"Bir Kıbrıslıtürk olarak Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın katılım anlaşmasında imzasının olmasını isterdim" diyen Eliçin, "Kıbrıs'ta siyasi ortaklığın artık mümkün olmayacağını" belirtti.
"Avrupa Birliği'ni yakından tanımalıyız"
Bize biraz kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Uluslararası ilişkiler okudum. Onun üzerine Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği üzerine master yaptım. Şu anda da Avrupa Birliği (AB) Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler üzerine yaptığım doktora çalışmalarımı tamamlamak üzereyim. 2.5 yıldan bu yana Türkiye'de, AB ile Türkiye özel sektörünün ilişkilerini yürüten İktisadi Kalkınma Vakfı'nda (İKV) uzman olarak çalışıyorum. İKV'nin çalışmaları hem Türkiye'de kamu sektöründe, hem de ABde her zaman kayda değer bulunmuştur.
Bir süre Brüksel'de bulunduğunuzu biliyorum. Biraz da bundan bahseder misin? Neydi Brüksel'e gitme sebebiniz?
Brüksel'de Eylül 2002'de gittim ve geçtiğimiz Mart ayına kadar orada kaldım. ABnin açtığı bir staj programına kabul edildim. Orada AB Komisyonu Bölgesel Politika Müdürlüğü'nde çalıştım.
Bahsettiğiniz staj programının ne gibi faydaları olduğundan bahseder misiniz ve staj program hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Kıbrıs'ta barış sonrası dönemde AB üyesi olacağımızı düşünürsek, AB Komisyonu'nda Kıbrıslı Türklerin görev alması kurumları tanıması açısından, ABnin nasıl bir kurum olduğunu, parlamento-konsey-komisyon arasındaki güç dağılımını, mekanizmanın nasıl çalıştığını, oradaki karar sürecinin hangi faktörlerden etkilendiği görmek açısından, Kıbrıslı Türklerin orada kısa dönemli görevlerde bulunması çok önemli.
Oradaki bu kısa dönemli çalışmalar iki farklı şekilde oluyor. Birincisi üniversiteyi yeni tamamlamış arkadaşlar herhangi bir tecrübeye sahip olmadan AB Komisyonu, parlamento veya konseyinde genel bir bilgi ve ABnin işleyişini görmek açısından bir çalışma yapabiliyorlar. Veya belli bir süre çalıştıktan sonra hem özel sektörde, hem kamu kesiminde çalışan insanlar AB kurumlarında çalışıp tecrübelerini derinleştirebilirler.
Sizin Brüksel'de staj yaptığını dönemde orada tanıştığın Rumlar oldu mu? Onlarla ilişkileriniz nasıldı?
Benim bulunduğum dönem içerisinde tek Kıbrıslı Türk bendim. Benim dışımda staj yapan 5 tane Kıbrıslı Rum bulunmaktaydı. ABde çalışan Kıbrıslı Rumların, genelde Kıbrıs'ın kuzeyini tanımadıklarını, Kıbrıslı Türklerin kim olduğunu bilmediklerini maalesef gözlemledim. İlk tanıştığımız dönemde bana bakarken gözlerinde şüphe gördüm. Ancak şu anda hepsi çok yakın dostum.
Şimdi sınırların açılmasıyla da birbirimizi ada üzerinde de görme imkanını yakaladık. Çok iyi bir dostluk geliştirdik. Zaten yurt dışında yaşayan insanlar bilirler, Kıbrıslı Türkler ancak Kıbrıslı Rumlarla yakın dostluklar kurabilirler. Diğer milletlerden de insanlarla zaman zaman arkadaşlıklarımız olsa da ancak aynı kültürden geldiğimiz için Rumlarla arkadaşlık kurmak çok daha anlamlı oluyor. Yaptığınız esprilerden, politika konusundaki tartışmalarınız bile daha bir anlamlı oluyor. Dolayısıyla Kıbrıslı Rumlarla yurtdışında yaşamak hiçbir şekilde sorun olmuyor.
Siyasi konularda tek yanlı bilgi akışı olduğundan dolayı bir takım sıkıntılar yaşadım. Siyasi anlamda sorgulayıcı bir yapılarının olmadığını gördüm. O süreç içerisinde bununla ilgili olarak konuştuk, şimdi en azından temas kurduğumuz insanlar neden Kıbrıslı Türklerin AB'ye girmek istediğini anlamaya çalışıyorlar. Benim orada olduğum süre içerisinde burada barış için o tarihi, büyük mitingler yapılıyordu. Genelde Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler'in bunu ekonomik kaygılardan dolayı yaptığını, ekonominin kötü olmasından dolayı meydanlara döküldüğümüzü düşünmekteydi.
Genel itibarıyla ben onlara bunun gerçeği yansıtmadığını, esasında Kıbrıslı Türkler için özgürlüğün, tanınmışlığın ne kadar önemli olduğunu, dünyadan izole olmanın verdiği sıkıntıların bizi meydanlara götürdüğünü anlattım. Rumlar da bunu gözleme fırsatı buldular. Şunu söylemek gerekiyor, Kıbrıs sorununu çözmemek için o kadar çaba harcandı ki yıllardır Kıbrıs'ta, Avrupa Birliği kurumlarında veya AB nezdinde Kıbrıslı Türklerin ne düşündüğünü, nasıl insanlar olduğunu kendimizi tanıtmayı ihmal etmişiz. Bu çok önemli ve çok sıkıntı yaratan birşeydi.
"Gençler AB konusunda kendini geliştirmeli"
Kıbrıslı Türkler sizce neler yapmalı?
