Almanya’da erken seçim öncesi geri sayım başlarken partilerin Mecliste’ki dağılımı ve kurulacak koalisyona ilişkin tartışmalar sürüyor.
23 Şubat Pazar günü gerçekleşecek erken seçimler öncesinde Sol Parti ve Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Özlem Demirel bianet’e yorumladı.
Seçimlerin Almanya’da yükselen ırkçılık etrafında şekillendiğini ancak asıl meselenin halkların gerçek taleplerinin gündeme gelmesi için ortak mücadele etmek olduğunu söyleyen Demirel, “Her insanın ön yargısı vardır ama popülizme karşı ortak yaşamı ve mücadeleyi savunmak gerekiyor” diyor.
"Anketler bugün tam tersini söylüyor"
Partinizin seçim kampanyasında aktif rol alıyorsunuz. Çalışmalarınız nasıl gidiyor, seçmenlerden nasıl dönüşler alıyorsunuz, ne hedefliyorsunuz?
“Almanya şu an bir değişim çalkantısının içerisinde ve kuşkusuz bu seçimlere damgasını vuran konulardan biri Almanya İçin Alternatif’in (AfD) yani aşırı sağın yükselişi ve birkaç hafta önce CDU’nun AfD ile ortaklık ederek bir önergeyi parlamentodan geçirmesiydi.
Bu gelişme Almanya’da büyük bir tartışmaya yol açtı çünkü Almanya’nın tarihi, muhafazakâr-burjuva kesimlerin aşırı sağ ile ittifak etmesi sonucunda ortaya çıkan savaş ve soykırımların tarihidir. Bu tarihsel deneyim hâlâ Alman halkının bilincinde olduğu için son haftalarda yaşanan bu gelişme seçimin seyrini belirledi.
CDU Başkanı Friedrich Merz, yaptığı hamleler ile tartışmaları tekrar göçmen ve mültecilere çekmeye çalışıyor. Biz buna geçit vermeyeceğimizi açıklamıştık. İlerleyen dönemde Almanya’daki ekonomik sorunlardan dolayı sosyal kısıtlamaların artacağını söyledik.
Sol Parti olarak diğer partilerin göçmenler ve sınır tartışmaları ile mültecileri ön plana çıkarttığını ama Almanya halklarının asıl sorununun konut sorunu, kapatılan işletmeler, artan gelir eşitsizliği ve küçülen orta sınıf olduğunu belirttik. Bu çalışma halk tarafından karşılık buldu.
Bundan 3 ay önce herkes size Sol Parti’nin barajı geçme ihtimalinin düşük olduğunu söylerdi, bugün ise anketler tamamen tersini gösteriyor.
Sürdürdüğümüz seçim çalışmaları şunu da gösteriyor: Önümüzdeki dönem Almanya’daki siyaset daha saldırgan ve çetin kavgalarla geçecek. Sol Parti ise geçtiğimiz yıllarda yaşadığı bölünmeden kendisini toparladı ve yaklaşan seçimlere umutla bakıyor.
“Merz, silahlanmaya bütçe için zemin hazırlıyor”
CDU-AfD ortaklığının yarattığı tepkiler Türkiye gündemine de düştü. Almanya’nın birçok kentinde gösteri ve eylemler gerçekleşmişti. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Almanya başta da belirttiğim gibi faşizmin yüzünü en sert şekilde göstermiş olduğu bir tarihe sahip. Aynı zamanda güçlü bir işçi hareketinin de tarihidir Almanya tarihi. Bu nedenle birçok sosyal hakkın da kazanıldığı bir ülke olarak yansıtıyor kendini.
Belki de son eylemler halkımızın bu tarihle gerçekten bir yüzleşme sürecinden geçtiğinin altını çizdi. Bu, Türkiye gibi ülkelerin de ders çıkartması için önemlidir. Almanya’nın milliyetçiliğe, faşizme karşı bir duyarlılığı her zaman vardı.
Sağ, başka ülkelerde büyürken Almanya'da büyüme olanağı bulamazdı ama bu son yıllarda biraz değişti. Almanya'da bu ırkçı-faşist görüşlerin, aşırı muhafazakâr görüşlerin halk tarafından kabul gördüğünü hissettik.
