiği beyanlara dayanarak, "Dur" ihtarının yapılmış olduğuna yönelik herhangi bir emarenin olmadığını;
12. Olayı araştırmak üzere idari muhakkik olarak Edremit Kaymakamı İsmail Kaygısız' ın atandığını tespit etmiştir.
Aydınlatılması gereken hususlar
1. Olay yerinin rutin güvenlik tedbirleri için konulan bir arama noktası olmaması ve jandarma değil; polis mıntıkası olmasına ve olayda jandarmanın özel arama veya araç durdurma izninin olmamasına rağmen, jandarma görevlilerinin araca ateş açmasının nedeni nedir?
2. Aracın, yaşam hakkına yönelik bir ihlalle sonuçlanabilecek tarzda ateşe tabi tutulması yerine, insan hayatına öncelik verecek alternatif yöntemlerle durdurulmasına başvurulmamasının nedeni nedir?
3. Kanunsuz icra emri konusu tartışmalı iken, adı geçen güvenlik görevlilerinin halen görevleri başında olması ve tedbiren açığa alınmamış olmaları neyle açıklanabilir? Bu durum delillerin karartılması riskini doğurabilir mi?
4. Olay yerinin geçtiği Edremit ilçesi turistik bir bölge olduğu için ve insanların uğrak yeri olduğu için, kamuoyunun bundan sonra yöreye gönül rahatlığıyla gitmelerini sağlayabilecek adli ve idari tedbirler alınmış mıdır?
5. Mustafa Bayram'ın olay günü sabah saat 05:00 sıralarında Edremit' deki evinden gözaltına alınmış olmasının, Bayram' lar dosyasının güvenlik nedeniyle Adalet Bakanlığı tarafından İzmir Ağır Ceza Mahkemesi' ne gönderilmiş olmasının ve bu vakanın da söz konusu evin hemen karşısında gerçekleşmesinin, kanunsuz ateş açılması olayıyla bir ilgisi var mıdır?
6. Ülkemizde askeri bürokrasi içerisinde emir-komuta hiyerarşisinin katı bir şekilde uygulanması gerçekliğine karşın, bu vakada ateş açan askeri görevlilerden sadece birinin tutuklanmış olması, adil bir yargılama süreciyle çelişmemekte midir? Nitekim olayda toplam üç kişi ateş açma fiilini gerçekleştirmiştir.
7. Son aylarda Gümüşhane, Trabzon, Kızıltepe, Şemdinli' de yaşanan yargısız infaz vakalarından sonra, son olarak Edremit ilçesinde Yücel Solmaz isimli yurttaşımızın yaşam hakkına kast edilmesiyle sonuçlanan bu ihlaller, demokratikleşme sürecini baltalamaya çalışan kesimlerin girişimleri midir?
Kanaat ve sonuç
Kanaat
Heyetimiz, Jandarmanın yetkiye ve izne dayalı almış olduğu herhangi bir yol arama güvenliği kararı ve uygulaması, aracı durdurmayı haklı kılacak bir neden ve/veya ateş etmeyi gerektirecek yasal icra emri olmamasına rağmen, kanunsuz bir şekilde araca ateş açıldığını; bunun sonucunda Yücel Solmaz isimli yurttaşımızın yargısız infaz sonucu yaşam hakkının son bulduğu kanaatindedir.
Sonuç
Yaşam hakkı, her koşulda kutsaldır ve dokunulmazdır. Yaşam hakkı ihlali, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Yukarıda detaylarıyla açıklanan ve Yücel Solmaz (35, SES Van Şubesi Üyesi) adlı yurttaşımızın yargısız infaz sonucu öldürülmesi vakası, kapsamlı bir şekilde araştırılmalı, deliller karartılmadan failler yargılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır.
Belirtilen vakada adı geçen ve ateş emri verdiği iddia edilen, olay anında da izinli olmasına rağmen, ateş açan askerlerin başında bulunduğu ileri sürülen Halit ...... isimli uzman çavuşun, olayın gerçekleşmesinde asli sorumluluğunun olduğu gözönünde tutularak, derhal açığa alınması gerekmektedir. Benzer şekilde, ikinci ateş açma vakasının faili olduğu ileri sürülen Atalay ........ isimli uzman çavuşun da derhal açığa alınması gerekmektedir. Bu şahısların halen görevlerinin başında olmalarından dolayı, benzeri bir suç işleme riski mevcuttur. Bu durum da yurttaş güvenliği gözönüne alındığında kamuoyu vicdanını ciddi şekilde incitmektedir.
Türkiye' de askeri bürokrasinin katı hiyerarşik yapısı gözönüne alındığında, olayın tüm sorumluluğunun sadece bir erin üzerine yıkılmış olması hakkaniyete aykırıdır. Bilinen bir gerçeklik şudur ki; zorunlu askerlik hizmetini ifa eden bir er, üstünün emri olmaksızın ateş etme fiilini gerçekleştiremez.
Hukukun bağlayıcılığı herkes için geçerlidir. Yargı mekanizması en etkin şekilde ve kısa zamanda adil sonuca ulaşmalıdır.
Türkiye' de benzer vakalarda olduğu gibi, bu vakada da, failler, "dur" emrine uyulmadığı gerekçesiyle, hedef göstererek ateş açma yetkisini tanıyan yasal düzenlemelere sığınma ve bundan yararlanarak cezasız kalma çabası içindedirler. "Dur" ihtarına uymadığı gerekçe gösterilerek, yurttaşlarımızın yaşam hakkına kastedilmesi, insan haklarına saygılı, demokratik ülkelerde kabul edilemezdir. Yapılması gereken, "güvenlik" kavramını merkezine alan bakış açısı yerine, "insan hakları"nı merkeze alan bakış açısının geçirilmesidir.
Yukarıda belirtilen ve yaşam hakkına yönelik gerçekleşen bu ihlalin, ayrıntılarıyla açığa kavuşturulması, sorumlular hakkında hukuksal ve idari kovuşturmanın yapılması için İnsan Haklarından Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, İçişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, ivedilikle inceleme başlatmalı ve sonuçlarını kamuoyuna açıklamalıdırlar.
İHD, Mazlum-Der ve SES olarak, tüm bu vakalarda başlatılan hukuki sürecin takipçisi olacağımızı, adil bir sonuç alınıncaya ve failler hak ettikleri cezaya çarptırılıncaya kadar vakaların ulusal ve uluslararası alandaki takibini yapacağımızı belirtiyoruz.