AB kurumlarında bizim kendimizi toplumsal olarak hazırlamamız gerekiyor. Özellikle genç neslin önce Kıbrıslı Rumlarla daha sonra da bütün dünya ve Avrupa ile rekabet edebilmemiz için AB'nin nasıl işlediğini, müktesebatının neyi içerdiğini, müktesebat kelimesinin ne olduğunu, konu başlıklarının neleri içerdiğini, bunların Kıbrıslı Türklerin günlük hayatını nasıl etkileyeceğini bize ne gibi getirileri olacağını orada bulunduğunuz süre içerisinde gözlemleyebilirsiniz.
ABnin ne olduğunu teknik anlamda bilen insana ihtiyacımız var. Bugüne kadar bu anlamda hiçbir hazırlık yapılmadı. Kuzey Kıbrıs'taki çok geç kalındığı kanısındayım ancak kamu kurumlarında bu tarz çalışmaların, yerel idarelerde bu tür eğitim çalışmalarının başlatılması gerekiyor. Bunun için ABden fonlar talep edilebilir. Bununla ilgili fonlar var. Bütün bunlar bizim toplumsal olarak ileriki dönemlerde daha verimli, daha rahat, daha refah seviyesi yüksek bir toplum olarak bulunmamızı, varolmamızı sağlayacak şeylerdir.
AB'nin Kıbrıs konusuna yaklaşımını ve tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AB komisyonunun, AB'nin yürütme organının, Kıbrıs konusunda daha fazla taraf olmasını bekliyordum. Burada bir takım sıkıntılar yaşandı. AB komisyonunun resmi görüşü şuydu: AB üyesi İngiltere Kıbrıs'ın garantör devleti olduğu için ve BM güvenlik konseyi üyesi olduğu için Kıbrıs'la ilgili pek bir inisiyatif almadılar. Aslında bu konuda onları suçlama bağlında söylemiyorum ama, çözümsüzlük yanlılarının üzerinde daha fazla baskı koyabilirlerdi düşüncesindeyim. Bunu yapmaları Kıbrıs'ta bir barış anlaşmasının bir an önce sağlanmasını kolaylaştıracak birşeydi.
AB Komisyonu 206 milyon Euroluk bir yardımı onayladı. Bu rakam kuzeyin ve yeşil hatta kalan bölgelerin kalkındırılması, Kıbrıslı Türklerin sosyal ve ekonomik refahının yükseltilmesi için öngörülmüş bir miktardır. Bunun yanında bir takım güven artırıcı önlemler, iki toplumun sosyal entegrasyonunun sağlanması açısından bu para ayrıldı. 206 milyonu kullanmak 2006 yılından sonra mümkün olmayacak. Kullanmak için de bir takım projeler gerekiyor.
"Toplumlar yapacak"
Adadaki iki toplumun sosyal entegrasyonu için bazı çalışmalar yapılacağını söylediniz. Şimdi kapılar açıldı ve iki toplum uzun yıllar sonra yeniden adada temas etmeye başladı. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki kapıların açılmasını hiç beklemiyordum. İnsani açıdan bakıldığı zaman gerçekten çok olumlu bir olay. İnsan soruyor niye 29 yıl bunun için beklendi diye. İki halk bugün inanılmaz şekilde, hiçbir sıkıntı yaşamadan, 74 öncesi olaylara tam zıt bir şekilde bir kaynaşma içerisinde. Üst düzey siyasilerin beceremediği bu barışı yanılmıyorsam ve ümit ediyorum iki toplum gerçekleştirecek.
Uluslararası camia bunu olumlu karşıladı. Bir Kıbrıslı Türk olarak bu konuyu incelediğimizde, Kıbrıslı Türklerin statüsü açısından ileride siyasi yansımaları konusunda somut bir hazırlığımız yok. Bir hafta önce Annan Planı'nı reddedip, bir hafta sonra kapıları açmanın altında ne yatıyor? Bu da çok ilginç bir konu aslında.
Kıbrıslı Türk siyasilerin bu konudaki yorumlarını biliyoruz . Türkiye'nin AB'ye aday bir ülke olarak bu anlamda yaşadığı sıkıntı, Türkiye'nin AB yolundaki önünü açma olarak da nitelendiriliyor zaman zaman. Dolayısıyla insani açıdan bakıldığı zaman çok olumlu ancak siyasi açıdan bunun Kıbrıslı Türklerin statüsüne yansıması ne olur derseniz o konuda ciddi bir çalışma yapılmadı
Peki bu noktada Kıbrıslı Türklere ne yapması gerekiyor sizce?
Kıbrıslı Türkler genelde hep eğitime yatırım yapıyor, eğitimli bir nüfusumuz var Bundan sonra herkese biraz daha fazla görev düşmekte. Buradaki muhalefet, sivil toplum örgütleri en azından bu Türkçe konusunda ciddi bir çalışma yapmaları gerekiyor. Eğer biz kendi haklarımızı aramazsak, bize bu hakları kimse gelip vermeyecek.
"Siyasi eşitlik çok önemli"
Biz çok büyük hatalar yaptık umarım bu hataların gerisine dönebileceğimiz yasal koşullar yaratılır ve siyasi eşitliğimizden ödün vermeden haklarımızı elde edebiliriz. Rumların bazıları bunu hazmetmekte büyük sıkıntı çekmekte. Siz ada nüfusunun yüzde 20'sini oluşturuyorsunuz, nasıl olur da yüzde 50 yönetme hakkına sahip olursunuz diye argümanlar ifade edilmektedir. Bu noktada şunu belirtmem gerekiyor, bazı gelişmiş demokrasilerde azınlıklar fazladan temsil ediliyor. Çünkü yüzde 20 nüfuz önemli bir orandır. Bizim için en önemli unsur siyasi eşitliğimizdir. Rumlar bunu kabul edecekler, kabul etmemeleri için hiçbir gerekçe yoktur.(NK/BB)