Bu tabii ki korku verici bir duygu ve bizleri düşünmeye iten bir olguydu. Ama o kadar çarpık bir süreçten geçiyoruz ki AfD Başkanı Weidel, Elon Musk ile yaptığı bir röportajda kalkıp “Hitler aslında bir sosyalist, bir komünistti.” dedi. Bunu söylemesi Hitler faşizminin Almanya’da hiçbir kesim tarafından kabul edilmediğini gösteriyor. Bunun için tarihi çarpıtarak açıktan yalan söyleyen bir çizgiden ilerliyorlar.
Eylemler Almanya’da ırkçılığa karşı mücadele etmek isteyen büyük bir kitle olduğunu ve Alman halkının tarihin tekrarlanmasına kolayca izin vermeyeceğini de gösterdi aynı zamanda.
Merz’in amacı ise AfD seçmenini yeniden kazanmak ve Merkel döneminde daha merkez ve neoliberal bir siyaset yürüten CDU’yu sağa çekmek. Önümüzdeki dönem için bir yatırım yapmak aslında.
Almanya’da silahlanmaya ayrılan bütçe müthiş derecede arttırılmak isteniyor ve bunun önünü açabilmek için sosyal kısıtlamalara gitme eğilimi var ama bunu halka kabul ettirmek kolay değil ve bunun için gündemi değiştirmeye çalışıyorlar.
CDU-AfD koalisyonu olur mu sorusuna net bir yanıt vermek mümkün değil ama yakın süreçte CDU’nun buna yanaşmayacağını söyleyebiliriz çünkü bu siyaset kabul görmez Almanya’da. Merz bazı şeylerin altyapısını hazırlıyor ve SPD-Yeşiller’i kendine çekmeye çalışıyor. Partimizin son süreçte bir sıçrama yaşamasının sebebi de bu aslında.
Çünkü halk Merz’in siyasetinin SPD ve Yeşiller’i kendisine yedekleyebildiğini gördü. Bunun için insanlar tam olarak Sol Parti’nin görüşlerine sahip olmasa da gerçek bir solun parlamentoda olmasına, artan sağcılığa karşı bir fren görevi görmesine önem veriyor.”
“Hükümet ortaklığı değil, değiştirmek istiyoruz”
2021 seçimlerinde sonra koalisyon hükümetine eleştirel bir tutum almıştınız. Peki 23 Şubat’tan sonra tutumunuz ne olacak?
Sol Parti’nin seçim ana mottosunu “herkes hükümet olmak istiyor, biz ise değiştirmek istiyoruz” diye tercüme edebiliriz. Yani hükümet ortağı olup olmamanın değil siyasal olarak değiştirebilmenin belirleyici olduğunu söylüyoruz. Birkaç yıl önce yaşanan yasal asgari ücret tartışmalarını örnek verebiliriz.
Birkaç yıl önce yasal asgari ücret diye bir olgu yoktu ve bu bazı insanların saati 4-5 avroya çalıştırılmasına sebep oluyordu.
Bu hakkın kazanılması için sendikalardan bile önce açıklama yapmıştık ve muhalefet bu yasayı meclisten geçirmişti. Bugün de halkın taleplerinin parlamentoda dile getirilmesi rolüne talibiz. Savaşlara ve aşırı sağın yükselişine gerçekten karşı çıkıyoruz.
Herkes şu an silahlanmanın tek güvence yolu olduğunu söylüyor ama Sol Parti buna hayır diyor örneğin. Halkın da bunu gördüğünün altını çiziyorum.
Geçtiğimiz günlerde Düsseldorf’da bir stant çalışması gerçekleştirdik mesela. Muhafazakâr seçmenin yoğun olduğu bir şehir olmasına rağmen hayatınızda inanmayacağınız insanlar gelip bu sefer bize oy vereceğini söyledi.
Ayrıca, “sizi seçmeyeceğim ama sizin gibi insanların, siyasi çizginizin de parlamentoda olması gerekiyor. Bundan dolayı size başarılar diliyoruz” diyen birçok insan oldu.
“Irkçılığa karşı sağlam bir duruş sergilenmeli”
Aşırı sağa yönelik ilgi de artıyor. Avrupa'daki sol partileri ise sağcılaşmak yönünde adımlar atarken görüyoruz. Partinizin eski eş başkanı Sahra Wagenknecht de benzer bir politika yürütüyor. Siz bu politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sahra Wagenknecht Sol Parti’deyken bu kadar açık ve sert biçimde göçmen karşıtlığı yapamıyordu ama bunlara ön açıyordu. Partiyi böldükten ve kendi partisini kurduktan sonra daha net bir şekilde kendini gösterdi.
Sol Parti buna karşı her zaman hümanizmi, birlik olmayı ve göçmen haklarının savunulmasını ön plana çıkartıyordu ama burada yetersiz kalıyordu. Göç meselesinde ırkçı politikaya karşı sağlam bir duruş sergilenmesi gereklidir çünkü. Bu solun DNA'sında olmalı.
Dahası, herkes göçmenleri tartışırken solun bu tartışmaya sıkışmadan halkın gerçek sorunlarına odaklanması gerekiyor ve belki de bunu daha net bir biçimde yapabilirdik. %30'lardan bahsetmiyoruz Sol Parti olarak ama bundan 2-3 ay önce kesinlikle giremez denilen bir partinin net bir biçimde parlamentoya girebilmesinin önü açıldı.
Her insanın ön yargısı vardır ama popülizme karşı ortak yaşamı ve mücadeleyi savunmak gerekiyor. Son dönemdeki ırkçı saldırılar Türkiye basınına da yansımıştır. Bu olaylar tabii ki insanları korkutuyor ama bu korkuları ciddiye almalıyız.
İnsanları ırkçı olarak damgalamamak, gerçek çözümleri konuşmak gerekiyor. Herkes sınır güvenliğini arttırmayı öneriyor. Sınırdan insanları içeriye almamak buradaki güvencesiz durumu değiştirecek mi? Psikolojik hastalıklardaki artışı tartışalım, buna karşı psikolog yetersizliğini konuşalım.
Gençlik psikolojisi üzerine uzmanlaşmış kaç doktorumuz var? Okullarda psikologlarımız var mı? Artık hiçbir yerde yok. Bütçe kısıtlamalarına gidildi, zenginlerden vergi alınmadı. Gelin, bunları konuşalım.
Sahra Wagenknecht dahil herkes insanlarda korku var diye popülistçe, basit cevaplar kullanıyor ama insanlar onun da bir çözüm olmadığını anlıyor.”
"Mülteci hakları Anne Frank'in yaşadıklarından ders alınarak ortaya çıktı"
Dayatılan göç gündeminin dışına çıkma ihtiyaç olsa da Almanya'daki göçmenlerin göç karşıtı partilere oy verme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Sol Parti göç krizine dair ne söylüyor?
Bugün Cenevre Sözleşmesi gibi mültecilerin haklarını koruyan anlaşmalar varsa bunun ana sebeplerinden birisi de Almanya tarihidir. Anne Frank'ı hatırlayın. Dünya Savaşı'nda ailesi ile Hollanda'ya kaçıp öldürülenlerden birisidir. İlk mülteci hakları buradan bir ders olarak çıkmıştır.
İnsanlık tarihinin verdiği bazı derslerin çizilip atılmasına karşı çıkıyoruz. Bu hakları rastgele ortadan kaldıramazsınız. İlk önerimiz bu, bu konuda netiz. Ayrıca, gün geçtikçe daha fazla insan mülteci konumuna düşüyorsa, o zaman bunun sebeplerini tartışalım.
Dünyadaki kaç savaşta Alman silahları yer alıyor? Gelin, bu silah satışlarını durduralım. Üçüncüsü ise Avrupa Birliği'nin Afrika ve başka ülkelerle yaptığı ekonomik anlaşmalar var. Bu anlaşmalarla ekonomilerine egemen oluyoruz. Gelin bunları tartışalım.
İklim değişikliğinin kaç yoksul ülkede insanları mülteci konumuna getireceğini konuşalım. Gerçekten çok fazla insan geliyorsa bu sorunlara çözüm üretelim. Bu konuda da tavrımız net.
Buradaki mülteciler için entegrasyona ihtiyaç var ama entegrasyona ayrılan bütçe azalıyor. Sosyal entegrasyon ortamının sağlanması gerekiyor. Entegrasyon komşuluk ilişkisinde, iş yerinde olur. Buradaki mültecilerse kamplara sıkıştırılıyor.
Biz buraya gelen insanların çalışma hakkı olmasını savunuyoruz. Dil öğrenme hakkı olmasını savunuyoruz. Normal konutlarda yaşayabilmesini savunuyoruz.
Bunlar için öğretmen istihdamı ve konut projeleri gibi birçok projemiz, mülteciler ve göçmenler için asgari ücretin, yasal asgari ücretin geçerli olması gibi talebimiz mevcut. Ancak bu şekilde ön yargılar kırılabilir ve ancak böyle mülteciler toplumun bir parçası oluo kendine yer edinebilir. Bu koşullar sağlanmadığı için göç krizi büyüyor.”
“Irkçılıkla mücadele sandıkla sınırlanmamalı”
Son sorum seçim sonrasındaki süreçle ilgili. Çok yönlü ve güçlü bir seçim çalışmanız olduğunuzu anlattınız. Peki Almanya halklarına seçimden sonrası için nasıl bir çağrınız var?
Öncelikle şu çok önemli, “ırkçılığa karşı geçit yok” diyorsak olay sadece bir partiye oy verip bitmez. Hep birlikte buna karşı mücadele etmek gerekiyor. Sokakta, iş yerinde, okulda, üniversitede… Neredeyseniz ırkçılığa karşı sesinizi yükseltmelisiniz. Sosyal talepler için de aynısı geçerli.
Sendikalarla, örgütlerle daha iyi bir gelecek için sosyal taleplere sahip çıkmak gerekiyor. Sol Parti olarak, konut sorununu bugün Avrupa'nın birçok ülkesinde, Almanya'da, hatta Türkiye'nin büyük kentlerinde bile büyük bir sosyal sorun olarak görüyoruz. Kiralar müthiş derecede yüksek. Buna karşı bir kampanya yapmayı planlıyoruz. Bu kampanyayı örgütlerken de sadece bizi seçin demiyoruz.
Hep birlikte, bu soruna karşı gerçekten bir şeyler yapmak istiyoruz. Konut sektöründeki tekelleşmeye karşı mücadele edelim diyoruz mesela.
Konut hakkının insan hakkı olarak yasal güvence altına alınmasını istiyoruz ve dahası sendikalarda mücadele etmeye Sol Parti çatısında mücadele etmeye çağırıyoruz.
Daha zor, daha çetin bir döneme giriyoruz ve buna karşı hep birlikte daha fazla yan yana gelmeye ihtiyaç var. Bir seçim sloganımız da bu zaten. ''Nimals allein, nur gemeinsam'' diyoruz. “Hiçbir zaman tek değil, hep birlikte.” yani.
Önümüzdeki dönem konuştuğumuz tüm bu talepler etrafında hem Parlamento’da hem de sokakta mücadele edeceğiz.
Almanya'daki seçimler: Kaç parti katılıyor, seçimler neden önemli?
Almanya'da Pazar günü (23 Şubat 2025) yapılacak erken genel seçimlere toplam 29 parti katılacak.
Bu partilerden Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) ittifakı, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller (Bündnis 90/Die Grünen), Hür Demokrat Parti (FDP), Almanya için Alternatif (AfD) ve Sol Parti (Die Linke) gibi ana akım partilerin yanı sıra, Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) da öne çıkıyor. AKP'ye yakınlığı ile bilinen Çeşitlilik ve Uyanış için Demokratik İttifak (DAVA) bu sefer seçim pusulasında yer almayacak.
Son anketlere göre, CDU/CSU ittifakı %30-31 oranıyla birinci sırada yer alırken, AfD %20-22 ile ikinci sırada bulunuyor. SPD'nin oy oranı %15-17 arasında değişirken, Yeşiller %12-14 seviyesinde. FDP ve BSW gibi partiler ise %4-5 bandında olup, %5'lik seçim barajını aşma hedefinde.
SPD-Yeşiller-FDP (Trafik lambası koalisyonu) hükümetinin dağılması üzerine güven oyu alamayan Scholz, Almanya'yı erken seçime götürme kararı almıştı. AfD'nin yükselişi sürse de diğer partiler AfD ile ortaklık etmeme yönünde beyanlarda bulunuyor. Seçimden 1'inci çıkacak CDU/CSU'nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması bekleniyor.
(AV/RT/EMK)